14

789 71 12
                                    

"Öyle miyim? Pek fark etmedim."

Hogwarts, altıncı yıl.

Nihayet James'in beklediği an gelmişti, Gryffindor'un Slytherin'e karşı oynayacağı quidditch maçı. Final maçı ya da ona yakın bir şey değildi ama yine de sezonun en çok beklenen maçıydı.

Slytherin ve Gryffindor, Hogwarts'taki en büyük rakiplerden ikisi. İster oyunlarda, ister derslerde, hatta normal günlük aktivitelerinde olsun, iki ev her zaman her şeyi bir rekabete dönüştürürdü.

"İzlemeye geliyorsun, değil mi?" diye sordu çocuk umut dolu gözlerle.

"Peki, karşılığında ne alacağım?"

"Dileğin, benim emrim olacak," dedi dramatik bir şekilde.

İkili son birkaç saattir Kara Göl'ün yakınında oturup sınavlarına çalışmaya çalışıyordu. Ancak James'e ders vermek kızın düşündüğünden de zor olmuştu.

"Ceketimi giyer misin?"

"Oldukça korkunç ama senin için her şeyi yaparım Potter."

Üniversite ceketi, her quidditch oyuncusuna verilen ve arkasında soyadlarının yazılı olduğu bir şeydi. Genellikle çiftler, partnerlerine olan desteklerini göstermek için bunu birbirleriyle paylaşırlardı. James bunu biliyordu ama umursamadı.

Maç başlamadan önce Grace, James'in son derece gergin hissettiğini fark etti. Kızın varlığı nedeniyle normalden daha fazla. Ve kızın gerçekten de ona verdiği ceketi giyiyor olması, ciğerlerindeki havayı tamamen almıştı.

"Başını dik tut Potter, harika olacaksın."

"Peki ya başaramazsam?"

"O zaman hayatımızın geri kalanında seninle bu konuda dalga geçerim."

Hayatımızın geri kalanı, James'in kulağına hoş gelmişti. Önündeki uzun yılları, hemen yanı başındaki kızla geçirebilmek bir rüya gibi gelmişti.

Oyun için ayrılma vakti geldiğinde Grace çocuğu durdurdu ve yanına gelene kadar bekledi. Ayak parmaklarının üzerinde duran Grace yüzünü onun yanağına doğru kaldırdı ve hafif bir öpücük kondurdu.

"İyi şanslar James. Bunu yaparken sakın ölme, tamam mı?"

James bir süre orada durdu ve az önce öptüğü yere baktı. Kızın onu öptüğü yerin hâlâ çok sıcak olduğunu hissetti. Sadece bir öpücüktü ama James'i içten ve dıştan tamamen eritmişti.

Oyunu kazanmak çocuk için son derece kolaydı, ne de olsa Hogwarts'ın en iyi quidditch oyuncusuydu. Ve onu izlerken Grace hayal kırıklığına uğramamıştı.

James'i daha önce birçok kez bu oyunu oynarken görmüştü. Ama şimdi tamamen farklıydı. Tüm maç boyunca James ne zaman fırsat bulsa kıza gizlice bakıyordu. Ve tüm bu süre boyunca Grace bayılacağından emindi.

"Partiye gelmek zorundasın G, lütfen?"

"Bunu düşüneceğim."

Her maçta olduğu gibi Gryffindor'lar galibiyetleri için ortak salonlarında bir parti düzenlemişlerdi. Ve her seferinde olduğu gibi, bu da tüm büyük öğrencilerin dört gözle beklediği bir şeydi.

"Grace, buradasın!"

"Öyle mi? Pek fark etmedim."

James kızın gelmesini bekliyordu. Tüm bu süre boyunca kızın kendisine şans getirdiğini düşünmekten hoşlanmıştı. James quidditch'te harika olmasına rağmen, yine de bazen hata yapardı. Ancak o gün tek bir kez bile hata yapmamıştı.

"Peki ya bir solucan olsaydım G, o zaman beni sever miydin?"

"Solucanlardan nefret ederim Potter. Belki bir salyangoz olsaydın, o zaman tekrar düşünürdüm."

Kızın sözleri üzerine James içten bir kahkaha attı. O kadar memnun, o kadar mutlu görünüyordu ki, yoldan geçen herhangi biri bunu fark edebilirdi. Son birkaç ayda çok daha iyi bir hale gelmişti, Çapulcuların geri kalanı bunun için Grace'e minnettar olmaktan başka bir şey yapamıyordu.

"Tamam, şişe çevirmece oynuyoruz!"

Oyun sırasında birçok kişi öpüşmek için eşleşmişti. Marlene ve Lily, Remus ve Frank, hatta James ve Sirius bile oyunun kurbanı olmuştu.

"Aman Tanrım, bana öyle geliyor ki James ve Grace'e işaret edildi!"

Grace bunun sadece bir oyun olduğunu biliyordu ama kalbi göğsüne öyle hızlı çarpıyordu ki bayılacağından emindi. Çocuğu öpmek için öne doğru eğilen Grace, çocuğun gözlerinin ardındaki gerginliği de görebiliyordu.

Öpücük nazik ama umut vericiydi. Dudakları birbirlerine karşı yumuşacıktı ve mükemmel bir şekle bürünmüştü.

James kızı kendine yakın tuttu ve dudaklarını onunkilere daha da bastırdı. Grace de bunu görmezden gelmedi, o da aynısını yaptı. Bütün odada tamamen yalnız olduklarını hissediyorlardı.

James onun tenindeki alkolün tadını alabiliyordu, bu her şeyi çok daha iyi hale getirmişti. Bu noktadan sonra kızın dudakları olmadan yaşayamayacağını biliyordu.

Grace elini boynunun arkasına doğru kaydırmış, küçük tüyler teninin altından süzülmeye başlamıştı. Kız saatlerce konuşabilecekmiş gibi hissediyordu ama böyle bir yerde değil.

"Vay canına, bir oda tutar mısın?"


***************************************************************

Öpüşmelerini kutlamak için bende herkese hiç bir şey çünkü no money 

Beni İyileştir I James PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin