Ah kalbim.-1.

1.7K 62 81
                                    

Aşk insanı ya öldürür ya da güldürür derler. Ancak beni ne öldürüyor, ne de güldürüyordu. Kısaca özetlemek gerekirse, o ona deliler gibi aşıktım. Gelin size olayları en başından anlatayım.

Babamın bana küçükken anlattığına göre Mustafa ağabey ve babam o zaman 20'li yaşlarında genç, asker delikanlılarmış.
Mustafa ağabey, eşi Zeliha abla hamileyken askere gitmiş. Bu yüzden girilen çatışmalarda her şeye çokça dikkat eder, korurmuş kendini. O sırada babamın ise burada geriye bıraktığı kimse yokmuş. Canından başka kaybedecek şeyi olmadığından dolayı da her zaman girilen çatışmalarda en önde olurmuş. Hep derdi ki bana: ''Kaybedecek bir şeyin olmadığında kaybetmek imkansızdır kızım. Bu yüzden hep en öndeydim. Ölmek, özellikle vatanım için ölmek gözümü hiçbir zaman korkutmadı.''

Ben de babamın yüzüne üzgünce bakar, onun ölmediği için Allah'a dua ederdim.

İkisinin de askerliğinin bitmesine birkaç hafta varken girdikleri son çatışmada babam, böbreğine gelen birkaç mermiyle hastaneye kaldırılmış. Aslında işin kötüsü, bir değil, iki böbreğini birden kaybetmiş. Derler ya hep: ''Dost kara günde belli olur.'' Diye. Onlarınki de öyle olmuş aslında. Mustafa ağabey babama bir böbreğini verip onu hayatta tutmuş. Mustafa ağabey ve babamın askerliğinin bittiği gün o doğmuş...Karan.

Ondan tam 3 yıl sonra da ben...

17 /08/ 1990

Aslıhan'dan:

Annem yine her zaman olduğu gibi başıma dikilip bağırıyordu.

''Aslıhan! Dakikalardır sana bağırıyorum, duymuyor musun sen beni?''

Hayır anlamında başımı salladığımda tek kaşını yukarı kaldırmıştı ve bu sinirlendiğini gösteriyordu. Lafını ikiletmemek için hemen ayağa kalktım. Ne kadar 24 yaşına birkaç gün önce girmiş okulunu tamamlayan bir edebiyat öğretmeni de olsanız annenizin sözünü ikiletmeden yerine getirmiş olmanız gerekiyordu. Aksi takdirde dayak yiyebilirdiniz...

Annem, her zamanki otoriter ses tonuyla konuştu.

''Kahvaltıdan sonra çamaşırlar dışarıdan toplanacak, ıslaklar asılacak, diğer çamaşırlar da yıkanacak. Ondan sonra Zeliha ablana gideceksin, ona da yardım edeceksin. Bu akşam onlara misafirliğe gideceğiz çünkü.'' Dediğinde ofladım. Ben de oraya gittiğime göre ben de misafirdim...

Gerçi ortada misafirlik bir durum da yoktu aslında. Ben kendimi bildim bileli aynı mahallede oturuyor, aynı masadan yemek yiyorduk.

''Karan da olacak mı orada?'' dediğimde babamın ve annemin ters bakışlarına maruz kaldım. Karan, Mustafa ağabey'in çocuğuydu. Ve bence çok yakışıklıydı. Üstelik polisti...

''Ne oluyor? Neden bakıyorsunuz öyl...'' dememe kalmadan beni tam olarak bacağımdan 12'den vuran annem ve onun terliğiyle yüzleştim.

''Niye terlik atıyorsun? Canım acıyor.'' Dedim sırıtarak.

Annem, ''Sen niye sırıtıyorsun?'' dediğinde diğer terliğini de eline aldığını gördüm. Koşarak oradan uzaklaşıyordum ki, annem beni terliğiyle yine tam 12'den vurmuştu.

Acıyla inleyip babamın yanına kaçtım.

''Aslıhan, farkında mısın bilmiyorum ama 24 yaşında oldun artık.''

Yüzümü düşürdüm.

''Hiç kimse sevmiyor beni bu evde. Her yaptığımı sorgularsanız nasıl ailevi ilişkilerimizi yürütebiliriz ki?'' dedim ve göz devirdim. Babam oturduğu kahvaltı masasından kalktı ve anneme seslendi.

HAYALLERİME DÜŞEN SON DAMLALAR (KİTAP OLUYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin