Merhabaaalar :) Uzun bir aradan sonra tekrardan sizlerleyim. Finallerdi,eve dönme telaşıydı, birazda dinlenme derdiydi derken pek fırsatım olmadı yazmaya. Beklettiğim herkesin affına sığınıyorum. Üç-dört sayfa yazayım diyerek oturupta bir cümle dahi yazamadığım günler oldu, bakayım son olarak neler yazmışım diyerek sayfayı açıpta farkına varmadan dolu dolu yazdığım günlerde oldu. Demem o ki, ilham her daim benimle olmasa da yazmaya çalıştım ve diğer bölümlere nazaran çok daha uzun bir bölümle karşınızdayım :) Yazarken boş durmadım Simyacı adında bir kitaba başladım ve tadına doyamayıp elimden bırakamadım.Paulo Coelho'nun kaleminden çıkma bu eser 170 ülkede 80 dilde yayımlandı ve toplam satışı 165 milyona ulaştı.Adından da dikkatleri üzerine çeken bu kitabı okumak, herkes daha uykudayken şafak vakti uyanıp, güneşin doğuşunu izlemeye benziyor. Beğeneceğinizi umduğum bu kitap hayata dair pek çok mesaj içeriyor. Bir bakın derim, pişman olmayacaksınız :)
Lafı fazla uzattığımın farkındayım. Önemli bir mevzu-bahis; LYS ye hazırlanan, iyi-kötü ilk yarıyı atlatan herkesin Allah yardımcısı olsun, dualarımız sizlerle :) Son olarak bir konuya daha değinmek istiyorum. Yıldıza basıp bir oy vermek hiç zor değil sevgili okurlarım :) Lütfen desteğinizi benden esirgemeyin. Bir oy, bir yorum bile beni yazmaya teşvik ediyor.Aynı zamanda, hikayemi beğendiğine dair yorumlar yazan, hatalarımı fark etmemi sağlayan ve bunu güzel bir üslupla yorumlar aracılığıyla ifade eden bütün okurlarıma da çok çok teşekkürler. Desteğiniz ilaç gibi :)
Şimdilik aradan çekiliyor ve sizleri hikayemle baş başa bırakıyorum.Sonraki bölümlerde görüşmek üzere.Sevgilerimle...
Bal tadında keyifli okumalar :)
''Baba!''
''Sakın kendini bırakma çıkacağız buradan!''
Yere düşen aydınlatmalar. Son haykırışlar. Babamı son görüşüm. Ve karanlık...
Sıçrayarak uyandığımda gözümden akan yaşları fark edemeyecek kadar korkulu ve bir o kadar da öfkeliydim. Her gün aynı kabusu görmeme rağmen bu duruma alışmam mümkün değildi. Nasıl mümkün olsun? Aynı acıyı defalarca yaşayarak nasıl her şeyi unutupta bu duruma alışabilirdim?
Babamı her geçen gün daha da özlüyordum. Aradan koskoca üç yıl geçmesine rağmen kabuslarım bitmek bilmiyordu. Adeta babam kabuslarımda yaşıyordu. Her gece haykırıyor, oğlum git buradan diyor ve ölüyordu. Bense sadece çırpınmakla yetiniyordum.
Yerimden doğrulurken her tarafımın tutulmasının verdiği acıyla yüzümü buruşturdum. Eve yorgun geldiğim gecelerde merdivenleri çıkamadığımda üzerine kıvrıldığım kanepem dün gecede bana kucağını açmıştı. Eve girer girmez anahtarı portmantoya fırlatıp kendimi de kanepeye atmıştım. Haciz işlemlerini düşünmeyi biraz daha erteleyerek kendimi uykunun kollarına bırakmıştım. Şimdiyse uyanarak bütün düşüncelere davetiye çıkarmıştım.
Saatlerdir üzerinde uyuduğum kanepeden doğrulup adımlarımı banyoya yönelttim.Terden sırılsıklam olmuş kazağımı çıkararak kirlilerin içine bıraktım. Kabuslarımdaki alevler tenime işlemişçesine kasıp kavurmuştu bedenimi. Sıcaktan dilim damağımda kurumuştu. Banyodan çıkıp, odama yürümeye başladım. Basamakları çıkmak ne büyük işkence, diye düşündüm.Sokakları defalarca turlarken bile bu kadar rahatsız olmuyordum. Yürümek benim için terapi gibiyken merdiven çıkmak ayaklarıma uyguladığım işkence gibiydi. Saçma düşünceleri aklımdan defedip son basamağın hizasında duvar da çakılı olan aynaya baktım. Yüzüm epey solgun gözüküyordu. Göz altlarım çökmüş, verdiğim kilolardan ötürü elmacık kemiklerim belirginleşmeye başlamıştı. Çok sevdiğim saçlarımda darmadağınık bir hal almıştı. Birazda uzamışlardı sanki. Sakallarımın da saçlarımdan arta kalır bir yanı yoktu. Bu evde ölüp gitsem anca çürümüş bedenimin kokusundan anlarlardı evde bir ölünün olduğunu. Eve girdiklerinde de yontma taş devrinden kalma saçı sakalı birbirine karışmış beni gördüklerinde evi temizlemek için toptan ateşe verirlerdi herhalde. Aynadaki yansımama bakarken aptal bir gülümseme yerleşti yüzüme. Bu kadar iğrençlik yeterdi bugünlük. Kendi içimde kurguladığım hüsranla sonuçlanan ölüm sonrası sahnelerini aklımdan uzaklaştırarak bir elimle de saçlarımı karıştırarak odama girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZLERİMİ KAPATSAM
Teen Fiction©Tüm hakları saklıdır Bir insan bu kadar mükemmel olabiliyorken nasıl bütün güzelliklerden mahrum kalabiliyor? Güneşin doğuşu, Ay'ın duru güzelliği, yıldızların ışıltısı, rengarenk kelebekler, kuşlar,çiçekler,gökkuşağı,mavi,pembe,kırmızı,mor... En b...