"Crazy"

8 2 0
                                        

" Hassiktir!" muhtemelen kaçırılmıș olabileceğini düşündüğü ilk anda ağzından çıkan ilk şey bir küfürdü.

Ensesinden sırtına doğru yayılan ağrı doğrulurken canını fena yakmıştı. Çantası hala sırtındaydı. Kemerle bağlamış olması zekiceydi. Ses çıkarmamaya çalışarak ayağa kalktı. Zaten üst üste koyulmuş kalın kartonlar birkaç küçük hıșırtı dışında pek ses yapmamıştı.
Etrafına daha dikkatli baktı.
Kemer gibi bir yere benziyordu burası. Duvarları yosun tutmuştu ve yerler çöp doluydu. Paslı buzdolaplarından tutta yayları fırlamış koltuklara kadar her şey tamamıyla çöptü. İğrenç görünüyordu. Kokusu insanın burnunu sızlatıyordu.
Kemerden çıkmak için bir hamle yaptığında ileride bir barilin içinden gelen alevleri fark etti. Önünde bir adam vardı. Elindeki uzun sopa gibi bir şeyle ateşi karıştırıyordu.
Geriye doğru giderken bir şeye bastığını fark ettiğinde dengesini kaybetmişti bile. Yere düştü. Çabucak toparlanmaya çalıştı ama bacağının kenarını kırılmış bir cam parçası kesti. Acı dolu bir inleme bıraktı o yosun tutmuş boşluğa doğru. Elini bacağına değdiremedi.
Ama şimdiden söyleyebilirdi ki, derin kesilmişti bacağı.
Yürüyebilmeyi umdu ancak en ufak hareketinde çığlık atma isteği körükleniyordu. Öfke ve acı dolu gözleri  yanına sarsak adımlarla, elinde teneke birayla gelen adamı buldu. Büyük bir küfür mırıldandı. Yetimhanede bunun gibi çok küfür öğrenmişti. Söyleme vakti gelmiş olmalıydı. 
Adamın suratına büyük bir kinle bakarak büyük bir küfür daha savurdu. Adam onun bu haline gülmeye başladı.
Bitirdiği birasını yere atıp, tenekeyi ayaklarıyla ezdi. Boynunu kütlettiği sırada telefonu çaldı. Sakin bir tavırla önce kimin aradığına baktı, sonra ekranı kaydırıp aramayı cevapladı. Kulağına koyduğu telefonu karşıdaki kişinin bağırıșından rahatsız olduğu için kulağından uzaklaştırdı.

Sakin tavrını hiç bozmadı. İnsanı delirten türden bir rahatlık vardı üzerinde.
" Neredesin?"  biraz bekledikten sonra kemerden çıktı ve kemerin giriş tarafına baktı dikkatle.
Amber birinin daha geleceğini anlayıp buradan tüymek zorunda olduğunu fark etti.

" Gördüm seni, aşağı doğru gel." telefonu kapatıp zorlukla ayağa kalkan Amber'i gördüğünde hâlâ sakindi. Genç kızın o  yarayla buradan kaçsa bile bir metreden fazla gidemeyeceğini biliyordu. Endişe etmedi bu yüzden. Ancak Amber korkudan titriyordu. Bu adam onu neden buraya getirmişti, burası neresiydi bilmiyordu. Korkusunu gizleyerek yalnızca öfkeliymiș gibi davranıyordu. Ancak bacağı o kadar acıyordu ki korkusunu bile unutup sadece çığlık atmak istiyordu.

Çok geçmeden yanlarına iriyarı bir adam daha geldi. Amber ayakta duramadığı için en temiz gördüğü yere oturmuş acısının hafiflemesini bekliyordu.
Neden bir adamın daha geldiğini sorgulamadı bile.

" Geri zekalı! Adamı niye öldürdün?" iri yarı çirkin adam şu dünya yansa umurunda olmayacak tipli adama bağırırken Amber'in varlığından haberdar değildi. Sonradan fark etmiş sonra derin bir of daha çekmişti.
Garip garip güldü. Hayır eğlenmiyor aksine sinirden delirmiş gibi görünüyordu.

" Bana, çocuk fetişim var, deme sakın!"  beklentiyle umursamaz adama bakarken kızın bacağını fark etti. Durumu anlamaya çalışsada şu umursamaz adam ağzını bir türlü açmıyordu. Amber ise hâlâ sesini çıkartmıyor, sinirleri üzerine iyice toplamaktan korkuyordu.
Ancak korkusuz ve öfke dolu rolünü bir an olsun elinden bırakmıyordu.

" Bu kız benim küçük şahidim. O piçi gördü. Belalı bir şeye benziyor, arkada tanık bırakmak istemedim."

İri yarı adamın yüz hatları gevşedi. Yavaş adımlarla kıza yaklaştı. Çömelip baldırındaki yaraya baktı.
" Bunu sen mi yaptın?" arkasındaki adama sormuştu.

" Hayır, arkamı döndüğümde bu haldeydi." cık cıkladı.
İri yarı adam kıza rahatsız edici bir şekilde bakarken birden çığlık atmaya başladı Amber. Çünkü adam yaraya bastırıyordu. Acımasız gözleri Amber'in gözlerinde gezindi.
" Biraz daha böyle kalırsa kangren olacak. Bir gün daha beklerse muhtemelen ya enfeksiyondan ya da kan kaybından ölür. Aklında ne var? Orada öldürmeliydin, neden getirdin anlamıyorum. "
Elini çekip ayağa kalktı ve adamın yanına gitti. Amber her ne kadar çığlığını bastırmaya çalışsada adamın dediklerinin de etkisiyle hâlâ kesik kesik inliyor arada gelen sızıyla küçük çığlıklar atmaya devam ediyordu.
Yetimhaneden kaçarken aklında planladığı hayat bu değildi.
Birden aklına Akbaba’nın sinirden kudurmuş görüntüsü düştü. Hâlâ yetimhanede değildi. Ucunda ölüm olsa oraya geri gitmezdi. Ki kaçınılmaz sonu muhtemelen bu olacaktı ama keyfi yerindeydi. Ailesinin yanına gidecek olmak onu korkutmadı. Ne vardı daha acısız bir yolla öldürselerdi? Başı da dönmeye başlamıştı. Fazlaca kan kaybetmişti.
Düşündükleriyle yüzündeki tebessüm küçük kıkırtılara dönüştü. Adamların ne konuştuğunu duymadığını fark etti.
Yüzünü onlara döndüğünde iki çift gözün ona anlamsız bakışlar attığını gördüğünde kıkırtısı büyüdü.
Evet, deliydi.
Onu delirtmişlerdi, şimdi nedenini sorgulamaya kimsenin hakkı yoktu.
Amber'in korkusu yok oldu, acısı biraz dindi. Belki de yavaş yavaş ölüyor olmasından kaynaklıydı, bilmiyordu.

Bayılmamıștı ancak görüntüler pekte net değildi. Adamlardan biri onu kucağına aldı. Kafasının geriye düştüğünü ve ağrıyan boynunun sızladığını hissetti. Çantası hâlâ sırtındaydı. Kolları iki yanda, adam yürüdükçe hafifçe sallanıyordu.

Sonra bir arabaya bindirildi. Yol boyunca saçma sapan şarkılar dinledikleri için onlara Tanrı'dan müzik zevki diledi.
Tanrı aşkına kimse bir cümleyi kurmayı beceremeyen aptal insanları dinlemeyi sevemezdi.

Ama bu adamlar, insan mıydı ki?



Im Wanna Die (Not Me) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin