Aralık soğunun bastırdığı bir akşam üzeriydi. Genç kızın kalın topuklularının uzun koridor boyunca çıkardığı tok ses, attığı her adımda kulaklarını tırmalıyordu. Omzuna dahi yetişmeyen siyah, gecenin siyahından daha siyah saçları her adımında dalgalanıyordu. Sonunda büyük salondan içeri giren kız somurtkan yüz ifadesini takındı ve Slytherin masasına doğru ilerledi. Birkaç çift gözün onu süzdüğünü biliyordu ama hala kendinden emin tavrıyla masaya oturdu. Ziyafeti başlatması için sabırla Dumbledore'u bekledi.
"Bizden uzak olmayı ihmal etmiyor." Dedi Pansy Parkinson Draco Malfoy'un kulağına eğilirken.
"Etmesin de." Diye yanıtladı çocuk. Ellerini göğsünde birleştirdi.
Bir süre sonra Dumbledore sessizliği sağladı ve herkesin dikkati tamamen Dumbledore'a yöneldi.
"İyi akşamlar dilerim." Dedi adam kibarca.
"Yemekten önce mühim bir konuya değinmeliyim. Biliyorsunuz ki üçüncü koridor acı ile ölmek istemeyen her öğrenci için katiyen yasaktır. Ancak son bir haftadır Profesör Filch'den (bu ismi söylerken birkaç sığırış yükseldi salonda)
aldığım duyumlara göre bir öğrenci ısrarla yasak saatlerinde üçüncü koridorda dolanıyormuş. Bunun kesinlikle en iyi tabirle katiyen yasak olduğunu belirtmeliyim. Öğrenci yakalanırsa yaptırımı son derece ağır olacaktır. Şimdi, ziyafet başlasın."Bu gergin geçen iki dakikadan sonra öğrenciler tuhaf bir gerginlikle yemeklerine gömüldü. Harry Potter ve arkadaşları oldukça endişeli görünüyordu. Hermione denen kızın, Slytherin masasını uzun uzun süzmesi kızın gözünden kaçmamıştı.
Kızlar koridorunda hızla ilerleyen kız koridorun sonundaki odaya yetiştiği gibi içeri girdi. Yatakta oturmuş ve halihazırda onu bekleyen çocuğu görünce kaşlarını şaşkınca havaya kaldırdı.
"Yemekte yoktun." Diye mırıldandı çocuğa. Dolabına ilerlerken üzerindeki gömleğin iliklerini söktü ve gömleği üzerinden çıkardı.
"Üçüncü koridorda yakalanmamanın sebebi Potter'dan aldığın pelerin sayesinde miydi?" Dedi Çocuk. Epey kızgın görünüyordu.
"Tanrı aşkına Sydney bir şey söyle!" Diye bağırdı üzerine geçirmek üzere bir şeyler arayan kıza.
"Marcus , umarım bunun için benimle tartışmayacaksın." Dedi Sydney. Açıkçası çok da ilgilenmiyordu.
"Bir Potter'ın eşyasını kullanmaktansa acı çekerek öldürülmeyi yeğlerim." Dedi Marcus. Kızın umursamayaşını görünce kapıya yöneldi. Kızın sesi durdurdu onu:
"Ayrıca , pelerini ondan almadım. Ondan çaldım."
*
Ertesi sabah kahvaltıda herkes o günkü Slytherin-Gryffindor maçını konuşuyordu."Draco'nun bu defa hiç şansı yok." Dedi Harry. Yanlarından geçen Marcus güldü.
"Komik bir şey mi var?" Dedi Hermione tavır alarak.
"Hayır Granger komik bir şey yok. Sizin için üzülüyorum sadece." Dedi Marcus. Hızla Slytherin masasına doğru yürüdü ve Sydney'in yanına kuruldu.
"Potter bu defa bizi alacağını söylüyor." Dedi kıza. Sydney dudak büzüp konuştu:
"Eh , takımda sen varsın." Dedi. Marcus böbürlenerek yerinde kıpırdandı.
"Malfoy'un o aptal hileleri yakalanır diye korkuyorum." Dedi Marcus kısa bir sessizliğin ardından.
"O aptal Malfoy'un kıçını her defasında ben kurtarıyorum." Dedi kız biraz ötedeki Draco'ya alev saçan bakışlar atarken.