Yolun başındayken her şeyden habersiz ve her şeye yabancıydık. Uzun bir yolculuk, yabancı bir şehir...
Aslında Tolstoy'un da dediği gibi; tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.
Biz h...
twice-wallflower(ÇOK SEVİYOM SİZ DE SEVERSİNİZ Bİ DİNLEYİB)
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
uzun zaman oldu, şöyle en son ne olduğuna bi bakıverin de gelin staa! oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum ona göree💕
Ryujin's Pov
Bazen beklediğiniz bazı şeyler olmaz. Ve beklediğiniz şeylerin beklediğiniz gibi mantıken beklenmediktir. Uçak sarsıldığında elimizdeki Icer'lar ile önümüze çıkacak bir tehdit için tetikteydik. Uçak sarsılarak durduğunda koridorlardan koşan Yeji'yi takip ettim. Diğerleri de arkamdan geliyordu. Uçağın kargo bölümünü görmemle biraz geri çekilir gibi oldum. Yeji önümdeydi. Bana baktığında omuz silktim, ne yapacağımı bilmiyordum.
Sonra mekanik bir sesle kargo bölümü açıldı. Önce masmavi gökyüzü girdi bakış açımıza, ardından ise yemyeşil koskoca düzlük. Birdenbire eğer içinde bulunduğumuz durumu göz önünde bulundurmasaydım bu görüntü beni huzurla buluşturabilirdi.
Ama elimdeki silah, arkamdaki üyeler, omuzlarımda hissettiğim sorumluluk bu anı bozan şeylerden yalnızca birkaçıydı.
"Hadi ilerleyelim." dedi biri. Arkama baktım. Jihyo küt saçları ve üzerindeki askeri kıyafetlerle belindeki tabancaya elini yaslamıştı. Ona baktım. Onu gördüğümden beri ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. Bizim tarafımızda mıydı? Yoksa bizimle oyun mu oynuyordu?
"Kaçak tablolar ve değerli şeyler nerede?" dedi Yuna. Bu kızın korkmadan çekinmeden düşmanıyla konuşmasına zaman zaman endişelensem de bayılıyordum. Thats my girl.
"Merak etmeyin, emin ellerde ve şimdi onları size teslim edip görevinizin bitmesini sağlayacağız." dedi Nayeon.
Jihyo'nun Nayeon'a bakışları beni biraz ürkütse de uçağın kargo bölümünden çıkarken etrafa göz gezdirdim ve o an biriyle göz göze geldim.
Chaeryeong.
Omuz omuza eğitim aldığımız zamanlar geldi gözlerimin önüne. Yorulduğum zaman uzattığı su şişesinin üzerindeki "fighting!" yazısı. Ona en başından beri güvenmiştim ve şimdi de güvenmemek için bir sebebim yoktu. Elinden geldiğince bize yardım etmeye çalışıyordu ve ben emindim ki en başından beri onu suçlamakta haksızdık. Bizim için her şeyi yapmıştı.
Gözlerini çeken ilk o oldu. Itzy benim için en başından beri beş kişiydi ve birimize bir şey olsa endişelenirdik. Ne ara Chaeryeong'u ardımızda bırakacak kadar göz ardı edebilecek hale gelmiştik?
Herkes yürürken ben onların tam tersine uçağın iç tarafında kalan Chaeryeong'a ilerledim. Diğerleri giderken kimse arkasına dönüp beni kontrol bile etmedi, zaten umurumda olan tek şey Chaeryeong ile konuşmaktı.