08.10.90
~Karan'dan:
"Güzel, ne var elimizde?"
"1 ölü polis ve...Onun sonrasında 4 ölü polis. Yeni, siyah bir araba, 2 tanık ve 1 silah." Dedi Göktuğ.
"Bu adam ya da kadın nasıl oluyor da polisleri öldürebiliyor? Sen olsaydın nasıl kaçardın?" Dedim şüpheli gözlerle.
"Ben olsaydım buna cesaret edemezdim. Sivil olsa belki, savunmasız. Ama öldürülenler polis."
"Terörle ilgili olduğunu düşünüyorum."
"Eldeki veriler onu gösteriyor."
Aniden kapı çalınıp içeri girdiğinde gelen memuru tanıdım.
"Ne oldu Oğuz?" Dedim.
"Başkomiser artık dinlenmeye gitmenizi emretti. Neredeyse iki gündür uykusuz duruyormuşsunuz."
"Söyle amirine, gerek yok Oğuz. Aklım burada."
Oğuz tam itiraz edecek gibi ağzını açtı ama Göktuğ onu durdurdu.
"Başkomiser'e, Karan komiserin gideceğini söylersiniz. Ben ikna ederim." Dedi ve gönderdi.
"Göktuğ işlerime karışmayı ne zaman bırakacaksın?" Dedim göz devirerek. İnsanlardan nefret ediyordum.
"Bırakmayacağım çünkü iki gündür uykusuzsun Karan. Öğretmen Hanım burada olsaydı o da aynısını derdi." Dediğinde aklıma Aslı'nın verdiği mendil geldi. Elimi cebime atıp çıkardım.
"Madem öyle, çıkıyorum ben." Dedim.
Emniyetten çıkarken bir şeyimi bıraktım mı diye kontrol edip gökyüzüne baktım.
Aynı gökyüzünün altında farklı şehirlerdeydik işte. En acısı da buydu.
Arabaların ardından bir adamla göz göze geldim. Umursamadan ilerlerken ince fakat derin bir sızı hissettim ilk önce.
Elimi koyup baktığımda daha önce olay yerlerinde defalarca gördüğüm kan, şimdi benden akıyordu. Dizlerimin üzerine yıkılıp nefes almaya çalıştım. Elimi sert, soğuk betona koyup dişlerimi sıktım. Yere yıkıldığımda akan kanın sıcaklığını hissedebiliyordum. Etrafıma toplanan pek çok çift göze teker teker baktım. Göktuğ'un sesini duyana kadar, gözlerim kapanıyordu yavaş yavaş.
"Eğer gözlerini kapatırsan Aslı'yı bir daha göremezsin."
Dişlerimi sıktım.
"Şu an gözlerini kapatamazsın." Dedi tekrar.
Elimde halihazırda duran mor mendili artık hissetmiyordum.
"Mendil." Dedim güçlükle.
~Aslı'dan:
Bu nokta, sanırım hayatımın geleceği en yalnız noktaydı... Şu an olduğum...
Sabah daha güneş doğmadan açtım gözlerimi. Üstümü örtmemiş, üstelik camı da açık bırakmıştım. Elimde uyurken dahi sıkı sıkı tuttuğum Karan'ın fotoğrafını masanın üzerine bıraktım. Etrafıma baktığımda "Temizlik..." Dedim. "Temizlik yapacaktım ben."
Hemen elimi ve yüzümü yıkayıp üzerimi değiştirip gerindim. Saçıma annemin kendi yaptığı yazmayı bağlayıp üstten bağlayıp cam suyu hazırladım. Temizlik yaptıktan sonra yemek yiyebilirdim değil mi? Hem aklım dağılmış olurdu.
Sonra da bizimkilere mektup yazardım.İlk camı silerken tertemiz havayı ciğerlerime doldurdum. Şarkı mırıldanarak -Karan'ın en sevdiği olduğunu düşündüğüm şarkı- söylemeye başladım. Sezen Aksu-Vazgeçtim.
Evimi, hiç dokunmadığım teni olan evimi istiyordum. Kavga etmek, onunla geçirdiğim her bir saniyenin tekrarını istiyordum. Kalbim acıyordu. Daha ilk günden böyleyse eğer, sonraları ne yapacaktım ben?
Sanki takılmış plak gibi aynı şarkıyı söylüyordum ama ben ondan vazgeçmemiştim, vazgeçmeyecektim. Öldüğüm son ona kadar onun adını kalbimde taşıyacaktım.
Kalbimin ani sıkışmasıyla, sağ elimle kalbimi tuttum: "Allah'ım, sen onu koru." Dedim.
Nefes akışlarım güçleşirken, Karan yüzünden her saniye ağzımda olan yüreğim daha hızlı çarpıyordu.
"1...2...3... O iyi."
"4...5...6...Bir sorun yok."
Konuşurken sıktığım dişlerim canımı yakıyordu.
Dünden beri üzerimde olan beyaz gömleğin birkaç düğmesini açıp kendime nefes boşluğu bıraktım, ama nafile!Dakikalar sonra ancak kendime gelebildiğimde kapı çaldı. Hızla ayağa kalkarak hemen yanımda olan örtüyü başıma geçirdim. Kapıyı açınca buraya ilk geldiğim gün bana yemek getiren teyze gelmişti.
"Muallime kızım," dedi titreyen elleriyle kapıyı tutarak.
"Gelebilir miyim?"
"Tabii teyzem, tabii." Dedim geri çekilerek. "Hoş gelmissin."
Başıyla beni onaylar şekil içeri girip salona ilerledi yavaşça. Benim yattığım koltuğa oturup örtüsünün ön kısmında bağladığı düğümü açtı.
"Sen yokken," dedi yavaş yavaş konuşarak.
"Hiçbir öğretmen yoktu burada."
"Durumu biliyorum efendim, gelenler sürekli geri gidiyormuş."
"Evet. Ondan burdaki çocuklar hepisiciği kaldı okullarından. Devlet bakmadı, okul eğrelti otu gibi büyüdü büyüdü eğriliverdi."
"Olan olaylar herkesin gözünün korkutmuş lakin bunlar bana sökmez. Öğretmenlik kutsal bir görevdir. Zaten benden sonra birkaç öğretmen arkadaş daha gelecek, o zaman çocuklar da toplanmış olur Allah'ın izniyle."
"Ben daha tutmayayım seni anacım, de hayde görüşürüz." Deyip ilerlerken şehadet parmağını kaldırıp bana döndü: "Bi'de sen yol yorgunusun bizim kızlar az sonra sana gel'cek temizliğe, sen otur. Kalkma. Kabul edesin, oldu mu kuzum?" Deyip benim bir şey söylememe fırsat vermeden küçük adımlarla gitti evden.
Gıcırdayan kapıyı yüzünden dişlerim kamaştığında yüzümü ekşittim. Bu kapıya alışmam zor olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALLERİME DÜŞEN SON DAMLALAR (KİTAP OLUYOR)
SachbücherEdebiyat öğretmeni Aslı, küçüklükten beri babasının asker arkadaşının oğlu, polis olan Karan'a aşıktır. 90'lı yıllarda geçen bir aşk hikayesi. Bu isim ve konuyla yayınlanan ilk ve tek hikayedir. Başlangıç: 12/05/2023 Bitiş: 24/12/2023