33

667 70 13
                                    

Bay Manobal'la aramızda geçen sevimsiz diyalogtan sonra kendimi dışarı attım. Lisa'nın uyanır uyanmaz beni soracağını düşünmüyordum bu yüzden belki de eve gitmem gerekirdi. Ama adımlarım beni hastaneye geri getirecekti, bunu biliyordum. Bu yüzden sadece kendini geldiğini duyana kadar yanında kalmaya karar verdim. 

Yalnız kalmam için yeterince zaman verdiğine kanaat getiren Chaeyoung birkaç dakika sonra bankta yanımdaki boşluğa yerleşti. 

" İyi misin? "

Dudaklarımı büzerek omzumu silktim. 

"Bilmiyorum Chae."

Anlayışla başını sallayarak konuşmaya devam etti.

"İlk karşılaşmanız olmadığını düşünüyorum..."

Tereddütle ekledi.

"Bay Manobal'la yani."

Yüzümdeki sıkılgan ve solgun ifadeyi görünce elini bir sineği kovuşturuyormuşçasına salladı.

"Tamam, bu konuda konuşmayacağız."

"Lisa uyandı mı?"

Başını olumsuz anlamda salladı. 

"Henüz değil, ama Jisoo uyandığında haber verecek."

Bu haberin gelmesi neyse ki çok uzun sürmemişti. Bankta olumsuz düşüncelerimi uzaklaştırmak için konu açmaya çalışan arkadaşımın telefonu kısa süre sonra titredi. Anlaşılan Jisoo'yla birbirlerinin numaralarını almışlardı. Telefonu açtığında kısa bir cevap verdikten sonra bana döndü. 

"Uyanmış Jennie."

Aceleyle banktan kalktım. Onunla sadece  birkaç saniye konuşmak için göze almayacağım şey yoktu. Öyle ki Bay Manobal'ın orada başında bekliyor olabileceği ihtimalini bile düşünmemiştim. Neyse ki korktuğum olmamıştı. Doktorla konuşurken takındığı umursamaz tavıra yakışır şekilde Bay Manobal Lisa'nın iyi olduğunu ve uyanacağını öğrenince önemli bir işi bahane ederek kısa süre sonra hastaneden çıkmıştı. Jisoo böyle diyordu en azından. Koridorda Lisa'nın annesi olduğunu tahmin ettiğim yumuşak yüz hatlarına sahip şık bir kadın dışında yabancı kimse yoktu. Jisoo beni basitçe kadınla tanıştırarak içeri girmemi sağladı. 

İçeri girer girmez içimi ürperten odanın soğuğuna aldırmayarak gözlerimi Lisa'ya diktim. Yatağında hafifçe doğrulmuştu ve beni gördüğüne şaşırmış gibi gözüküyordu. 

"Jennie?"

Yapabildiğim kadar hızlı şekilde yatağın başına gittim. 

"Ne oldu sana?"

Sesim sormaktan çok sitem eder gibiydi, kırgın gibi. Lisa yaralandığı için ona kızmışım gibi. 

"Jennie bir şey-"

Yüzündeki yara bantlarını gördükçe ve bahsettikleri darp izlerini düşündükçe gözlerim dolmaya başladı. Konuşmasına izin vermedim. 

"Bir şey olduğu çok açık Lisa. Ne oldu?"

Sessizliği sabrımı taşırıyordu. 

"Ne oldu Lisa!"

Sesimi yükseltmemle şaşkınlığı daha da büyüdü. Beni sakinleştirmek istermiş gibi oturduğu yerden kolumu hafifçe tuttu. 

"Jennie, sakin ol tamam mı? Az sonra polislerle tekrar konuşmam gerekiyor. Bu yüzden...gitsen iyi olur."

"Sana ne olduğunu öğrenmeden mi?"

Artık o da sabırsız gözüküyordu. Israrlı sorularımı görmezden gelmek yerine cevaplasaydı eğer, böyle olmayacağımızı düşündüm. 

"Önünde sonunda öğreneceksin, acelen ne?"

"Sadece kimin yaptığını söyle."

Tam ağzını açacakken içeri giren bir polis memuru odadaki varlığımı umursamadan doğruca Lisa'yla konuştu. 

"Bayan Manobal, Min Kwan'la ilgili şikayet dilekçenizi imzalamanız gerekiyor."




Blackout | jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin