Kelimeler havada donup kalıyordu sanki. Bir anlığına bırakın o evden, o odadan bile çıkamayacağımı hissetmeye başladım. Gözlerim yavaş yavaş kararıyordu. Lisa'nın bana doğru gelmeye çalıştığını gördüm en son.
Uyandığımda yüzüme serin şeyler serpen birkaç yabancı yüz gördüm.
"Uyandı!" dedi kadınlardan biri."Montunu giydirin de eve bırakayım, Bay Manobal'ın sabrı tükenmek üzere."
"Lisa nerede?" Diye sordum ilk olarak.
Mırıldanma şeklinde çıkmıştı bu cümle ağzımdan, öyle ki çevredekiler emin olmak için tekrar sordu.
"Hala onu mu soruyor, zavallı şey!""Zavallı" sıfatı bu tanımadığım soğuk odada bile peşimi bırakmamıştı. Hafifçe yerimden doğruldum ve bir kadının beni kolumdan tutup tamamen kaldırmasına izin verdim. Dakikalar sonra bir paçavra gibi dış kapıya atılmıştım.
Şoför sanki önceden ezberlediği bir konuşmayı yol boyunca bana tekrar etti.
Burada olanları anlatırsam evimize el koyacaklarını, bursumu elimden almanın Bay Manobal için hiç de zor olmayacağını, polise gidersem kimsenin bana inanmayacağını ve rezil olacağımı...Bunların hiçbirini düşünecek halde bile değildim. Sadece kafamı cama dayamış yağmurlu gökyüzünü izliyordum. Chaeyoung endişeyle kapıda bekliyordu.
Beni görünce şefkatle sarıldı."Sana saatlerce ulaşamadım, aklımı kaçıracaktım Jennie!"
Kendime geldiğimden beri gözümden akan sayısız yaşı fark edince yüzümü ellerinin arasına aldı.
"Ne oldu Jen? O araba da neydi, neden ağlıyorsun!"
Ona sadece sarıldım. Chaeyoung'ın kolları beni tüm kötülüklerden koruyabilecekmiş gibi gömüldüm içlerine...Chaeyoung endişeli şekilde saçlarımı okşadı, beni ne zaman ağlarken görse olduğu gibi gözlerinin dolduğunu biliyordum, bakmama gerek bile yoktu.
Cevap veremeyeceğimi biliyordu, bu yüzden daha fazla soru sormadı. Sadece beni yatağıma götürüp üstümü sıkıca örterek beni her zaman rahatlatan sesiyle en sevdiğimiz şarkıyı mırıldandı.
Uyumuştum, uyandığımda sadece her şeyin bir rüya olduğunu umabildim. Ama değildi, paltomun cebine sokuşturulan bir tomar para sus payı olarak orada duruyordu işte. Her şey can yakıcı derecede gerçekti.
Yanıma uzanıp ben uyandığımda yüzümü yalayan Kai'a baktım, ona bakmak bile beni ağlatmaya yetmişti.
Her şey yalandı, her şey gerçekti ve ben paramparçaydım.
...
Bir hafta boyunca okula gidememiştim bu yüzden Lisa döndü mü dönmedi mi bilmiyordum.
Onu artık kalbimin hangi noktasında taşıyacağıma karar veremediğim için içim sızlıyordu. Ona karşı ne hissetmem gerektiğini bile bilmiyordum.Chaeyoung sorgulamalarından hiçbir sonuç alamıyordu, ona sadece mutsuz hissettiğimi ve bunun belirli bir sebebi olmadığını söyleyebildim.
Peşini bırakmayacağını biliyordum çünkü böylesi ilk defa oluyordu.Ve o para tomarı, lanet olası para tomarı bir kalenin tepesine çıkmış beni izleyen bir düşman askeri gibi masanın çekmecesinde öylece duruyordu. Görmesem de izlendiğimi biliyordum.
Bay Manobal hayatımın, kenara bıraktığım ve artık düşlememin bile mümkün olmadığı hayallerimin bu kadar para edeceğine karar vermişti demek ki.
Yumruklarımı sıktım, öfkeliydim hiç olmadığım kadar öfkeliydim ve bu öfkenin hangi ucunu Lisa'ya batıracağımı da bilmiyordum.Bu olmak zorunda mıydı? Bu basit bir şanssızlık değildi hayatın yüzüme sert bir tokatından bile fazlasıydı.
Nefret ettim, ağladım ve öfkelendim. Bunların hiçbiri ne bacağımdaki sızıyı ne de kalbimi saran hayal kırıklığını ortadan kaldırmaya yetmedi ama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blackout | jenlisa
RandomJennie hayatını değiştiren kazanın sorumlusuyla çoktan tanıştığının farkında değildir.