"Hiç kimseyi tanımıyormuşum gibi hissediyorum."
Hogwarts, altıncı yıl.
JAMES POTTER, açıklanamayan nedenlerden ötürü Grace Valdez'i sanki hayatı buna bağlıymış gibi görmezden geliyordu.
Grace bir kez olsun hayal kırıklığına uğramış ve endişelenmişti. Grace de herkes gibi hissetmişti, James de ondan bıkmıştı. Korkunç bir şey olmasını, hayatının geri kalanında onu yaralayacak bir şey olmasını bekliyordu.
Ancak James Potter birdenbire yaşlı gözlerle mutfakta belirdiğinde her şey yeniden yoluna girmişti.
"James? Neyin var?"
Ve böylece, her seferinde olduğu gibi, James Potter, Grace Valdez adını verdiği güneş ışığının önünde yıkıldı.
"Bilmiyorum. Mutlu olmalıyım, değil mi? Mutlu olmalıyım ama neden böyle hissediyorum?"
Grace her zaman yaptığı şeyi yaptı, onu kollarına aldı ve sakinleşene kadar bekledi.
James Potter Grace Valdez'i görmezden geliyordu çünkü seanslarından sonra bir şeyi fark etmişti. Kızdan gerçekten hoşlanıyordu, hem de sadece arkadaşça bir şekilde değil. Ama nedense bunu bir türlü kabullenemiyordu.
Çocuk kendisinden kesinlikle iğrendiğini hissetti. Lily'yi yeni unutmuştu, nasıl bu kadar çabuk tekrar birine aşık olabilirdi? Lily'ye duyduğu şey aşk mıydı, yoksa sadece tutsaklık mıydı?
James duyguları hakkında biriyle, herhangi biriyle konuşmak istedi. İlk başta, yeni keşfettiği duygularını Çapulcular'ın geri kalanına anlatmak istemedi. Ama bir süre sonra, böyle zamanlarda güvenebileceği tek insanların onlar olduğunu fark etti.
James sonunda bu konuda konuşmaya hazır olduğunda, orada olacağını bildiği en iyi arkadaşlarını bulmak için yatakhanedeki odasına gitti. James pek çok şey bekliyordu ama Remus ve Sirius'u, elleri birbirlerinin vücutlarında gezinirken ve bir zamanlar tertemiz olan tenlerinin her yerinde morluklar varken görmeyi hiç beklemiyordu.
"Oh- sizi bölüyor muyum?" dedi iri gözlerle.
Hemen ardından ikisi de birbirlerinden uzaklaşıp yeniden giyinmeye başladılar. James'in Grace ile vakit geçirdiğini biliyorlardı, peki neden aniden buradaydı?
"Çatalak, göründüğü gibi değil."
"Hayır, sorun yok. İkiniz adına da mutluyum, gerçekten."
Başlangıçta, bir iğne düşmesi sessizliği vardı. Ve sonra, James neredeyse bayılıyordu.
"Vay canına, iyi misin dostum?" diye sordu Sirius Black.
James Potter tek kelime etmeden, başını sallayarak arkadaşlarından uzaklaştı ve Grace'i görmek için mutfağa doğru gitti. Boğazının tıkandığını ve gözlerinde yaşların biriktiğini görebiliyordu ama umursamadı.
O anda düşünebildiği tek bir şey vardı. Gerçekten bu kadar umursamaz mıyım? James'in en son böyle hissettiği zaman, en yakın arkadaşlarının likantrop olduğunu öğrendikleri zamandı. (Likantropi, genel olarak bir hayvana dönüşebildiğini iddia etme ve hayvan benzeri davranışlar sergileme ile karakterize olur. Kurt adam olduğunu öğrendiği andan bahsediyor kısaca.)
Ancak o zaman yalnız değildi. Hepsi de Remus'un okul günleri boyunca ne kadar acı çekeceğini fark edemedikleri için kendilerini aptal gibi hissetmişlerdi.
"Hiç kimseyi tanımıyormuşum gibi hissediyorum, sanki herkesin filminde arka plandaki karaktermişim gibi."
Grace en hafif tabirle şok olmuştu. Remus ve Sirius iki zıt kutuptu, bunu daha önce nasıl kimse fark etmemişti?
"James, muhtemelen sana söylemeye korktular. Üzülme, eminim senden saklamak istememişlerdir."
Grace onu her teselli ettiğinde, James kendini onun gözlerindeki havuzun daha da derinlerine düşerken görebiliyordu. Gözleri okyanus gibiydi, inanılmaz güzeldi ve bakması büyüleyiciydi.
Lily'nin yanında bile duygularını bu kadar çaresizce hissetmemişti ve bu çocuk için gerçekten endişe verici olmaya başlamıştı.
Sanki ne olursa olsun her şeyde onunla birlikte olmak istiyordu. Ağladığında ya da güldüğünde onun yanında olmak istiyordu. Gülümsemesinin, mutluluğunun ve çok daha fazlasının nedeni olmak istiyordu.
"Teşekkür ederim G, gerçekten minnettarım."
İşte yine ona taktığı lakap. Kısaydı ama kızın duygularına çok şey katıyordu. Grace onca yıldan sonra nihayet önemli olduğunu hissetmişti.
Grace geçmişini onunla paylaşmak istemişti ama bunu yapmaya bir türlü cesaret edemiyordu. Diğer insanlarla konuşmak kız için gerçekten zor olmuştu. James gibi biri içinse her şey normalden daha da zordu.
"Ben çirkin bir ağlayıcıyım, değil mi?"
"Evet, çok"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni İyileştir I James Potter
Teen Fiction"Tutun bana Grace, düşüyorum Ve ben gerçekten sert düşüyorum." James Potter'ın iyileşmeye ihitiyacı vardı ve şanslı ki Grace Valdez doğuştan bir şifacıdır.