9

97 13 2
                                    

aykiricicek: sellaammmm
19:23

aykiricicek: neler yapıyorsun yakışıklı
19:23

demranside: selam
19:24

demranside: bir şey yapmıyorum
19:24

aykiricicek: ooo beyefendimizin morali bozuk
19:24

demranside: nereden anladın diye soramayacağım kusura bakma
19:25

aykiricicek: sormanı beklemiyorum çiçeğim
19:25

aykiricicek: senin moralini yerine getirelim
19:25

demranside: şu an hiç sırası değil
19:26

demranside: sonra konuşalım mı
19:26

aykiricicek: sonra bana yazacaksan neden olmasın
19:26

demranside: uzun bir süre yazmayabilirim
19:27

demranside: lütfen sen de ben sana yazana kadar yazma olur mu
19:27

aykiricicek: ama neden
19:27

aykiricicek: benim yüzümden hayatında kötü bir şey mi oldu
19:27

demranside: lütfen öyle düşünme
19:28

demranside: sadece dinlenmek istiyorum
19:28

demranside: yoruldum biraz
19:28

aykiricicek: peki
19:28

aykiricicek: sen bana yazana kadar yazmayacağım
19:28

aykiricicek: kendine iyi bak olur mu
19:28

demranside: sen de
19:29

aykiricicek: seni seviyorum...
19:29

görüldü...



İzlim'in ağzından*

Telefonu elimden yatağa fırlatır gibi bıraktım. Cama ilerleyip camı açtığımda yüzüme vuran soğuk rüzgarla gözlerim yaşarırken dirseklerimi cama yaslayıp ışıkları izlemeye başladım. Canlanan cadde de gezinen gözlerim onun arabasını, binanın önündeki garaja park ettiğini gördüm.

Sanırım onun cama çıkması için burada bekleyecektim. Eminim ki o da çıkacaktı. Ve yine bir şeyler konuşacaktık.

O benim bilinmeyen olduğumu bilmeden benimle konuşup derdini anlatacaktı belki de. Tam şu an...

Bir süre araba da bekledi, inmedi aşağıya. Öylece o arabanın içinde oturmuş, ya gözlerini kapatmış bir halde kafasının içinde dönen tilkileri dinliyordu ya da dışarıyı izliyordu.

"Sevgilim, neden benimle konuşmak istemiyorsun? Ne oldu hayatında söylesene?"

Başımı iki yana sallayarak gökyüzüne baktım. Yağmur yağacaktı, hava kararmıştı. Gece yağmuru. Gülümsedim. Camı kapatıp perdeyi düzelttim. Dışarıya çıkıp ıslansam biraz düşüncelerimi sıraya sokabilirdim.

Yağmurluğumu giyip botlarımı da ayağıma geçirdim. Altları temizdi Allah'tan.

Koşar adımlarla kapıya ilerledim. Anahtarımı cebime koydum ve kapıyı açarak kendimi binanın içine attım. Asansöre doğru ilerleyip tuşuna bastım. Zaten bu katta olan asansör açıldığında binip zemin kata tıkladım. Gerisi beklemekti.

Sonunda zemin kata indiğimde asansörden hızlı adımlarla çıkarak dış kapıyı kendime çektim. O an karşı karşıya kaldığım Demran üstü hafif ıslanmış şekilde karşımdaydı.

"Merhaba." Başıyla selam verip yanımdan geçmek için hareketlendiğinde önünde durup, başıma geçirdiğim yağmurluğun şapkasını çıkararak gözlerinin içine baktım.

"İyi misin?" Konuşmamakta ısrarcı şekilde bana başını salladı. "Yağmur yağıyor." Bir süre sustum. Ne diyeceğimi bilemezken aklıma gelen ilk şeyi söyledim. "Yağmurun altında susmak kolaydır. Eve gidersen herkes sana soru sorar. Cevaplamazsan üzerine gelirler ve onlara bağırmak zorunda kalırsın. Belki de onları üzersin. Bilmiyorum yani, aklına gelen her şey işte." Derin bir nefes almak için sustum.

"Benimle ıslanır mısın?" Kaşlarını çattı. Bir an yanlış anlamış olmasından korkarak hemen düzelttim. "Yağmurun altında benimle birlikte ıslanır mısın yani..?" Kaşlarını daha derince çattı. Yine yanlış bir şey mi söyledim diye düşündüm. Bunu yaparken istemsizce kaşlarım çatılmıştı.

"Yanlış bir şey mi dedim?" Diye fısıldadım.

"Yanlış bir şey söylemedin. Kafamı dağıtmak istiyorsun. Öyle olsun bakalım." Bu sefer ben kaşlarımı daha derin çattığımda dudaklarını hafif bir gülümseme sardı.

"Yağmurun altında ıslanmaya tamam diyorum." Anlamış gibi apzımdan çıkana engel olamadığımda bu onu daha çok güldürdü.

"Hee."

Elinden tuttuğumda bir an duraksadı. Daha sonra aldırmadan benimle birlikte yağan yağmurun altına çıktı. Hala elinden tutuyordum.

Onun elini tutmak güzel bir hismiş. Bunu yeni kavrıyordum.

Başımı yavaşça ona çevirdim. Bana bakıyordu. Elini çekmemiş olmasına şaşırırken ona gülümseyip yine peşimden çekiştirdim. Yavaş yavaş yürümeye başladığımızda ellerimiz hala birbirinin ellerindeydi. Kopmuyordu.

Yağmur melodik bir şekilde yere düşüyordu. Bu insana huzur veriyordu. Onun kafasının içinde dönen tilkilerde bir bir uzaklaşmaya başlamıştı emindim.

Omzumun üstünde ona baktığımda gözlerini kapatmış öyle yürüdüğünü gördüm. Kendini bana bırakmıştı. Ters bir şekilde yürümek için ona döndüm. Ters adımlar atarak onu izledim.

Sanırım onu seviyordum... Hem de çok. Beni anonim olarak tanısa da yanı başımda olmasını seviyordum. Onun kafasının içinde dönen tilkileri o anonimin dağıttığını bilse ne yapardı acaba? Daha doğrusu o anonimin, onu seven anonimin karşısında olduğunu bilse ne yapardı acaba..?

tatil/textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin