31 Mart Sabahı:
Barış'tan;
Tüm hazırlıklar tamamdı. Alesya okulda, arkadaşları ve ailesi ile planlar yapmıştık. Çok büyük bir sürpriz hazırlamıştım. Şubat ayından bu yana kendimle yüzleşip hazır hissettiğimi anlamıştım. Aradığım yat firması her şeyi tam olarak ayarlamıştı. İstediğim gibi de olmuştu. Güzelce hazırlanıp ailesini aradım. Onlara konum atıp aynı konumu arkadaşlarına da ilettim.Hediyelerimin arasında bebeğimize aldığım bir takım bile vardı. Alesya Beşiktaşlı olduğu için Beşiktaş forma ve şortu almıştım. Miniciklerdi. Her bakışımda suratımda bir gülümseme oluşuyordu. Mekana vardığımızda çağırdığım kişiler de yavaş yavaş gelmeye başlamıştı. Alesya'yı okul arkadaşı Kübra getirecekti bir bahane ile. Mosmordu her yer. Alesya mor rengine aşıktı. Sırf bu yüzden evimizin mobilyalarını mor yapmıştı. Çok mutluydum. Anne babasının elini öperek yata ilerledik.
Orada muhabbet dönerken yavaş yavaş zaman ilerliyordu. Kübra'yı bilerek aramıyordum bir şey anlamasın diye Alesya. Aradan 2 saat geçince yavaş yavaş şüphelenmeye de başlamıştım. Şüphelerimin karşılığını telefonumun çalması ve ekranda gördüğüm 'Kübra Demir' yazısıyla sona ermesini ümit ettim. "Alo, Kübra ner-" "Barış, yardım et! Al-... Alesya... Kan..."
Bir anda ayaklanmama neden olan Kübra'nın ağlayışı etrafımdaki insanlara da şüphe düşürmüştü. Kıymet annenin aniden ayaklanmasıyla elimde dur anlamında işaret yaptım. "Kübra, n'oldu anlatsana kızım!" Ağlamaya devam ediyordu telefonun diğer ucunda. "Hastaneye gidiyoruz hemen gel. Alesya ölüyor!"
Dizlerimin bağı çözülmüştü. Alesya... Son cümlesi mahvetmişti beni. Bu zamana kadar ağlamamış benim bile gözlerim dolmuştu. "Has... Hastane." Lafımı bitirmeden yattan atlayıp arabaya bindim. Arkamdan gelen bir sürü konvoya benzer arabalarla hastaneye gidiyorduk. Yol vermeyen arabalara kornaya yumruk atarak sövüyordum. Daha ne olduğunu bilmeden sadece sürüyordum. Ayağım gazdan ayrılmıyordu. Aklımda tamamen Alesya vardı. Ona bir şey olursa 7 cihanı yakacağımın garantisini verebilirdim.
Hastaneye vardığımızda o kadar kalabalığı gören doktor, hemşire, görevli, kim varsa herkes garip suratlarla bize bakıyordu. Danışmaya ilerledim. "Alesya. Alesya Bilgin. Hangi katta? Çabuk söyle!" Elimi masaya vurmamla danışmadaki kadın korkmuştu. "A- ameliyata almışlar. Sakin olur musunuz?" Annesinin soruları devam ederken sadece gözlerim Kübra'yı arıyordu. Şişik gözlerle geldiğini gördüğümde üstüne koşup koluna yapıştım. "Ne oldu, anlat. Hemen!" Kükrememden korkmuş gibi irkildi. Annem ayırdı bizi.
"Bilmiyorum. Biz sadece okuldan çıkıp durağa yürüyorduk. Vardığımızda oturduk muhabbet ettik. Gelen otobüs çok doluydu. Alesya hamile olduğu için zaten durağa gelirken yorulmuştu. O yüzden binmedik. Oturmak istedi. Diğerinin gelmesine de 10-" Bağırdım. "Hızlı anlat!" Alesya'nın annesi koluyla çekti beni oradan. "Kızım hamile miydi? Neden söylemedin?" Babam konuştu bu sırada. "Kıymet Hanım şu an sırası değil. Kübra olayı anlatsın."
Gözler Kübra'ya dönmüştü. "İşte 10 dakika vardı. Önümüzde siyah bir araba durdu. Çok kalabalıktı. Sayamadan biri tarafından çekildim kolumdan. Arkamı döndüğümde Alesya'yı dövüyorlardı. Bağırdım. Çırpındım. O kadar sıkı tutuyordu ki beni kaçamadım elinden. En son bir tanesi "Yankı'nın selamı var." diyerek karnına hızla tekme attı. O çığlığını unutamıyorum." Hışımla babama döndüm. Babamın gözlerindeki ateşin on katı benim gözlerimdeydi. "Or..." o sırada fenalaşan Kıymet anneyi de kaldırdılar odaya.
Ameliyathanenin önünde sabırsızca bekliyorduk. O Yankı şerefsizinden soracağım bir sürü can vardı. Eninde sonunda canını alacaktım. Yarım saatin sonunda içeriden bir doktorun çıkmasıyla hepimiz ayaklandık. Sorar bakışlarla ilerledik. "Alesya Hanım çok kötü durumda. Kan kaybı yaşıyor. A RH+ kana ihtiyacımız var." Arkadan gelen sesle hepimiz döndük. "Ben veririm." 1.80 boylarında, kumral, ela gözlü biriydi. Volkan ilerledi adama doğru. "Kenan abi..." Sarıldılar sıkıca. "Tamam hazırlayalım sizi." dedi doktor eliyle işaret yaparak.
Alesya'nın babasına döndüm sorar bakışlarla. "Kenan bizim mahallenin çocuğudur. Alesya ile beraber büyüdüler." Başımla onayladım.
Aradan 2 saat geçti. Doktor çıktı içeriden. Suratındaki endişe ve hüzün ile bizi de endişelendirdi. "Anneyi kurtardık. Şu an iyi. Gözetim altında durması şart." Beni işaret etti başıyla. "Çocuğun babası siz misiniz?" Onayladım. "Maalesef kurtaramadık. Karnına aldığı darbe ile tutunamamış. Başınız sağ olsun." Dünyam karardı. Burnumdan soluyordum.
Adım attığım an kolumda hissettiğim el ile döndüm. Babamdı. "Baba bırak da öldüreyim şu iti." Kaşları çatıldı. "Saçmalama! Ne yapabileceksin tek gidip? Ne bu tavır!" Bağırmıştı. "Baba, önce abim şimdi çocuğum. Kaç canımı daha alacak bu şerefsiz?" İsyan ediyordum. Bir şekilde engel oldu yine.
Herkesin suratındaki hüzün Nil'in gelmesiyle bile bozulmuyordu. Şebeklikler yapıyordu, insanları güldürmeye çalışıyordu. 31 Mart... Hem doğum hem ölüm günüydü. Ruh eşimi kazanmış ama evladımı kaybetmiştim.
Alesya'yı sonunda normal odaya aldıklarında görebilmiştim. Suratı tanınmayacak haldeydi. Vücudunda bir sürü alçı ve sargı vardı. Parmaklarını bile kırmışlardı. Onu o halde görmeye katlanamıyordum. Acı çekiyordu güzel meleğim. Ve ben o an and içmiştim. O şerefsizi evladımın yanına yollamadan ölmeyecektim.
Geçen 1 haftanın ardından Alesya yavaş yavaş toparlanıyordu. Suratı iyileşmiş, yaraları düzeliyordu. Henüz uyanmamıştı. Arada uyanıyordu ama uzun süreli değildi. Gözlerini açıp doğrulmaya çalıştığında hemşireleri çağırdım hemen. 1 hafta boyunca ayrılmamıştım yanından. Hazırladılar Alesya'yı. İyice kendine gelmişti. Yanına girdiğim an kocaman sarıldım. Bir sürü kez öptüm. Hemen sorular sormaya başladı. "Bebeğim, nerede. Kurtuldu dimi?" Odadakileri ani bir sessizlik bürüyünce anladı. "Cevap versenize. Bebeğim yaşıyor mu?" O sırada hemşire çekinerek konuşmaya başladı. "Alesya Hanım. Çok iyisiniz, yaralarınız iyileşiyor. Nasıl hissediyorsunuz?" Alesya iğrenen suratla hemşireye baktı. "Lan soruma cevap ver. Bebeğim yaşıyor mu?!" Hemşire başını öne eğerek iki yana sallayınca elini karnına götürüp sıktı üstündeki örtüyü. "Bebeğim..." gözlerinden yaşlar süzülüyordu. "Bebeğim!" Alesya'nın o çığlığı tüm cihandan duyulacak haldeydi...
***
50vote
Geri dönüşümü azıcık kaosla yapmak istedim. Herhangi bir nedenim yok. Ara vermek, toparlanmak istedim. Nasıldı? Özledim sizi. Biraz konuşalım istiyorum. Büyüdük hepimiz. Neler yapıyorsunuz? Nasıl geçiyor günleriniz? Attığınız mesajların hepsini okudum. Çok tatlısınız. Seviyorum sizi. İyi bakın kendinize. Ve söz veriyorum bir sonraki bölümü hiç bekletmeden atacağım ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hastalık
Teen Fictioniki genç,zoraki bir evlilik,hasta bir damat... zevk, şehvet ve acı hastası bir insana aşık olmak mümkün müdür? kim bilir...