9

906 76 1
                                    

"Seninle konuşabilir miyim?"

Hogsmeade, altıncı yıl.

BİRKAÇ GÜN İÇİNDE James Çapulcularla yeniden konuşmaya başlamıştı. Hepsi Grace sayesindeydi, kız her zaman ona ne söyleyeceğini biliyordu.

"Çatalak, dostum. Bence Grace'i de yanımızda götürmeliyiz, Hogsmeade'e yani," dedi Sirius Black.

James aslında bunu daha önce de düşünmüştü, Hogsmeade'e yanında Grace ile gitmeyi. Ama sonra, son anda korkup vazgeçmişti. O ve arkadaşları Grace'i Hogsmeade'e götürmezlerse Grace'in hiç gitmeyeceğini biliyorlardı.

"Söylemek istediğin bir şey var mı?"

Oğlan boğazını temizledi ve bakışlarını ela gözlü kıza çevirdi. Tam da bu an için hazırlanmıştı, bunu berbat edemezdi.

"Hogsmeade'e gitmek ister misin?"

James o kadar telaşlı görünüyordu ki, kız gülümsemekten kendini alamadı. En sevdiği James tipi gergin olandı, yanakları kızarmış ve gözleri heyecanla parlıyordu.

"Tamam, ama sadece çok nazikçe sorduğun için."

İhtiyaç odasında, bir piyanonun önünde yan yana oturuyorlardı. Grace ona enstrümanı nasıl çalacağını öğretiyordu ve en hafif tabirle zordu.

"Hayır, yanlış yapıyorsun. Dur sana göstereyim," dedi ellerini onun ellerinin üzerine koyarken.

Elleri diğerinin sıcaklığıyla yanarken ve damarlarında kan akarken ona kolaylıkla rehberlik etti. James içinin yandığını hissedebiliyordu, ondan gelen en küçük dokunuş bile çok daha fazlası gibiydi.

James bir an için kendini cennette gibi hissetmişti. Grace'in yanında otururken, parmaklarını piyanonun tuşlarının üzerinde yönlendirirken, her şey çok gerçek dışı hissettirdi.

"Anladın mı?"

"Hm?"

Grace çocuğun zihninin başka bir yerde olduğunu hissedebiliyordu, çaldığı melodilere zar zor odaklanabiliyordu, gözleri onun her hareketini hesaplıyordu.

Kız elini onunkinden çekti ve gözlüğünü burnunun üzerine itti, gözlük kayıyordu ve o hala fark etmemişti.

"James, iyi misin?" diye eğlenerek sordu.

"Evet, iyiyim."

Arkadaşları için Hogsmeade'e yaptıkları yolculuk şimdiye kadar yaptıkları en iyi yolculuklardan biriydi. Grace, gruplarının çok ihtiyaç duyduğu bir yapboz parçası gibiydi.

Birkaç saatlik eğlencenin ardından grup Noel için hediye almak üzere ayrılmış ve Grace James'le gitmişti.

"Euphemia nelerden hoşlanır?"

"Parfüm mü? Dürüst olmak gerekirse emin değilim, ona her yıl çiçek alırım."

Grace bir süre Potter ailesinin onu evine geri göndereceğini düşünmüştü. Bu düşünce onu çok endişelendirmişti, öyle ki geceleri uyuyamıyordu bile.

Ancak birkaç gün önce ailesi ona bir mektup göndererek Noel için eve gelmesini istemiş ve Malikâne'de varlığına çok ihtiyaç duyulduğunu belirtmişlerdi.

"James? Tatil için sana gelebileceğimden emin misin?"

"Elbette G, ailem seni orada istiyor. Gerekirse seni eve sürüklerler."

Alışverişten sonra hep birlikte Üç Süpürge'de buluştular ve Çapulcuların her zamanki yerine oturdular. Oğlanların her zaman fazladan bir koltuğu olurdu ve şimdi o koltuk nihayet Grace tarafından doldurulmuştu.

"Sence ben uygun bir model olabilir miyim? Seksilik faktörü bende zaten var," dedi Sirius ukala bir sırıtışla.

"Evet, eğer köpekler için olsaydı."

Çapulcular bunu eğlenceli bulmuş, kız da buna çok şaşırmıştı. Her zaman anlayamayacağı bazı şeyler vardı, bunu umursadığından değil. Grace gruptaki yerini biliyordu, bu onlar için sırdı.

"James? Seninle konuşabilir miyim?"

Lily Evans gergindi, gözle görülür bir şekilde. Özür dilemeyi günlerdir planlıyordu, şimdi bunu berbat etmesine imkân yoktu.

"Söylemek istediğin bir şey varsa, tam burada söyle," dedi kaşlarını çatarak.

James onun sürekli patronluk taslamasından bıkmıştı. Lily ne isterse yapacaktı, bu arada kimin zarar göreceği önemli değildi.

"Dinle, özür dilerim. Karanlık bir yerdeydim, sana karşı bu kadar sert olmak istememiştim," dedi sessizce.

James ilk başta tamamen sessizdi. Kaşları öfkeyle çatılmış ve dudakları hayal kırıklığıyla aşağıya inmişti. Grace'den bir dürtü hisseden çocuk ona baktı ve bir iç çekti.

Birkaç gün önce kız ona Lily'nin özür dilemesi halinde onu affetmesini söylemişti. Grace, bir insanın en büyük düşmanının düşünceleri olduğunu, en karanlık günlerinde neler yaşadığını asla bilemeyeceğini söylemişti.

"Tamam, sorun değil," dedi küçük bir gülümsemeyle. James kalbinin derinliklerinde hala çok üzgün olsa da, hayatının bu bölümünün sona ermesinden memnundu. Kızıl saçlıya son bir şans vermişti, tek bir yanlış hareketinde her şey paramparça olacaktı.

"Pekâlâ çocuklar, hanginiz bu Kaymakbira'sını tek seferde içebilir?"

Beni İyileştir I James PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin