Rüzgâr gökyüzünde uğulduyordu, olabildiğince gürültülü. Üç yıldır ilk defa hava fırtınalıydı ve James Potter bunu dört gözle beklemiyordu.
Ailesi iş için uzaktaydı ve Sirius uyuyordu, Bu yüzden çocuk kendi evinde kendini çok yalnız hissediyordu.Sanki her an evi yıkılacak ve kaçış yolu olmaksızın enkazın altında kalacakmış gibi hissediyordu.
Aniden, ana kapıya vurulduğunu duyunca yatağından fırladı ve hemen asasını kaptı. Ailesi değildi, sabaha kadar eve gelmeyeceklerdi.
Yavaşça aşağı indi ve üçe kadar saydıktan sonra kapıyı açtı. Birkaç dakika boyunca bir canavar gördüğünü düşünmüştü. Ya da belki bir hırsız.
Ancak daha yakından baktığında, hırsızın aslında hiç hareket etmediğini fark etti.
"Emm Beni soyacak mısın, yoksa soymayacak mısın?"
Ve bunu söyledikten hemen sonra, hırsız onun kollarında bayıldı ve tüm vücudu yağmurla ıslandı.
James Potter'ın içinde anlamdığımız şekilde oldukça fazla empati duygusu vardı. Bu nedenle, yabancıyı evine götürmeye ve mümkün olduğunca çok battaniyeyle üstünü örtmeye karar verdi.
Işığa çıktıklarında hırsızın aslında bir kız olduğunu fark etti. Hem de çok nefes kesici bir kız.
Bütün gece boyunca James onun yanından ayrılmadı. Şaşırtıcı bir şekilde ev ödevini bile yapmıştı. Minerva onunla çok gurur duyacaktı, bundan emindi.
"Huh, Neredeyim ben??"
Aniden kızın yanında ayağa kalkan James, içgüdüsel olarak asasını kıza doğrulttu ve şüpheli gözlerle ona baktı.
"Hadi ama Potter, seni yiyecek değilim ya"
"Ben sadece- bekle, adımı nereden biliyorsun?"
Kız ona baktı ve bir kaşını kaldırdı. Onun kendisinden haberdar olmasını beklemiyordu, her zaman o aptal şakalarına kendini kaptırırdı.
"Ben Grace, yakında altıncı sınıf Hufflepuff öğrencisi olacağım."
Onun sözleri üzerine James başını hafifçe eğdi ve Hogwarts'ta geçirdiği yılları düşünmeye çalıştı. Onu daha önce orada görmüş müydü? O kadar kör müydü?
"Koca bir kafan var ama tahmin edildiği gibi beynin yok"
James alay ederek gözlerini devirdi.
"Neden buradasın?"
Grace, James Potter'ın kapısına gelmek istememişti. Ancak fırtına o kadar şiddetliydi ki kendisine en yakın eve uğramaktan başka çaresi kalmamıştı. Tesadüfe bakın ki bu ev de onunkiydi.
James ona başka bir soru sormak üzereydi ki birden yanındaki kadının nefes nefese kaldığını ve eşyalarını yere bıraktığını duydu.
"James Fleamont Potter, kim bu genç bayan?" diye sordu annesi sesinde öfkeyle.
"Anne, Döndünn"
James'in annesini ikna etmesi biraz zaman almıştı. Ona kızın bir kaçamak olmadığını, öylesine ortaya çıkan rastgele bir kız olduğunu söylemek, açıklaması oldukça zor bir şeydi.
"Tatlım, burada istediğin kadar kalabilirsin."
"Rahatsız etmek istemem."
"Bize adresinizi verin, hemen ailenizle irtibata geçelim!"
Bundan sonra Euphemia rahatsız edici bir sessizlikle karşılaştı. Şaşkın bir yüz ifadesiyle kıza baktı ve onun konuşmasını bekledi.
Birdenbire kızın diğer tarafa bakması ve ailesinden bahsedilince gözlerini kırpıştırması onu şaşırttı.
İlk başta üçü de ne yapacağını bilemedi. Geri dönecek bir evi olmayan genç bir kız her gün kapınıza gelmiyordu.
"Oh, kek getirdik. Denemek ister misiniz?"
********************************
Selam öncelikle nasılsınız iyisinizdir umarım!!!
Bu benim ikinci uzun ömürlü çeviri kitabımdır.
Ve yazarıyla iletişim kurmayı başardığım ilk çeviri kitabıdır.
Öncelikle kitabını türkçeye çevirmemi kabul eden yazarımız lupinsbee ye teşekkür ederim.
Umarım kitabını düzgün bir şekilde çeviririm ve kitabı sizde benimlee beraber severek okursunuz.
Hadi o zaman başlayalım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni İyileştir I James Potter
Teen Fiction"Tutun bana Grace, düşüyorum Ve ben gerçekten sert düşüyorum." James Potter'ın iyileşmeye ihitiyacı vardı ve şanslı ki Grace Valdez doğuştan bir şifacıdır.