♔︎ 25

44 4 0
                                    

"Pes et çocuk"
"Asla.."
Nefes nefese kalan Hwang Hyunjin acısına rağmen ayağa kalktı ve tüm gücüyle kılıcını adama savurdu. Adam Hyunjin'in gösterdiği her harekete kılıcıyla karşılık veriyor ve keskin metalle darbeleri engelliyordu. Hwang Hyunjin nefes nefese kalmasına rağmen lider tek bir sıyrık bile almamış ve gayet sağlam duruyordu.
Hyunjin bir süre durarak kılıcını ona karşı yan bir biçimde tuttu. Adamın gözlerinin içine bakarak yapacağı saldırıyı kestiriyordu.
"Yara alacağım ama bu ona bir kesik atmamı sağlayacak. İki, bir, şimdi!..."
Lider Hyunjin'e saldırdığında kılıcıyla göğsünü boydan boya kesen bir yara açmıştı fakat Hyunjin de kılıcıyla onun karnının kenarını kesmeyi başarmıştı.
Acıyla bağıran Hyunjin, adamın şaşırdığını görebiliyordu.

Lee Felix tüm grup üyeleri ile bir araya gelmişken kulağına acı içinde bağıran bir adamın sesi gelmişti. Telaşlanarak herkese bir soru yöneltti.
"Sizde duydunuz mu?"
"Neyi?."
"Hyunjin!"
Sese doğru koşan Felix, tüm gücüyle Hyunjin'i bulmak istiyordu. Onun zarar göreceğini hissetmişti ve kalbine bir sancı girmişti. Kalbine birden sancı girmesiyle eliyle göğsünü tuttu ve gözlerini kapatarak durdu.
Peşinden gelen tüm üyeler endişelenmişti, koşan adamın birden durmasıyla yanına koşan Leydi sorunun ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"Hyunjin! Hyunjin'e zarar geldi, eminim."
Nefes nefese konuşan adam tekrar koşmaya başladığında Leydi endişelenen üyelere baktı ve Felix'in peşinden gittiler..

"Biraz daha savaşırsan öleceksin. Sana son bir şans verebilirim."
"Senin vereceğin şansdan yararlanmaktansa ölmeyi yeğlerim."
"Çok inatçısın"
Hyunjin'e öldüresiye saldıran lider kılıcını onu yere düşürmek için kullanmış ve bacağına savurmuştu. Yaptığı harekete karşı koyamayan Hyunjin, acı ve hırsla kılıcını adamın omuzuna geçirmişken aldığı yarayla yere düşmüştü.
Omuzuna darbe alan lider acıyla bağırmış ve elini yara alan yere götürerek sıkıca bastırmıştı. Gözlerini açan lider eline baktığında kanla kaplandığını gördü ve sinirlenerek kılıcından destek almaya çalışan gence baktı.
Kılıcını boğazına tuttu ve gözlerinin içine bakarak konuştu.
"Kılıç kullanma kabiliyetin bu kadar düşükken bana kafa tutabileceğini mi sandın? Eğer dediğimi kabul etseydin, şuan ölmüş olmazdın ve seni en iyi şartlarda yetiştirirdim."
Hyunjin zorla konuşuyordu, kararlılıkla ayağa kalktı..
"Bir çete üyesi olacağıma öleyim daha iyi. Buraya senin işini bitirmeye geldim ve bitirmeden de gitmeyeceğim."
"Tek hareketimle ölürsün, eğer kılıcımı boğazına daha çok bastırırsam ölüşünü izliyor olacağım."
Adamın karşısında savunmasız kalan Hyunjin onu öldüreceğinden emindi ve adamı şaşırtmak için söylememesi gereken birşey söyledi..
"Ben.. Kralın oğluyum. Kral Chang-bin'in oğlu, Veliaht Prens Hwang Hyunjin'im"
Karşısındaki savunmasız gencin yay kullanma becerisiyle anılan Prens olduğunu duyan adam, farketmeden elindeki kılıcı gevşetmişti. Hyunjin bunu fırsat bilip kılıcını çekmek isterken adam kendine gelip kılıcını sert bir şekilde Hyunjin'in omuzuna saplamıştı. Ucu kanla kaplı kılıç Hyunjin'in omuzunu delip geçtiğinde, bedeninde bir delik oluşmuş ve acıyla inlemişti.
Ağzından kan akan Hyunjin'in gözleri dolmaya başlamışken karşısındaki adam gülerek onu şaşırtma peşindeydi.
"Ben senin bildiğin insanlardan değilim Prens, sana mevkini umursamadığımdan bahsetmiştim."

