İTİMAT

2.7K 152 31
                                    



Beni yalnızca ısıtan ateşin bir başkasını yakıp kül ettiğini görmüyorum. Acı çeken acıtamaz zannediyorum. Islanmıyorum diye yağmuru inkar ediyorum.

Az önce yaşadığım olay, gerçekleri beynime bir kurşun gibi saplamıştı.Burnumun dibinde olan ama benim bu güne kadar görmekten kaçtığım tüm gerçekleri.

Bir düzine katil, servetlerine servet katabilmek için tarihin İpek yolu haline gelmiş ülkemi pay edemezken, sevdiğim adamın, aralarında nasıl bir ilişki olduğunu bilmediğim ortağı, kurtlar sofrasının ortasına babamı yem etmişti.

Ben de bütün gerçekleri ancak bana dokunmayan yılanın menziline girdiğim anda bin yaşa demeyi kesmiştim.

Bir kişi hariç, bütün gözler üzerimdeydi.

Beynim hala duyduklarının tesiri altındaydı. Zemin sanki altımdan kayıyor, bedenim nefes alıp vermeyi red ediyordu.

Bir hışımla ayağa kalktım. Herkes gözleriyle beni takip ederken Ruslan kabahat işlemiş küçük bir çocuk gibi başını önüne eğmiş öylece duruyordu.

Hızlıca yanlarından ayrılıp, ihtiyaç duyduğum bir damla nefese doğru adımladım aceleyle.

Telaşla yanıma gelen İvanı da Kristina'yı da teğet geçip doğruca terasa ilerdim.

Sevdiğim adamın olan biteni sessizce seyretmesini sindiremiyordum. Göz göre göre babamı tehlikeye atmışlardı ve ben bir aptal gibi ağzımı bile açamamıştım.

Ayakta durmakta zorlandığımı farkedip kendimi yavaşça koltuğa bıraktım. Başımı ellerimin arasına aldığımda tırnaklarım saç diplerimi tırmalar gibiydi.

"Aptalsın sen Hazan aptalsın"

Kendime duyduğum öfkenin şiddeti bir arabayı bile ortadan ayırabilecek güçteydi.

17 yaşında bir kız çocuğu gibi davrandığım için tek bir mantıklı açıklaması olmayan bir duyguyla savrulup ailemi düşünmediğim için göz göre göre razı geldiğim her şey için kendime kızgınım.

Ellerimin arasına aldığım başımı kaldırdığımda, kapının önünde dikilen Ruslanı görmüştüm. Titreyen bacaklarımın üzerine doğrulduğumda ayağa kalkıp karşısına dikildim.

"Git buradan!"

İkazıma rağmen karşımda put gibi durması beni daha da çıldırtıyordu.

"Seni görmek istemiyorum! Git burdan"

Kocaman cüssesini ittirmeye çalışan ince bileklerimi tereddütle tutmaya çalışırken fısıldayan sesiyle beni durmaya çalışıyordu.

"Hazan"

Kulaklarım sevdiğim adamın sesini işitmeyi inkar ediyordu.

Göğsüne attığım her yumruk beni tutsak ettiği günlere götürmüştü. Acı, çaresizce duvarları yumrukladığım günlerdeki duyduğum acının aynısıydı.

"Neden o kahrolası ağzını açıp tek bir şey söylemedin! Her konuda asıp kesen Ruslan Ahmalov niye sıra benim babama gelince yavru kediye döndü!"

Hadsiz parmakları bileklerimi kavramıştı. Bu en iyi yaptığı şeydi

Tutsak etmek...

BALERİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin