2

107 15 0
                                    


''Tamam gideceğiz de nereye gideceğiz be Kemal?'' 

Tüm gözler Kemal'in üzerine doğruldu, Kemal ise kaşlarını çatarak ardındaki 3 çift göze baktı. ''Ya ben nerden bileyim? Bana neden soruyorsunuz. Derin takmadı mı bizi peşine, beş dakikadır yürüyoruz valla ama önümüzde yol yok... Adam ormanın ortasına gidin dedi işte.'' 

''Of delireceğim!'' dedi Göksel ani bir hışımla. Derin tekrar bir iç çekerek dişlerini sıktı. ''Lan ani çıkışma ödüm kopuyor kızım!'' demesiyle Göksel Derin'in bağırışına ürktü. Çalılıkların ardından bir ses duyan Baran ise ardında ki üç şahısı tek bırakarak sesin olduğu yere doğru ilerledi.

Elindeki çantayı kendisine siper olarak tutsa da çalılıkların ardındaki canlının büyük olduğu belliydi. Ardında ki boğuk seslerin arasından Kemal ''Lan o ne!'' diye bağırdığında, çalılıkların ardından bir haşimle çıkan canlıya karşın Baran kıçının üzerine düştü. 

Derin, Baran'ın yanına koştu. Çalılıkların ardındaki tanıdık ismi gördüklerinde hepsinin yüzünde ki korku ifadesi daha da büyümüştü. Esen, yani namı değer popüler Esen, çalılıkların içinde uf puf ederek saçlarındaki yaprakları temizlemeye çalışıyordu. 

Derin'e göre bu nam sadece katliamdı.

''Bu ne alaka ya şimdi?'' dedi afallayarak Göksel. Derin arkasındakileri bırakarak güçlükle Esen'in yanına yaklaştı ve eğildi. ''Yardım ister misin?''

''İstemez!'' Derin bir kaç saniye Esen'in yardım için çığlık atacak haline bakıp dizlerinin üzerinde doğruldu ve omuz silkti. İstemezse istemezdi. Şahsen istese bile yardım edeceği şüpheliydi.

''Demek geri geldiğin haberleri doğruymuş...'' dedi Derin fısıltıyla, sesi üzgünce çıkmıştı. Cevap bile beklemeden Esen'i arkasında bırakarak ormanın girişine doğru ilerledi. Kemal, Baran ve Göksel'de Derin'in peşine takılmıştı. Göksel beş saniyede bir ardına bakıyordu. Derin'in Esen umurunda bile değildi, 3 yıl önce ve sonrasında ona yaşattığı onca olaydan sonra yardım ister misin diye sorması bile mucizeydi. 

''Bu neydi şimdi?'' dedi Göksel Derin'in yanına yaklaşarak. Derin cevap vermediğinde Göksel sesini yükseltti, ''O kızın sana neler yaptığını biliyoruz, gidip neden yardım etmeyi teklif ettin?''

''Göksel tamam?'' dedi Kemal, Derin Kemal'e karşın gözleriyle sus işareti yapsa da Göksel'in sinirle nefes alıp verişi hızlanmıştı. ''Kemal hiçbir bok bilmiyorsun ne abartmaması Derin'in neler yaşadığını biliyor musun!''

''Tamam sakin ol Göksel, eskide olan eskide kaldı. Ayrıca uzatmaya da gerek yok, Kemal'de bir şeyler yaşadı ve bu yüzden bu halde. Ama artık maalesef yapacak bir şey yok, oldu bitti.''

Göksel Derin'in kurduğu cümleye itiraz etmek istesede edemedi. Sonuçta Esen ona karışmamıştı ve Derin'in yerine bu kadar karşı çıkması saçmaydı, yine de o kızdan nefret ediyordu. Cevap bekler gözlerle Baran'a baktığında Baran omuz silkti. Sinirini oflayarak geçirmeyi düşündü. Baranda onun kadar şaşkındı.

Derin ise sadece peşine taktığı üç arkadaşıyla ormanda nereye gidileceğini bilmediği yoldan ilerliyordu. Yağmur gitgide şiddetini arttırdığında Baran daha da sızlandı, ''Ulan o kadar para verdim anasını satayım gezide giydiğim ayakkabıya bak, bende çiçek böcek gösterirler sandım yanımda yastık getirdim o kadar. Nerden bileyim maceraya düşeceğimizi.''

Göksel inanmaz gözlerle Baran'ın sırtındaki kocaman çantaya baktı, ''Baran, umarım içerisinde su ve yiyecek vardır. Değil mi Baran, yastık için kocaman çanta almış olamazsın!'' Göksel'in kurduğu cümleyle Derin ve Kemal inanmaz bakışlarla Baran'ı süzdüler. Derin şaşırmamıştı, bu yüzden cevabı beklemeden ilerlemeye başladı. Kimseden de ses çıkmadı.

Bir kaç dakika sonra karşılarında gördükleri küçük kulübeyle derin bir nefes aldılar. Çok yorulmuşlardı. 

''İçine girelim belki bir şey buluruz dedi Derin.'' Herkes başını onaylarca salladığında kulübenin kapısını ittiler ve yavaşça içeri girdiler. Karanlık kulübeye karşın gökyüzü de kararıyordu. Bir an gerçekten kaybolduklarını düşündüler lakin verdikleri çantadaki notta ''Gece gündüz arayın, çaresine bakın.'' yazılı bir not bulunuyordu. Belki de çoğu kişi oyunu bitirmişti ve onlar boşu boşuna ormandaydı. 

''Ya ailemiz merak ettiyse?'' Tozlu koltuğa yaylanıp üstünün kirlenmesini önemsemeyen Göksel ayaklarını kirli kahve masasına uzattı ve gevşedi. Kurduğu cümleyle aralarında etkilenmeyen tek kişi Kemal'di. Ailesi yoktu. Şahsen Derin'in de ailesi varla yok arasındaydı ama Derin onları yok olarak nitelendirmeyi seçmişti. Babasıyla karşı karşıya gelmek bile istemiyordu.

Bu yüzden kimse cevap vermedi, Göksel'de konuşmak için konuşmuştu.

''Tamam toparlanın.'' ellerini birbirine çarparak herkesin dikkatini çekti Derin. ''Ne yapacağımızı bilmiyoruz ama en azından şu anlık yemek ve su ihtiyacımızı gidermemiz gerekiyor. Bir kaç konserve ve bir kaç şişe su buldum, bunlar bilerek buraya bırakılmış olmalılar.''

''Çok acıktım ya, bi tanesini yesek?'' dedi Baran, Derin sadece iki konserve olduğunu gösterircesine işaret etti. ''Koca bir yastık yerine konserve ilede dolu olabilirdi o çanta, ama seni suçlamamak gerekiyor. Getirmek zorunda değildin.''

Baran sevinçle gülümsedi, ''Evet işte sonunda beni anlayan biri.''

''Ama gözümüzü de doyurmak zorunda da  değildin.'' Diyerek ekledi Göksel. Baran'ın sevinci yarıda kalmıştı, alt dudağını büzerek kamburca oturdu. 

Aniden gelen tıkırtı sesiyle tüm gözler Derin'e döndü. Derin'in arkasında ki karanlık uzun siluet ile Kemal hızla Derin'in yanına yaklaştı. Derin ise sabitçe korku ile Kemal'e bakıyordu. Fısıltı ile cümlesini tamamlayacaktı ki, ''Arkamda ki ne ananı s-'' 

''Küfür etme.'' dedi silüet. Kemal bir adım geri atarak derin bir nefes verdi. Derin'in ardındaki silüet Esen'di.

''Ne ara girdin sen buraya?'' dedi Derin arkasını dönerken. Ona oldukça yakın olan iki kahve çift göze bakarak yutkundu. Korkuyla bir yutkunuştu bu. 

''Uzaklaş biraz.'' dedi Esen Derin'i süzerek. Derin kaşlarını hayretle kaldırıp üst dudağını kıvırdı. ''Biz geldik ilk önce, ne uzaklaşı. Şey gibi arkamda dikilmişsin.'' 

''Ney gibi?'' dedi Esen alayla.

''Sapık gibi.'' 

Esen Derin'in laubali konuşmasına afallayarak sırıttı. ''Hiç yakışıyor mu o küçük ağzına küfürler, terbiyeyi yeterince veremedim demek ki.''

Göksel bir hışımla Esen'in yanına ilerlemişti, Baran Göksel'in kolunu tutsa da kolunu kurtarmış, iki eli ile Esen'in yakasını kavramıştı. Kavramasıyla parmak aralarına Esin'in uzun kahve saçları da sıkışmıştı. 

''Göksel yeter!'' dedi Derin sesini yükselterek. Göksel ise Derin'in seslenişiyle Esen'i bıraktı ve Esen bir adım geriye savruldu. ''Ama köpeklerini tutmuyor muyuz artık Derinciğim, işler daha da kızışır bak.'' Esen'in arkasında beliren üç kişi ile Derin Göksel'in göğsüne siper olarak onu geri çekti. 

''Buradan ayrılıyoruz, bir daha karşılaşmayalım.'' dedi Derin. Esen memnuniyetle dudaklarını kıvırdı ve gülümsedi, bu çirkin ifadesine Kemal'in bile midesi bulanmıştı. 

Baran kabaran göğsünü Esen'in ardındaki ondan 2 kat iri olan Ufuk'a dikti. Ufuk ise dişlerinin arasından 'siktir lan.' diye tıslamıştı.

Dörtlü hızlıca evden ayrıldıklarında Derin sinir ile soluyup önden ilerlemeye başladı. Esen'in kendisine yaşattığı onca kötü anıdan sonra yıllar sonra karşısına çıkması onu hiç iyi etkilememişti, uzun zamandır o pis sırıtışı görmüyordu. 

Göksel ise yol boyunca konuşmamayı tercih etti ama sinirden kuduruyordu, Derin'den daha sinirli olmasının sebebi Derin'in başına gelen onca şeye rağmen bir şey yapamayacak kadar tehdit altında kaldığı dönemde oluşuydu. Lakin o tehditleri bile yıkıp geçerek Derin'e yardım etmişti, eğer etmeseydi o dönemden bu döneme Derin'in başı yanacak ve o lanet olasıca Esen okuldan gitmeyecekti. 

Ama şimdi geri gelmişti ve geri geliş sebebini Baran bile merak ediyordu. 





Love Palette//  GXGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin