Dokuzuncu...

418 18 11
                                    

Sudan çıkmış balık.

06.10.1990

Mahalle muhtarının yönlendirmesiyle bulduğum İlkokula şöyle bir baktım.
Eski püskü, grimsi duvarları olan bir yerdi.

"Burası mı?" Dedim başıma örttüğüm yazmayı düzelterek.

"He burası." Dedi muhtar.

"Ne güzel, ne güzel."

"Öğretmen ne zamandı yoktu. Eyi ettin de geliverdin. Buraya geliyo' geldiği gibi gidiyo' Muallime Hanım'lar, Muallim Beyler ." Dedi.

"Yakın zamanda terörle ilgili bir saldırı olmuş sanırım. O yüzden kaçmış en sonki öğretmen." Dedim.

"He öyle ya. Askerimiz, polisimiz sağ olsunlar kovuverdiler amma şehit verdik. Allah rahmet eylesin"

"Allah rahmet eylesin." Diye tekrar ettim. Okula girdiğimizde koridorlar bomboştu mantıken. Kapılar tahtadandı ve dökülmüştü her yer.

"Tadilat neden yapılmadı buralara."

"Devletin gönderdiği paralar yetmiyor tüm bunları yapmaya. Sular kesik, elektrik yok..."

Daha sayacak gibi duruyordu. Her yer içler acısıydı.
Ben tam konuşmak için ağzımı açacaktım ki bir odaya yönlendirdi beni. "Burada istediğiniz kadar, verdiğiniz aralarda oturun, kalın... Lakin okulun bir arka sokağında siz gel'ceksiniz diye ayarlanan naçizane küçük bir ev var."

"Sağ olun." Dedim tebessüm ederek.

"O hanede de aynı size kadar koltuk, masa, ufak bi' yatak, banyo."

"Teşekkürler gerçekten."

***

Okulu biraz daha gezdikten sonra eve geldik. Kapıdan girişte sağda ufak bir mutfak vardı. Mutfağın yanında lavabo, lavabonun karşısında küçük bir oda. Odada bir koltuk ve bir yatak vardı. Bir de küçük siyah çalışma masası ve sandalye. Onlara ek olarak da birkaç tane gaz lambası vardı.

Muhtar gittikten birkaç dakika sonra kapı çaldı. Muhtarın geldiğini düşünüp kapıyı açtım ama gelen yaşlı bir kadındı.

"Buyur teyze, kime baktın?" Dedim.

"Sen Muallime Hanım demi?" Dedi.

"Evet."

Elindeki tencereyi bana uzattı.

"Ne seversin, sevmezsin ben bilmem. Yaptım getirdim hakkını helal et."

Mahçup şekilde aldım tencereyi.

"Çok teşekkür ederim teyzem, zahmet etmişsin, sen hakkını helal et."

"Helal olsun gızım. Göreve gelmişsin buraya kadar, bir tabak yemek çok mu? Haydi sen yat dinlen gari." Deyip uzaklaşmaya başladı teyze. O uzaklaşadursun, ben de içeri girip gıcırdayan tahta kapıyı kapatıp pek de güvenli olmayan kilidinden kilitledim. Bana bu güven veriyordu en azından.

Evin içinde biraz daha dolanıp rutubet kokusundan az da olsa kurtulabilmek adına camları açtım. Daha ilk günden özlemiştim annemlerin evini.

Kara kaplı defterim aklıma geldi bir anda. İçlerinde Karan'ın bir fotoğrafı da vardı. Bunu Zeliha Abla'ya fark ettirmeden onların evinden Hilal alıp bana getirmişti. Ne kadar onaylamasam da niyeti halisti en azından.

Herkesle olan anılarım teker teker gözlerimin önünden geçerken ağlamamak adına zor tuttum kendimi. Dişlerimi sıkıyordum.

Aklıma bir anda hayatımın yeni bir sayfasında, yeni bir günlüğe başlama kararı geldi.

İnsanların hayatında çeşitli dönüm noktaları olur. Kiminin yeni bir iş, kiminin yeni bir eş...Benimkiyse buydu.

Defterin içinden onun resmini çıkarıp öptüm. Tencereyi tozlu masanın üstünde bırakıp yarın evi dip köşe temizlemeyi aklıma not edip evimdeki yataktan son derece daha fazla rahatsız olan yatağa uzanıp akan göz yaşlarıma aldırmadan gözlerimi kapattım.

HAYALLERİME DÜŞEN SON DAMLALAR (KİTAP OLUYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin