Adım 4 - Söyle gerçekleri

2 2 0
                                    

Zamanı geldiğinde tüm yaşama haklarını ellerinden aldığımız canlar hesap soracaktır.

Buna bu yaşımda bile güvenim tam. Bu hesaplaşmayı diğer tarafa bırakmadan burada halledeceklerdi. Sanırım en büyük felaket o canların gözlerinin içine baktığımız zaman olacaktı.

Gerçeklerle yüzleşeceğimiz zaman.

Türk usulü kahvaltımı tabağıma alıp peynir ve zeytine eziyet ederek delmekle meşguldüm. Mesela şuradaki domates olanların farkında mıydı? Onların tamamen cansız olduğunu, hiçbir şeyin farkında olmadıklarını kim kanıtlayabilirdi bana?

Bu masada oturanın ben değil benim benzeri olduğunda benim gözlerimin içine bakmadıklarını kime söyleyebilirdim?

"Anıl ne istiyorsun?!"

Babamın evde yankılanan sesi sandalyeden zıplamama neden oluyordu. Annem bile beklemiyor olacaktı ki peyniri ağzı hariç her yerine götürmüştü. 

"Sakin hayatım."

"Bu çocuk son zamanlar huysuz olmaya başladı ve bu sinirimi bozuyor. Arkadaşları kim bunun? Kim bozdu? Kime benzedi?"

Çocuk aklımla mı neyse artık bilmiyorum uslu uslu ekmeğe uzandım. Sanki etrafımda olup bitenler benimle alakalı değildi.

"Anıl psikoloğa gitmen gerek biliyorsun değil mi?"

"Katılıyorum" dedim ağzım dolu dolu. Adam haklıydı. Kesinlikle ileride daha büyük travmalara neden olmaması için profesyonel destek şarttı.

"Artık tek kelime bile etmek istemiyorum. Bu çocuğu yaptık ama cezasını çekerim diye kimseye söz vermedim ben. Yok mu ya sahiplenmek istemediğimiz hayvanları bıraktığımız gibi bunu da bırakacak yer?"

Annem kıkırdayarak 'hayatı'na öpücük attı. Bu onu gerçekten eğlendirmiş gibiydi.

"Var aslında yetimhane diye bir yer. Ama işte o kadar büyüttük yazık olmasın."

Hâlâ ağzım dolu dolu onları izliyordum. Harbiden benimle hiç mi alakası yoktu? Çünkü dedikleri hiçbir şey dokunmuyordu.

"Size de psikiyatri uzmanı gerekli ruh hastaları!"

Teyzem ağzından çıkanlara sahip olamadı işin aslı bu pek umrunda da olmadı. Demek ki uzun zamandır içindekileri dökmek istiyordu.

"Hadi Anıl'cığım derse geç kalacağız."

Peynir, domates, zeytin azacık da yağı ekmeğin arasına sıkıştırıp yanıma aldım. Acıkma hissini pek yaşamazdım sadece hayatın algoritması buymuş gibi hareket ediyordum.

"Şimdi servis gelir. Burda beklememi ister misin?"

"Gerek yok beni gelip alacaklar."

Teyzem yüzüme garip garip bakmaya başlarken yine bağırdığımı fark ettim. Dilimin ucunda önemli bir şey varmış gibi yere tükürür gibi yaptıktan sonra yapabildiğim kadar ortalığı toparlamaya çalıştım.

"Yani, arkadaşımın babası, yakınları. Neyse nolur teyze gir içeri sen."

Teyzem bana daha da yaklaştı, dibime sokuldu. Ne âlâ. Gideceği varsa bile bundan sonra gitmezdi.

"Olmaz, onları görmem gerek. Biricik Anıl'ımı öyle herkesle göndermem."

İyi bakalım der gibi omuzlarımı oynatım. Çok geçmedi ki gerekli araba önümüzde durmuştu. Camı aşağı indirerek baştan aşağı teyzeme baktılar.

"Merhaba, tam olarak kimsiniz?"

Bana yine garip bakış atarak adamlara doğru döndü. "Asıl siz kimsiniz? Ben Anıl'ın annesiyim."

Yatağımın Üzerindeki El (MS)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin