0.6 home

631 69 42
                                    

0.6 HOME
who is argent

Gözlerimi yavaşça araladığımda, hastanede değil odamda olduğum için derin bir nefes verdim ve başımı yan yatırdım. Yatağımın yakınındaki koltukta, annem babamın göğsüne yatmıştı ve babam başını annemin başının üzerine koymuştu. Onların uykusunu bölmemek için sessizce yataktan kalktım ve aşağı indim.

İndiğimde Scott ile Derek'in konuşmasını duyduğumda merdivenlerde durdum ve dinlemeye başladım. Kalp atışımı duyma ihtimalleri vardı ancak konuşmaya o kadar dalmışlardı ki, fark edeceklerini düşünmüyordum.

"Derek, belki de Isaac'ı aramalıyız. Argent kutuyu en son ona vermişti. Bir bağlantı olmalı." Dedi Scott. Isaac'in kim olduğunu biliyordum ancak Argent ismi tanıdık gelmiyordu. Kaşlarımı çatıp dinlemeye devam ettim. "Isaac ile bir bağlantısı olabilir mi, bilmiyorum ama kutu ile kesin var. Belki de Isaac'ın başı da dertte." Derek'in sözleriyle Scott'ın gerildiğini hissetmiştim. Ne kutusundan bahsediyorlardı, Argent kimdi? Hiçbir fikrim yoktu.

O sırada salondan esneyerek gelen Eli'ı fark ettim. Onun burada kaldığını bilmiyordum ve hazırlıksız yakalanmıştım. Beni merdivende dikilerken görmüştü ve şaşkınca bana bakıyordu. Konuşacağı sırada işaret parmağımı dudaklarımın üstüne koydum ve elimle geri gitmesini işaret ettim ancak çok geçti. Derek ona fark etmiş ve "Eli?" diyerek adını anmıştı.

Scott'ın benim burada olduğumu anlamasının uzun sürmeyeceğini bildiğimden yalandan seslice esnedim ve saçımı kaşıyarak merdivenlerden aşağı indim.

"Günaydın." dedim hepsinde göz gezdirerek. Derek ve Scott sanki yanlış bir şey yapıyorlarmış gibi şok olmuşça bana bakıyorlardı. "Ne? Bir problem mi var?" dedim. Dün olanları tam hatırlayamıyordum, bu yüzden normal bir şekilde konuşuyordum. Sanırım bu kadar normal konuşmam onları şaşırtmıştı.

"Lucinda, sen iyisin. Değil mi?" Scott tezgahı aşarak yanımda bitti ve elini anlıma dayadı. Yüzümü buruşturarak kafamı geri çektim ve başımı salladım. "Evet, iyiyim. Sadece karnım aç."

"Stiles ile Lydia uyandığını duymadı mı?" Derek'in sorusuyla omuz silktiğim sırada, merdivenlerden patır patır inen annem ve babam, korkuyla bana bakıyorlardı. Belki de aklımı kaybedip kaçtığımı düşünmüşlerdi ki, bu olası bir şey olabilirdi.

"Ah, tanrım...iyisin." Annemin derin nefes almasından sonra başımı salladım ve gülümsedim. Ardından kollarımı gererek tezgaha doğru, Derek'in yanına gittim ve, "Kim kahvaltıyı hazırlıyor? Ben hazırlamam." dedim. Annem anında gülerken, babam ensesini kaşıdı ve sırıttı. Onların gülmesi ile içimden gelen kahkahayı tutamayıp bende güldüm.

Onlarla gülmeyi özlemiştim ve şimdi bizimle gülen Derek ve Scott da vardı.

Gözlerim kısa bir anlığına Eli'ı bulduğunda, sadece gülümseyerek bana baktığını fark ettim. Gülmem yavaştan sade bir gülümsemeye dönüşürken, istemsizce gözlerimi kaçırmıştım ve salona doğru ilerleyerek kendimi, battaniye ve yastık olan kanepeye atmıştım.

"Tamam, beyler iş başına. Hepiniz bir görev alıyorsunuz." Annem emir verici ses tonuyla konuştuğunda, başımı kanepeye yaslayarak ona baktım ve sırıttım. Scott bir şeyler söylerken babam onu ittirmiş ve sanırım anneme laf söylememesi, söylerse annemin onu kesinlikle azarlayacağından bahsetmişti. Ben sırıtırken annem bana göz kırpmış ve sonrasında babamların peşine takılarak mutfak tarafına geçmişti.

Eli ise salona geri dönmüş, bir süre bana bakmış ve yanıma oturmuştu. Bu sefer ona kızmayacaktım çünkü gece burada yattığı belliydi. Üstelik ona laf atacak ve dalga geçecek halim yoktu. Sadece sessizce yanıma oturuşunu izlemiştim.

"Dün akşam ne olduğunu hatırlıyor musun?" dedi, elleriyle oynarken. İkimizde direkt karşı duvara bakıyorduk. Dudaklarımı büzüp başımı iki yana sallayıp, "Tam değil." dedim. Başını hafifçe salladı ve aynı benim gibi başını geri atarak kanepede yayıldı.

Bana teşekkür etmelisin demesini beklerken söze, "İlk yürümeyi bıraktığını fark ettiğimizde, kalp atışını dinledim." diyerek başladı. Kafamı yan çevirdim ve ona bakmaya başladım. Hala elleriyle oynuyordu ve gözleri yeri izliyordu. "Çok hızlı atıyordu. Sadece ayakta duruyordun, korkmuş olduğun belliydi. Yüzün bembeyazdı ve ağlıyordun."

Anlatmaya devam ettiğinde, baş parmağımın tırnağı ile diğer parmaklarımı yolmaya başladım. İstemsizce yaptığım bir hareketti ve durduramıyordum.

Dudaklarımı ıslatıp ona bakmaya devam ederken Eli derin bir nefes aldı ve devam etti: "Sonra Scott yanına yaklaştı. Stiles da çok korkmuş duruyordu, babam onu sakinleştirmeye çalışırken Scott sana dokundu ve bir anda yere düştün."

"Sargılı adam beni itti." dediğimde artık yere değil, bana bakıyordu. İkimizde aynı pozisyonda duruyorduk. Başlarımız kanepeye yaslıydı.

Bana bakarak yutkundu ve "Sonra nefes alamamaya başladın, kalp atışın daha da hızlandı. Babandan korktun, gerçeklik algını yitirmiş gibiydin." dedi. Yutkundum ve dolan gözlerimden yaş akmaması için yukarı doğru baktım.

"Zaten kaybetmiştim." dediğimde kaşlarını çattı ve, "Nasıl?" dedi. Kaşlarımı kısa bir süreliğine havalandırıp derince iç çektim. "Gerçekle rüyayı ayırt edemedim. Hala daha edemiyor olabilirim. Belki şu an gerçek bir an bile değil." Dediğimde oturduğu yerde dikleşti ve bağdaş kurarak bana döndü.

"O zaman bunu test edelim." dediğinde, onunla aynı pozisyona geldim ve, "O nasıl olacak Hiperaktif Çocuk?" diye sorguladım.

"Birincisi, eğer rüyadaysan yazı okuyamazsın." Salonun ortasındaki masanın üzerindeki kumandayı alıp bana uzattığında kumandaya baktım. Rakamları ve diğer yazıları rahatlıkla okuyabiliyordum. "Okuyabiliyorum." dediğimde hafifçe gülümsedi ve sonrasında, "İkincisi, bunu sana hep yaptırıyorum, meslek haline getirdim. Rüyada on taneden fazla veya eksik parmağın olur." dedi. Ellerime baktığımda on tane parmağım olduğunu onaylayıp gülümsedim.

"Demek ki gerçeğim." diye gerilirken gözlerimi kıstım ve "Eski küstahlığına döndün." dedim. Tabii dercesine bir yüz yaptığında gülmemi engelleyememiştim.

"Bu arada...teşekkür ederim." dedim kısa bir süre sonra. "Sanırım beni arabaya sen götürdün." dediğimde kaşlarını çatarak başını iki yana salladı ve sonrasında sırıtarak, "Sanırım beni çok seviyorsun, seni taşıdığımı düşüyorsun." dedi. Benimle dalga geçtiğini biliyordum ama yinede sinirlenmiştim. Bir şey demeden ona bakmaya devam ettiğimde, teslim olurcasına kollarını havaya kaldırdı ve, "Tamam, şakaydı!" dedi.

"Stiles o an çok stesliydi ve babam onu sakinleştirmeyi deniyordu. O sırada Lydia ile Malia geldi ve Scott Lydia'yı tuttu. Malia'da seni kaldıramayacağına göre, zaten kucağıma bayılan kızılı taşımak bana kalmıştı."

"Son cümleye kadar iyiydin." dedim ve omzuna vurarak ayağa kalktım.

Bir anda kalkmamla başım dönmüş ve gözüm kararmıştı. Dengemi kaybederken, Eli'ın elini belimde hissetmemle, kolunu kavradım. "Hey, iyi misin?" Başımı hafifçe salladım ve kapadığım gözlerimi açıp annemlere baktım. Derek beni fark etmişti ancak başımı iki yana sallamamla bir şey dememişti.

Eli'a bakıp yutkundum ve, "Bir anda kalktım ya, ondan. Umarım..." diye mırıldandım. O da benim gibi "Umarım..?" diye mırıldandı ve vücudumu diklememde destek verdi. Yavaş adımlarla mutfağa ilerlerken Eli arkamdan geliyordu ve beni gözetlediğine emindim. Yine ani bir düşmeyi yakalamayı gözlemliyor gibi duruyordu. Neyseki düşmeden masaya gelmiştim ve rahatlıkla yemeği yemeye başlamıştım..


aralarindaki iliski cok tatli aglicam..

𝐓𝐑𝐎𝐔𝐁𝐋𝐄 - teen wolf Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin