°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°Yalnızlık...müziğin bile seni dinlemesidir. Yıllar boyunca yalnızdı Beomgyu.
Şu ansa bekliyordu. Neden bekliyordu? Neyi bekliyordu? Az önce kararı bu kadar kesin ve netken neden şimdi yapamıyordu. Neden kendini uçurumun sonsuz boşluğuna bırakamıyordu..?
Korku... Birincisi, bunu yapamayacak kadar korkaktı Beomgyu.
Belirsizlik. İkincisi belirsizlik. Belirsiz birşeyler vardı. Neydi ki ölüm? Yalnızca bedenen yok olmak mıydı? Ölmek bu kadar basit miydi?.. Tabiki hayır...
Gurur... Üçüncüsü gurur meselesiydi. Okuldaki bazı tek hücreli beyinsizlerin onun arkasıdan şöyle konuşmasını hiç mi hiç istemiyordu.
"Korkaklık ettiği için intihar etti. Bizden korkup kaçtığı için bunu yaptı."
Hayır. Böyle konuşulmasını istemiyordu. Ne kadar korkak olsa da, onların, kendi arkasından böyle konuşmasına fırsat vermeyecekti, evet.
Hüzün... Dördüncüsü, hüzün, oradan aşağıya kendini bıraktığında herşey geçecek mi sanıyordu? Hayır. Hayır bedenen ölmüş olsa da, ruhen yaşayacaktı ve ruhen sıkıntı çekecekti. Dünyadaki sıkıntılarının daha kötülerini yaşayacaktı belki de. Belki de annesine kavuşamayacaktı? Ne malum? Belki de hiçbir yerde istenmediği gibi, annesi de onu yanında istemeyecekti. Bu kadar güçsüz olduğu için...
Beşincisi yine başkalarını düşünme ve fedakarlık.
Kendi dışında etrafındaki insanları düşünmeyi severdi Beomgyu. Özellikle de değer verdiği kişileri. İsimlerini biliyorsunuz, her seferinde tekrar yazmama gerek yok diye düşünüyorum. Zaten, Beomgyu'nun bu dünyadaki tek değer verdiği kişiler onlardı. (Hayatta olanlardan bahsediyorum.)
Onları ilk gördüğünden beri onlarla konuşmak için can atar, ama hiçbir sonuca varamadan, yanlarına bile gidemeden uzaktan izlerdi. 'Arkadaş' ve 'Dostluk' kavramını onlardan öğrendiğine yemin edebilirdi bile... Onların birbirine olan tutumu, öyle bir dikkatini çekmişti ki Beomgyu'nun, sürekli onları düşünür olmuştu. En sonunda tüm cesaretiyle onlarla arkadaş olmayı başarabildiğinde, başta herşey çok güzeldi. Hiç kusur yok gibiydi. Ama tabiki de vardı. Her arkadaşlıkta olduğu gibi burada da hatalar ve kusurlar vardı. Başta bunu fazla önemsememişti, ancak ilerledikçe zoruna gitmeye başlamıştı. Tahmin ettiği gibi kusursuz bir arkadaşlık geçirememişti onlarla.
Fakat yine de hayatının en mutlu ikinci anıydı onlarla geçirdiği her bir vakit. (Birinciliği annesine -ki annesini pek hatırlamasa da- layık görmüştü. Bir insanın annesiyle geçirdiği anlar kesinlikle birinci sırada yer almalıydı...)
Yorulmuştu, bu hayattan da, bu hayatta yaşamaya çalışan kendisinden de yorulmuştu. Ancak onu tutan bir şey vardı. Bu az önce açtığı telefonla alakalı mıydı bilmiyordu.
Ayağa kalkıp yeniden uçurumun uç kısmına yaklaştı. Her adımında kendisini daha da savunmasız hissediyordu. Deminki halinden daha güçsüz, daha korkak. Neden böyle olmuştu? Demin az kalsın kendini aşağıya bırakacakken şimdi aşağıya bakmak bacaklarını titretiyordu adeta.
"Busun sen işte Beomgyu!" dedi kendi kendine. Gözünden bir yaş damladı."Busun işte! Anlıyor musun?! Aptal bir korkaktan daha fazlası olamazsın!"
Kendi kendine boşluğa bağırırken bir yandan da ayakkabılarıyla yeri tekmeliyordu.
Uzaktan gelen hışırtıları kendi sesinin yüksek tonundan dolayı farketmedi.
"Hiç bir şeyi haketmiyorsun! ÖLMEYİ BİLE." kendi kendine sırıttı. Bu sırıtma birden sahte bir kahkahaya dönüştü. Kendini durduramazken bir ses duyuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᗪᖇᗩᗰᗩ // ᵇᵉᵒᵐᵍʸᵘ
FanfictionBeomgyu yine de istiyordu onları. İstiyordu onlarla arkadaş olmak. Çok mutlu görünüyorlardı uzaktan... O da öyle olmak istiyordu, 'mutlu...huzurlu'. Bu his nasıl anlatılır bilmiyorum. Onlarla vakit geçirmek, onlarla gülüp eğlenmekti en büyük hayall...