Felix ilk ayrıldıkları yere vardığında ilerisinde iki beden görüyordu. Oldukça iri bir adam, karşısındaki sarı saçlı gence kılıcını saplamış ve acı çekmesini sağlıyordu. Lee Felix acı içinde duran gencin Hyunjin olduğunu anladığında, gözleri dolmuştu.
Adamın acımadan kılıcını gencin omuzundan çıkarmasıyla genç güçsüz bir şekilde dizlerinin üstüne çöktü ve ağzından akan kanlar yoğunlaştı. Onu bu halde gören Felix istemsizce onum adını bagırmıştı, tam o sırada ise arkasında tüm grup üyeleri gözükmüştü.
"Hyunjin!"
Koşarak Hyunjin'in yanına giden ve yere çömelen Prensin gözlerinden yaşlar akıyordu ve endişeli bir şekilde ağlamaya başlamıştı.
Kendini onun kucağına bırakan gencin yüzünü okşuyordu gözyaşları üzerine düşerken..
"Nolur bırakma kendini Hyunjin, benim için yaşamalısın. Kapatma gözlerini.."
Karşısındaki bu trajediye karşı lider hala gülerek bakıyor ve genç prensten intikam almak ister gibi konuşuyordu.
"Aslında bu şehirde en iyi okçu olduğunu duymuştum. Harcandığı için üzgünüm, eğer daha fazla acı çekmesini istemiyorsan şuracıkta öldürebilirim!"
Kurbanına acımayan lider büyük bir hınç ile kılıcını Hyunjin'i öldürmek için kullanacakken ona isabet eden bir ok ve aynı zamanda bir kadın sesi duyuldu.

Bu kadın Leydi Han-na idi, iki Prens'in de karşısında ölmesini görmeye dayanamamış ve lidere bagırmıştı. Fakat bağırdığı tam sırada adama bir ok fırlatılmış ve onu sersemletmişti. Uzaklardan gelen oka şaşıran üyeler o yöne baksa da birşey görememişlerdi. Aynı oktan bir tane daha gelip adamı bulduğunda adam dayanamayarak yere serildi..

Ormanın içinden bir gölge geliyordu. Bu gölge yüzündeki gülümsemesi asla solmayan, sırtında hep ok çuvalı ile gezen ve olmadık yerlerden çıkan kahverengi saçlı bir gençti. Tüm üyeler onu görecek hale geldiğinde karşılarında durdu ve gülümseyerek kendin tanıttı.
"Ben Kim Seungmin! Tanıştığıma memnun oldum, ormanda çok sık gezerim. Hwang Hyunjin'in öldürülmek üzere olduğunu farkedip yardım etmek istedim."
Bir süre şaşkınlıkla ona bakan lider üyenin gözleri dolmuştu, kendisini toparlayarak ağlamaktan gözleri kızarmış ve elleri tamamen kana bulanmış Felix'in yanına geldi.
Eliyle Felix'in başını sevdi..
"Merak etme, o iyi olacak."
Hwang Hyunjin gözlerini kapatmamış ve yarı açık bir şekilde bırakmıştı. Nefes almakta zorlanan genç kana bulanmış elini Felix'in yüzüne götürerek yanağını okşadı. Kendi kanıyla bulanan elindeki kırmızılık Felix'in yüzüne geçmiş ve orada kurumuştu.

Leydi Han-na kalkıp diğer üyeleri gözden geçirdiğinde Jisoo'nun omuzunun yaralı olduğunu farkedip yanına yöneldi.
"İyi hissediyor musun?"
"Acıyor.."
"İyileşecek."
Jungkook ve Yoongi'ye bakan Leydi ikisini süzdü.
"Sizde birşey var mı?"
"Hayır, sağlamız."
"Siz ikinizle şehirde hesaplaşacağım. Şimdi Prens'i acil götürmemiz lazım."
Felix heryeri kanlı bir şekilde Leydi'nin yanına geldi.
"Onu götüremeyiz. Gidene kadar ölür."
"Hızlı bir şekilde onu şifahane'ye yatıracağız ve hekim ilgilenecek Prens Felix"
Leydi'nin dediklerini dinlemek istemeyen Felix ona bağırmaya başlamıştı.
"Hayır diyorum sana Leydi Han-na! Onu ölüme bırakamam. Birdaha acı çekmeyeceğine dair söz vermiştim.."
Sinirle Han-na'nın yakasından tutan Felix'in gözlerinden yaşlar akıp gidiyordu.
"Onun iyi kılıç kullanamadığını biliyordun! Neden abimle izin verdiniz!? Neden onun katılmasına engel olmadınız, yıllar önce onu ölmekten kurtarmışken şimdi ellerimde kaybedemem!"
Felix sevdiği adamın öleceği korkusuyla bürünmüştü ve endişe ediyordu.
Jeon Jungkook ile Min Yoongi ise şaşıp kalmıştı olanlara ve denilen şeylere..
Jungkook içinden söylenmişti..
"Demek bahsettikleri Prens bu kişilermiş."
Hızlıca onun yakasından kurtulan Leydi sesini yükselterek Felix'e emir verdi.
"Onu yanına al ve şehire gitmek için hazırlan Prens Lee Felix. Bu bir emirdir."
"Senin emirinin bende bir yeri yok Han-na, eğer ölürse hesabını sizden sorarım."

İkisi tartışırken arkalarından sesinden mutluluk saçan bir genç konuştu.
"Böyle tartışmaya devam ederseniz ve zaman harcarsınız ölecek."
Tüm gözler Seungmin'e dönmüşken o gözlerini kapatmak üzere olan Hyunjin'in yanına gitmiş ve omuzuna taktığı deri çantasından birkaç şişe çıkarmıştı. Hyunjini doğrultan genç bir tane şişe aldı ve içindeki renksiz sıvıyı onun ağzına götürerek yutmasını sağladı.
Sonrasında üstündekini çıkartarak bedeninin çıplak kalmasını ve yaraların ortaya çıkmasını sağladı. Kana bulanan kıyafeti çıkarttığında omuzundan başlayan ve çapraz olarak ilerleyen büyük kesiği gördü. Fazlasıyla mide bulandırıcı gözüküyordu bu yara, aynı şekilde de derindi.
Yarayı gören üyelerden bazıları endişelenmiş ve elleriyle ağızlarını kapatmışlardı. Yüzünü ekşiten Jungkook sessizce söylenmişti.
"Çok acımış olmalı."

Diğer bütün yaralarla ilgilenen Seungmin elleri kana bulanmış bir şekilde ayağa kalktı ve gruba doğru konuştu.
"Birinizde bez parçası var mı?"
Felix hızlıca yanına aldığı bez parçasını çıkartarak titreyen elleriyle onu Seungmin'e verdi.
Seungmin bezle Hyunjin'in bacağındaki kesiği sarmaya başladı ve bitirdiğinde tekrar onlara döndü.
"Benim yapabileceğim yardım bu kadar. Şimdi onu şehire götürmeniz lazım. Felix, güven bana ölmeyecek. Onu yıllar önce kucağında taşıdığın ve kurtardığın gibi şimdi de yapabilirsin."
Dediklerinden sonra onlara el sallayan Seungmin koşarak ormanın karanlıklarında kayboluverdi..

Devam edecek...

~Kral'ın Kayıp Oğlu~ {Hyunlix- BxB}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin