10

93 12 6
                                    

Bir yağmur, bir melodi, bir dans... Belki de aşka düşmüşüz bir buluttan. Söylesene Demran, beni bilmek istemez misin yeniden? O anonim olarak değil, kafanın içinde dolaşan tilkileri uzaklaştıran kişi olarak..?

Olduğum yerde durduğumda o benim durduğumu fark etmeyip bir kaç adımda dibimde durakaldı. Gözlerini açmadı. Yağmur damlaları yüzüne değiyor oradan süzülüp boynuna doğru iniyordu. Uzanıp yanağına hafif bir öpücük kondurduğumda gözlerini açıp bana baktı.

"Neden öptüğümü sorma. Rahatsız olduysan da özür dilerim." Elini bıraktım. Bir adım geri çekilip geldiğimiz yolu geri yürümeye başladım. Korktuğum ve utandığım için ondan kaçıyordum.

Bunu yapmamalıydım.

Arkamdan gelen adım sesleriyle hızlandım. Peşimden geliyordu. Belki evine gitmek için peşimden geliyordu.

"Bekler misin beni?" Olduğum yerde durduğumda kolunu omzuma attı. Beklemediğim hareketiyle ona baktım.

"Abin yaşındayım. Bana aşık değilsindir umarım."

"Kardeşim deme bana lazım olur sonra." Ağzımdan tutamadığım o cümle çıkıp gittiğinde gözlerimin içine baktı ve gülümsedi.

Çok güzel gülüyordu zalımın oğlu.

"Demeyeyim lazım olur öyle mi?" Ona başımı salladım.

"Ailene söyle de istemeye gelin bari bir de beni ha?" Kaşlarım havaya kalktığında ona başımı salladım. Kahkaha attı. Yağmurun melodisine onun kahkahası karıştığında daha bir huzur verici hal almıştı.

"Ne bakıyorsun öyle güzel?"

Başımı önüme çevirerek kolunun altından çıkıp koşmaya başladım. Onunda peşimden koşmaya başladığını yerdeki su birikintilerine her bastığında sıçrayan sudan anladım. İkimizde sırılsıklamdık, şu an fark ediyordum.

Birden kendimi yola atlamış bir şekilde bulduğumda ondan kaçmanın yolunun bu olmadığını fark ettim. Geri döndüğüm an çarptığım bedenle geriledim.

Demran'ın kolları belime sarılmış bir şekilde yine yolun ortasına çıkmış beni kaldırıma çıkardı. "Niye yolun ortasına çıkıyorsun anlamıyorum. Tamam benden kaçıyor olabilirsin ama intihar da etmemelisin."

"Abi," başım yolun kenarından gelen sese doğru döndüğünde, polis arabasından bize bakan kişilere kaşlarımı kaldırarak baktım. "Bizim yenge bu mu?" Kaşlarımı çattığımda ne yengesinden bahsettiğini anlamadım.

"Oğlum defol git işine." Araba da olan kişi başını iki yana salladığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Gülemezdim. Bu kişi sanırım Demran'ım başının belasıydı iş yerinde. Hatta tek iş yerinde değil Demran'ı gördüğü her yerde.

"Aşkım olur mu öyle ya?" Ayıp dermiş gibi bakmaya başladığında ağzımdan kaçan kıkırtıya engel olamamıştım. Demran sinirle bana baktığında bir elimle ağzımı kapattım.

"Şuna bak kızı da korkutuyor. Ayıp oğlum ayıp, yengemi rahat bırak."

"Ulan şimdi çarpacağım ağzına bir tane. Gitsenize işinizin başına." Arabanın yolcu koltuğunda oturan kişi başını iki yana salladığında bana baktı ve Demran'ı şikayet etmeye başladı.

"Bu adam var ya bu adam tüm suçlu kadınlarla flört etti yenge. O da değil müdüre bile yavşıyor. Onu çok seviyormuş öyle diyo." Daha fazla konuşamadan Demran onun kulağını çekmeye başladığında yanlış anlaşılan her şeyi düzeltmeye başladı.

"Ulan yengen falan değil o, delirtme beni. Komiserine de böyle dolu dolu aşkım deme ağzına acı biber değil ısınan demiri bastırırım he."

"Yav komiserim sen de." Bir adım geri gittiğinde kulağını çeken Demran'a bakıyordu. Ondan korkuyordu. Gözlerinde ki korkuyu o kadar belli ediyordu ki gülümsedim. Masum ama suç işlemiş bir çocuk gibiydi.

"Demran bırakta gitsinler." Demran'ın kolunu tutup geri çekmeye çalıştığımda çocuğun kulağını bırakmış geri kaldırıma yanıma gelmişti. Elimle şoför koltuğunda oturan çocuğa gidin işareti yaptım.

"Görüşürüz yenge. Karakola da bekleriz." Araba giderken camdan sarkmış bana bağırmaya başlayan çocukla Demran arabanın arkasından gitmek için hareketlendi. Onun önüne geçip izin vermedim.

Sakince koluna girip onu kendimle birlikte sürükledim. Yağmur hala yağıyordu. Bu gecenin sabahında hasta olmazsam bir daha hasta olmazdım.

Demran benden kolunu kurtarıp elimi tuttuğunda bana gülümseyerek koşmaya başladı. Arkasından ben de koşmaya başladığımda bu yolun sonunun evlerimiz olduğunu biliyordum.

Sonunda apartmanın önüne geldiğimizde cebimden anahtarı çıkarmak için elimi cebime attım. Bulamadığımda kaşlarımı çatıp diğer cebime baktım. Orada da anahtarım yoktu. Başımı kaldırdığımda beni binanın içinde kapıyı tutan Demran'ın izlediğini fark ettim. Bir şey olup olmadığını anlamaya çalışıyor gibi beni izliyordu.

"Anahtarımı bulamıyorum." Diye fısıldadım binanın içine girerken. "Düşürdün mü yoksa evde bıraktın da beni kekliyorsun?"

"Düşürmüş olmalıyım ve seni kekleyecek kadar da delirmedim."

"Eee şimdi ne olacak?"

"Anahtarımı aramaya çıkmam gerekecek."

"Hava karardı. Bu saatte tek başına dışarıya çıkıp anahtarı bulamazsın. Yağmur da dinmedi daha." Kendi kendine konuşurken bir karar vermiş olacak ki binanın kapısını kapattı ve bana baktı. "Sorun olmayacaksa ben de kalabilirsin. Sabah anahtarını aramaya çıkabiliriz."

"İyi de üstüm başım sırılsıklam."

"Evde kadın kıyafetleri saklamıyorum ama benimkilerden giyersen veririm." Demran'a tedirginlikle bakmış olacağım ki bana gülümsedi.

"Merak etme. O lanet olası evde fazladan bir de misafir odası var. Orada kalırsın." Biraz kendi kendime düşündüm. Böyle dışarıda kalamazdım. Diğer komşulara gitsem, hepsinin evindeki odalar dolu oluyordu ne hikmetse. Koltukta yatmayı bile uygun görüyordum ama kimse yardım etmiyordu. Demran'la bir güncük aynı evde kalsam hiçbir şeycik de olmazdı.

"Tamam. Bir güncük kalayım," sonradan aklıma gelen ile birlikte yine konuştum. "kıyafetlerini çalarım ama."

"Tamam baş belası, tamam."

tatil/textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin