♔︎ 23

40 4 0
                                    

"Yapmayı düşündüğün şey ne?"
"Sana sormalı, ama nerede olduğunu göremiyorum."
Başını hafifçe aşağı eğen Hyunjin Felix'in sinirli gözleriyle karşılaştığında gülümsedi.
"Gereğinden fazla mı uzamışsın sen bakayım?"
"Ben uzun değilim, sen kısasın Lee Felix."
"Pislik!.."
İkiside birbirine göz dikmiş öylece duruyorlardı. Suratlarının arasındaki mesafeyi azaltan Hyunjin, gitgide onun kırmızı pürüzsüz dudaklarına yaklaşmıştı. Bu duruma karşın Felix yüzünü çekmek yerine eğdi ve o da yaklaştı..
İkisinin dudakları birbirini bulduğunda Hyunjin elini onun çenesine koymuştu..
Birkaç dakika öylece dururlarken kapının gürültüyle açılmasını duydular.

Bang Chan karşısında gördüğü manzara üzerine garip bir surat ifadesi takınmış ve hızlıca arkasını dönmüştü. Hyunjin Felix'ten ayrılarak önüne doğru baktığında bu suratı anlaması çok uzun sürmedi. Ellerini beline koyarak yüzünü ekşitti ve bıkkınlıkla konuştu.
"Her seferinde yakalamak zorunda mısın?"
"Ben b-birşey görmedim..."
"Pekala, ne demek için gelmiştin?"
"Meşgulseniz gidebilirim."
Bang Chan utana sıkıla önünü dönmüştü, ve ona tek kaşı havada bir biçimde bakan suratla karşı karşıya gelmişti.
"Gruba girmek istediğinizi duymuştum."
"Düşünüyorduk."
"Bu önemli bir karar, ne yapacağınızı iyice düşünün. Geceleri çıkmak zorunda kalacaksınız ve kimliklerinizi saklamak zorundasınız. Birlikte acıma duygusu yok, eğer gerçekten suçluysa kan akıtmanız gerekiyor."
"Bunu Leydi Han-na'ya nasıl sunarsın?"
"O doğuştan beri bu işlere yatkın, o öyle yetişti Hwang Hyunjin. Seni özellikle kardeşimi, uyarıyorum. Canınız yanacaksa bu işe karışmayın."
"Benim hiçbirşeyden korkum yok Bang Chan, eğer konu kardeşini ve şehiri korumaksa gireceğim."
"Felix?"
Abisinin ona seslenmesiyle Felix kendine geldi ve onun suratına baktı dolu gözlerle.
"Yaparım abi..Zaten bir kereliğine girmiş olduğum var."
Bang Chan arkasını dönerek odadan çıktı ve kayıplara karıştı..

~

"Hey! Ne kadar güzel göründüğüme bak. Ablanı örnek al biraz."
"Kılıç tuttuğun için çok mu mutlusun?"
"Biraz ağır olsa da evet.."
"Biraz mı?"
Elindeki keskin metali tutmakta güçlük yaşayan ve yüzü kızaran ablasına sorgular gibi bakan Rosie, arkasından bir ses duymasıyla o tarafa döndü. Bu Jimin-shi idi.
"Sen mi çaldın lan tarağımı?!"
Ona sinirle bakan Jimin'e karşı yüzünü korku ve endişe bürüyen Rosie, içinden söylendi.
"Şimdi bittim.."
Bir anda yanına gelen Jimin karşısındaki kadının açıklama yapmasını bekliyordu.

O sırada kadraja bir isim daha girmişti. Bu genç uzundu, üstünde siyah bir hanbok bulunuyordu. Yüzündeki alaycı gülümsemesiyle ve belindeki kılıcıyla oldukça yenilmez görülen gencin simsiyah saçları vardı. Gülerek Jimin'in yanına gelen bu surat kolunu onun omuzuna atmıştı ve kendinden kısa olan bu adam sinirle yüzünü ona dönmüştü.
"Yine mi geldin? Sinir bozuyorsun."
"Bu kızla işin ne bakayım Jimin?"
"Benden çaldığı birşeyi istemeye gelmiştim. Kendisi hırsız olur da"
"Hey! Sen bana hırsız mı dedin? Şimdi bittin, benim ablam Güçlü üye Birliği'nde! İsterse seni tek hamlede öldürebilir."
Kızın sinirle bağırarak söylediği şeyle herkes ona dönmüş ve garipçe bakıyordu. Kim Jisoo kafasını kardeşine döndüğünde sanki işi bitmiş gibi gözüküyordu elindeki ağır kılıçla. Jimin ise ona tepkisizice bakıyor, kolunu omuzuna koyan Jeon Jungkook ise tek kaşını kaldırmış kızı inceliyordu.
"Hey! Rosie!!!"
Kim Jisoo'nun ağzından tüm şehiri inleten bir bağırış çıktığında Rosie tek gözünü kapatmış ve ecelini bekliyor gibiydi...
"Bunu saklamanı söylemiştim, bir kez olsun ablanı dinleyemez misin sen?!"
Herkesin Rosie'ye baktığı ortamda bir gölge gözüktü. Sakince adımlayan bu gölgenin tek gözünün üstünden uzun bir yara geçiyordu. Saçlarını toplamış bu adamın elinde rahatça tuttuğu bir kılıç vardı ve ağzında bir lolipop tutuyordu. Tepkisiz bir şekilde onları arkalarından izlemeye başladığında Jeon Jungkook bir soru sormuştu kıza.
"Bekle, o da ne? Hiç böyle birşey duydun mu sen Akashi'de?"
"Hiç birşey!.."
Baskı içinde hissettiği ortamdan ayrılmak isteyen Rosie'nin kolundan bir el tutmuş ve onu durdurmuştu.
"Söylediysen bize anlatmalısın. Değil mi Kim Jisoo?"
Sert bir yüz ifadesi takınan uzun adam, iki kadına da bakmış bir açıklama bekliyordu.
Kim Jisoo gelerek kardeşini arkasına aldı ve emin bir şekilde konuşmaya başladı.
"Bu dediklerimi şehire duyurmayın, yoksa sizi ben değil bizzat Kral öldürür. Bu grupta gönüllüler birleşip kimseye görünmeden suçluları cezalandırıyor."
"Ne yani suikastçı gibi mi davranacaksınız cidden!"
"Adalet için bunu yapmamız lazım. Diğer şehirlerin içine sızıp bilgi toplamamız da muhtemel."
"Peki bu teklifi kim yapıyor?"
"Grubun lideri. Bunu öğrendiğiniz için sizin durumunuzu ona anlatmam lazım, herşeye karşı hazırlıklı olun çocuklar!"
Son cümlesini söylerken alaycı bir gülümseme takınan Jisoo giderken onları dinleyen bir beden gördü ve gözlerini ona odaklayarak kıstı..
"Hey! Baksana buraya."
Kim Jisoo'nun adama seslenmesiyle bütün gözler bu gizemli çocuğa dönmüştü.
"Bu konuşmayı duydun değil mi?"
"Evet."
"Hepinizin isimlerini alacağım, sorun çıkarmayın. Sende dahil gizemli çocuk, bu bilginin şehire yayılmasını göze alamam."
Jeon Jungkook içinden söylendi..
"Sıradan gözükse de korkusuz ve emin bir kadın..."
Rosie eliyle Jeon Jungkook'un koluna vurdu ve suratını ona dönmesini sağladı.
"Jimin'i nerden tanıyorsun, kimsin sen?"
"Ben mi! Karşısında sus pus kaldığın çocuğun abisi oluyorum."
"Abisi mi?.."
Aldığı cevap karşısında şaşırmıştı Rosie. Sonra ikisinin de önünden çekilerek yavaşça onları dinleyen gencin önüne geldi. Rosie'nin onun yanına gitmesiyle Jimin endişeyle arkasını dönmüştü.
"Kimsin?"
..."
"Söylemeyecek misin? Bu ablamın da emiri sayılır."
"Çok merak ettiysen. Min Yoongi."
"Demek Yoongi ha?...Jimin'i tanıyor musun?"
Jimin'in ismini duymasıyla boğazını temizledi ve gözlerini kaçırdı adam..
"Arkadaşım o benim."
Rosie bıkkın ve endişeli bir suratla büzülüp söylendi.
"Şimdi hem abisi hem arkadaşı, kesin yiyecek beni bunlar..."
"Rosie! Tarağımı veriyordun en son?"
"Hayır şimdi sırası değil ya.."
"Sana diyorum duymuyor musun?"
"Tamam bekle getireceğim."
Rosie utana sıkıla içeriye gitti ve eline bir adet tahta tarak alarak geri döndü. Tarağı sakince Jimin'e verdiğinde Jimin yüzüne mutlu bir ifade yansıttı.
Kendini Min Yoongi olarak tanıtan genç, gülerek yanlarına geldi ve Rosie'ye baktı.
"Bu çocuğun tarağını mı çaldın sen!"
"Olay aslında öyle değil..."
Endişeyle olayı açıklamak isteyen Rosie'nin sesini bir kahkaha kesti.
"Ulan Jimin, komşularına tarağını bile kaptırıyorsun!"
"Kardeşimle nasıl konuşacağına dikkat et, Yoongi?"
"O benim arkadaşım oluyor, sana soracak değildim isimsiz beyefendi."
"Jeon Jungkook benim adım. Doğru düzgün söylesene."
"Peki isimsiz."
Birbirine girecekmiş gibi görünen bu ikiliyi Jimin ayırmıştı..

~

"Han-na! Grubu öğrenen kişiler var.."
"Anlat."
"Kendilerini Jeon Jungkook ve Min Yoongi olarak tanıttılar. Birde bizim yan komşumuz olan Park Jimin duydu. Ne yapmalıyız?"
"Onlarla tanışmam lazım..."

Devam edecek...

(Hyunjin'i de big boy yaptım aldjzoje
Biliyorum size bir opusme sahnesi borçluydum buyrun doya doya okuyun.

Yeni karakterler geldi, acaba ne için geldiler? Fikirlerinizi duymak isterim.

Hikayemize yapacağımız her türlü yardım beni mutlu eder tesekkurler.)

Bu arada hastaydım ve telefon yasağım var bölümler biraz geç geldi sorryyy<3

Fighting!!!

~Kral'ın Kayıp Oğlu~ {Hyunlix- BxB}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin