14

72 11 3
                                    

İzlim'in ağzından*

Kafeden izin alıp çıktığımızdan bu yana ben Demran'ın yanında Berk ve Alya ise önümüzden gidiyorlardı. Dünden bugüne ne kadar yakınlaşmış olabilirlerdi ki diye düşünüp duruyordum.

Sanırım fazla. Hem de çok fazla yakın.

"Bakma öyle arkalarından." Demran'a baktım. Gözleriyle aşağıyı gösterdiğinde aşağıya baktım. Bana doğru uzatmış olduğu eline gülümsedim. Elimi onun elinin üzerine koyup parmaklarımı parmaklarının arasına geçirdim. "Bazıları da bizim arkamızdan bakıyor öyle senin baktığın gibi."

"Neden elini tutmamı istedin?"

"Seni kaçırmak için." Başımı kaldırıp yine ona baktım. Nereye kaçıracaktı beni? "Hadi seni gizlice gittiğim parka götüreyim." Kaşlarımı çatıp onun dediğine anlam vermeye çalıştım.

"Neden?"

"Küçükken orada bir kız çocuğuyla tanışmışım. Ben üç o daha yeni doğmuştu, yani parklara alışması için bir yaşına kadar oraya getirdiler. Doğrusunu söyleyeyim hep annem anlattı bana bu hikayeyi ve şimdi ben sana anlatıyorum." Diye fısıldadı son söylediğini.

Yavaş yavaş başka bir yöne doğru gidiyorduk. O söylediği parkı merak etmiştim.

"Sonra o küçük kızın annesine ve babasına bir şey demişim ben. Bunu hiçbir zaman söylemedi annem ama babamdan öğrendim ne dediğimi." Arkasındam gitmeyi bırakıp adımlarımı onunla yan yana atmak için hızlandırdım ve koluna diğer elimi de koyup başımı yasladım.

"Ne demişsin?" Diye fısıldadım. Gülümsedi ve bana çevirdi başını.

"Büyüyünce benimle evlendirir misiniz onu." Kaşlarımı çattım ve başımı kaldırıp ona baktım. "Sen ciddi misin?" Başını aşağı yukarı sallayarak onayladı.

"Ve biliyor musun annem o kızın annesiyle arkadaş oldu. Ben sırf küçükken o kızı bir değil bin kez daha göreyim diye." Başını bu sefer iki yana sallayıp kendi kendine sırıtmaya başladı. "Kız kocaman olmuş. Annesiyle babası beni hiç ona anlatmamış ve kız sonunda sevdiği kişiyle evlenmiş. Yani evlenmiş olduğunu duydum."

"Sen ciddi misin?"

"Evet." Ufak bir kahkaha attığımda o kızın hikayenin bir kısmına kadar ben olmasını istemiştim.

"Kız anne olacak. Hamile."

"Bir ara ziyaretine gidelim de sen de küçüklük aşkını görürsün." Şaşkınlıkla yerinde durduğunda beni karşısına aldı.

"Ne yani kıskanmadın mı?" Başımı olumsuz anlamda iki yanıma salladım. Neden kıskanmamı istemişti ki?

"Kıskanmadım ama hikayenin bir kısmına kadar o kızın ben olmasını istedim diyebilirim."

"Öyle mi?" Ufak bir mırıltı çıkartarak onu onayladım. Daha sonra elinden tutup çekiştirmeye başladım. Gideceğimiz parkın yolunu sanırsam ki biliyordum.

"Sevdiğin şarkıcı var mı?"

"Seninki Cem Adrian değil mi?" Ona başımı salladım. O da ters yürümeye başlayarak bana döndü. "Benim en sevdiğim şarkıcıdır kendisi. Tabi bir de Çağan Şengül."

"Hımm, sıradaki soruyu soruyorum o zaman. Sana ilk ne zaman mesaj atmıştım?"

"Cidden bunu mu merak ediyorsun?" Ona başımı salladım. Bilmesi gerekiyordu.

"25 Ağustos, 4:55." Kaşlarım havalandığında, saatini bile hatırlamasına şok olmuştum.

Yüzünde olan gülümseme ile birlikte yüzüme doğru eğildi. Ondan kaçmak adına yana doğru kaydım. Elini bırakmadım ama o elimi bıraktı. "Benden kaçacak mısın?" Başımı iki yana sallayıp bir anda koşmaya başladım.

Koşarken arkamda duran ona baktığımda şaşkınlıktan olduğu yerde kalakaldığını görmüştüm. Önüme dönüp daha hızlı koşmaya başladığımda ise nihayet arkamda olan adım sesleriyle kendimi biraz daha hızlanmaya çabaladım. Yoksa beni yakalayacaktı.

Zaman geçti. Ben koştum, o arkamdan koştu. Beni yakalayacak kadar bana yaklaştı. Daha sonra yavaşladı. Koşmama engel olmadı.

Sonunda yorulduğum ve durmak istediğim için yavaşladım. Belimden sarılan Demran'la birlikte kahkaha attığımda yoldan geçenler bana baktı.

"Bir daha koşmaya kalkma diye seni nezaret haneye kapattıracağım."

"Bana o kadar yaklaştın ama tutmak istemediğin için yavaşladın." Başını iki yana salladı. Bu yaptığı hareketle saçlarımın arasına sıvıştı. Boğuk sesini duyduğumda ise kıkırdadım.

"Şimdi biz sevgili miyiz?"

"Öyleyiz, yani buna öyle deniliyor sanırım."

"Ohooo, şunlara bak. İki dakika yalnız kalmak için bizden kaçmışlar ama doluya tutulduklarından haberleri yok." Demran yavaşça kendini geriye doğru çekti. Ben de bize söylenen Alya'ya çevirdim başımı. Ne oldu anlamında başımı bir kez salladığımda yan tarafta ki kafeyi gösterdi başıyla.

Ben de o yöne baktım. Annemle babamın şaşkın suratlarını görmeyi beklemiyorken arkamda duran Demran'a bakmak zorunda hissetmiştim kendimi. Başımı çevirip ona baktım da ama görmeyi beklediğim şaşkınlık onda da vardı. Aynı şekilde biraz mahcuplukda var gibiydi suratında. Korku var mıydı? Kestirememiştim.

Yine başım kafeye doğru döndüğünde annemle babama gülümseyip el salladım. Eve gidince annemden fırça yiyecektim. Babam ise soru yağmuruna tutacak, Demran'ı akşam yemeğine çağırmam için üzerimde baskı kuracaktı.

"Berk, biz gitsek iyi olur."

"Niye ya? Berk dayımla iyi anlaştı. Sen de tanışsana enişte?" Alya'nın soru sorar gibi söylendikleri, Demran'ın korkup korkmadığını ölçmek içindi.

"Babanın ismi ne?" Demran bana eğilip sorduğu sorunun cevabını bekler nitelikte gözlerimin içine bakıyordu. Annemin ismini de sorması gerekiyordu ama o sadece babamdan korkuyordu.

"Annemin ismi lazım değil herhalde?" Gözlerini büyülttü.

"O da korkulacak biri mi?" Başımı onu onaylar nitelikte aşağı yukaro salladım. "Söylesene isimlerini yanlarına gitmeden?"

"Annemin ismi, Fatma; babamın ismi ise, Yusuf." Bana başını salladı. Üstüne bir de teşekkür ettiğinde sanki yıllar sonra kendi anne babasının ismini öğrenmiş gibiydi.

Tekrar kafeye doğru baktım. Babam eliyle gelin işareti yaptığında hiç düşünmeden Demran'ın elinden tutup kafeye doğru benimle sürükledim.

Annemle, bir anne-oğul ilişkisi yaşayacaktı buna emindim. Babamla da bir baba-oğul ilişkisi. Umarım pabucum dama atılmazdı bu süreçte.

tatil/textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin