Gümân

118 33 64
                                    

Bir karar vermeliydim, korku bedenimi hızla ele geçirirken düşünmek benim için fazlasıyla zordu. Gözlerimi silahtan alamıyordum, buğulu gözlerle zar zor seçebiliyordum ama parlak gümüş renkte bir kabzası olduğunu fark ettim, parlıyordu. Zihnim bulanmıştı, benimle büyük bir mücadele veriyordu, bir anlıkta olsa dağılan dikkatimi hızla toparladım. İçinde bulunduğum duruma odaklanmalıydım bir çıkış bulmak zorundaydım. Bu adam tehlikeliydi çok tehlikeli. İnleme sesiyle aniden daldığım düşüncelerden uyandım. Düşüncelerimle savaş verirken onun yaralı olduğunu unutmuştum bile. Gerçi bu onun hatasıydı, yaralıydı ama asla o şekilde davranmıyordu. Her koşulda güçlü bir duruş sergilemeye alışmış gibiydi. Yüzünde anlıkta olsa beliren acıyı dahi hızla gizliyordu. Soğuk ve ifadesiz yüzü beni anlamadığım şekilde meraklandırıyordu. Ne gizliyordu? Yüzündeki o maskenin ardında aslında nasıl bir adam vardı.?

Yavaş adımlarla yürümeye devam ettik, bedeni gittikçe ağırlaşıyordu. Korkuyla birlikte bacaklarımda güçsüzleşmişti artık. Farkında olmadan tuttuğum nefesi sakince bıraktım, yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Ne kadar düşünsem de bir yol bulamıyordum ve zaten ona her baktığımda düşüncelerim kontrol edilemez bir merakla daha da bulanıyordu. Asansörün sesiyle tekrar irkildim, tuhaf bir yüz ifadesiyle bana baktığını fark ettim. Sanırım o da sessizliğime anlam vermeye çalışıyordu. Ne düşündüğümü anlamak istiyor gibiydi.

Asansöre bindiğimizde "En üst kat ufaklık. " dedi boğuk bir sesle. Dediğini yaptım ve en üst kata bastım. Ona itaat etmek sinirlerimi bozuyordu ama sonuç olarak buradaydım ve çaresizdim.

Elimi cebime atarak taksinin anahtarlarını çıkardım ve ona uzattım, yüzündeki o kibirli gülüş, suratını dağıtmak istememe sebep oluyordu. Anahtarları hızla aldı ve cebine koydu. İkimiz de bu süre boyunca hiç konuşmadık. Asansörden inip dairenin kapısına geldiğimizde durdu, benden ayrılarak duvardan destek aldı ve ceketinin iç cebinden bir kart çıkarttı, kapının dijital bölümüne okutarak kapıyı açtı. Arkasında durarak sessizce onu izliyordum bunun farkındaydı ve tuhaf bir şekilde rahattı. Onun rahatlığı beni tedirgin ediyordu. Dönüp bana baktığı an, gözlerimizin buluştuğu o an vücudumun her bir noktasının ürperdiğini hissettim. Bakışları keskindi, yüzündeki ifadeyi anlamak zor olsa da gözlerinde gördüğüm o duygu tanıdıktı. Kolunu bana uzattı, destek almak istiyordu ve ben direnmeden hatta hiçbir tereddüt belirtisi göstermeden ona yaklaştım ve kolunun altına girdim. Odaya girdiğimizde kapı arkamızdan hızla kapandı ve o kilit sesini duymamla kısa süreliğine rahatlamış olan bedenim bir yay gibi hızla gerildi. Buradan sağ çıkamayacak olma düşüncesi bütün zihnimi ele geçiyordu. Ölüm korkusunu iliklerime kadar hissediyordum. Bu adam benden çok rahat kurtulabilirdi, üzerini kapatabilir hatta onun için içeri girebilecek birini dahi bulabilirdi.

Büyük ihtimalde zaten beni o öldürmez, öldürtürdü.

...

Benden hışımla uzaklaştı. Kan lekeleriyle süslenmiş ceketini geniş omuzlarından sıyırıp belindeki tabancayı kılıfından hızla çıkardı. Geniş salonun ortasında yer alan alçak cam masaya tabancasını koyduktan sonra kendini masayı çevreleyen siyah ihtişamlı deri bir koltuğun üzerine attı. Koltuğun yanında yer alan ahşap sehpadan ne zamandan kaldığı belli olmayan bardaktaki sarı sıvıyı sağ eliyle hızla kafasına dikti. Bacağındaki yaraya dikkat ederek koltukta daha geniş bir şekilde yayıldı.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
SÜVEYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin