Draco'nun ağzından anlatım:
"Lucius lütfen! O daha çocuk." Dedi annem. Önüme geçip bana tehdit savuran babamın bana vurmasından korkuyordu. Kadını elimle kenara ittim.
"Sen soyadımızı kirletiyorsun. Anladın mı!"
"Sana da o aptal soyadına da ihtiyacım yok! Tek amacı insanları öldürmek olan o oruspu çocuğunun tarafında olmayacağım!" Dedim bağırarak. Bütün sesimizle bağırıyorduk. Bu adamın babam olduğundan şüpheliyim.
"Sen benim evimde olmayı dahi haketmiyorsun!" Dedi tükürürcesine. Yutkundum. Kısa bir sessizliğin ardından konuştum:
"İzin ver siktirip gideyim öyleyse."
Odada oluşan ölüm gerginliği çok sürmedi.
"Siktir git evimden."
Ağzından dökülen kelimelerle adımlarımı yukarıya yönelttim. Arkamdan bana seslenen annem sonunda arkamdan odama girdi ve kapıyı kapattı.
"Hayır, Draco yapma. Yalvarırım. Babanı biliyorsun onun isteğiyle olan bir şey değil o adamın tek bir lanetine bağlıyız. İtaat etmezsek hepimizin canını alır. Lütfen, lütfen oğlum-"
Çantaya yerleştirdiğim birkaç parça kıyafetten sonra çantanın fermuarını çektim ve anneme döndüm. Soğuk, buz gibi ellerini ellerimin arasına aldım ve uzunca öptüm.
"Bunu çoktan yapmalıydım. Ben iyi olacağım."
Gözlerini bana diktiğinde ağlıyordu.
"O kıza gideceksin değil mi?" Dedi. Kalp atışlarım hızlandıran 'o kız' kelimesiyle yutkundum.
"Evet."
Burnumu çekip çantamı koluma taktım ve odadan çıktım. Merdivenleri indiğimde babamın şömineye dikilmiş gözleri beni buldu. Gözlerindeki şaşkınlık onu ayaklandırdı.
"Demek gidiyorsun." Dedi.
"Bunu uzun zaman önce yapmalıydım." Dedim ve dahasını dinlemeden evden ayrıldım. Londra'nın serin sokaklarında yürümeye başladım.
Yazardan anlatım:
"Carol , şarabımı tazeler misin?" Dedi Adam elindeki bardağı kadına uzatarak.
"Dumbledore ajanlık yapmamı istedi. Haberin vardı, neden anlatmadın?" Dedi Sydney. Oturduğu koltuktan doğruldu ve Sirius'un karşısına oturdu.
"Onun söylemesi daha uygun olurdu." Diye kestirip attı adam. Kısa bir sessizlikten sonra Sydney tekrar konuştu:
"Ben de koğuşa girmek istiyorum."
Adamın kaşları havaya kalktı.
"Buna müsaade etmeyeceğimi biliyorsun." Dedi.
"Müsaade isteyen olmadı zaten."
İkinci sessizlik. Bu diğerine oranla daha uzun sürdü.
"Elizabeth Sydniana Black. Bu ismi kazanmış olmanın verdiği sorumlulukları biliyor musun?" Dedi adam. Sydney güldü. Elindeki şarabı kafasına dikti.
"Beni her şeyden koruyamazsın. Black olmak bu değil. Vaftiz oğlun bile bu işe bulaştı. Ben bulaşmış olsam ne yazar?" Dedi kız.
Üçüncü sessizlik. Bu defa sessizliği bölen koruma Miguel oldu.
"Efendim, kapının önünde bir çocuk sizi görmesi gerektiğini söylüyor." Dedi adam. Endişeli gibi gözükmüyordu ama şaşkındı.
"Tanıyor muyuz?" Dedi Sirius.