25/08/1990
Karan'ın buraya gelmesinden tam 1 hafta geçmişti ki, annemle babam, ömrünün son demlerini yaşayan anneannemin yanında olmaları için köyümüze gitmişlerdi ve ben yaklaşık 2 gündür evdeydim. Sabahları Zeliha Ablalara gidiyor, akşama kadar orada duruyordum. Karan'ı ne zaman görsem bana gülümsüyordu lakin onunla ne zaman konuşmak istesem her seferinde kaçıyordu.
Bu durum beni ne kadar üzse de onu normalden daha fazla görmek hoşuma gitmiyor değildi. Onun evden çıkışından itibaren akşam evine gelişini görüşüm ne kadar güzel olsa da tüm saadetim hasta olup ateşlenip onlara gidemediğim için bitmişti. Ayrıca bugün Karan'ın izinde olması da cabasıydı. O evdeydi ama ben onu göremiyordum.
Zaten bende şans olsa onunla evliydim bile.
Kendi kendime konuşmam sona ermişken kapı çaldı. Yavaşça yorganın altından kalktım. Odaya bile gitmiyordum üşendiğim için ve salondaki sedirde yatıyordum. Kapıya son iki adım kalmışken bir kez daha kapı çaldı. Tek fark biraz daha çalınırsa kapını kırılacağı gerçeğiydi.
Kapıyı açtığım gibi karşımda onu gördüm. Elinde bir şeyler vardı ve ben yine ona gir demeden içeri girdi.
Gözlerini bir tur etrafta gezdirip mutfağa girdi. Ben de onun arkasından sadece boş boş bakıp halihazırda yerde kurulan masaya oturmuş bulundum. İçeriden birkaç tabak kaşık sesi geldikten sonra elindeki Demir tepsiyle yanıma geldi.
"Ne bu?" Dediğimde gözlerini devirdi.
"Sence ne?"
"Yemek."
Bir anda sesi yükseldi.
"E ben mi yiyeceğim bunu, sen yiyeceksin!" Deyip yanıma oturup bağdaş kurdu benim gibi.
"Tamam Karan, sakin."
Ben böyle sakin davranınca o da şaşırdı tabi.
"Yemeyecek misin?"
"Yerim daha sonra."
"Şimdi yiyeceksin."
"Hayır."
"O halde anneme gidiyorum."
"Çocuk gibi şikayet mi edeceksin beni...O halde et."
Karan, eline aldığı kaşığı çorbaya daldırıp beni yemem için zorladı.
"Ye şunu...Ölüp gideceksin burada."
"Ölmem, git başımdan Karan ya..."
"Sen bunu yemezsen gitmem."
"Karan yapma böyl..." Demeden çorba dolu kaşığı ağzıma soktu.
"Yiyeceksin diyorsam yiyeceksin, tamam?"
Onun ısrarlarına dayanamayarak birkaç kaşık çorba yiyip kalktım masadan.
"Bu kadar yeter, midem bulanıyor."
"Bitecek bu çorba...Hatta sen bize gel annem baksın sana."
"Yok, hayatta olmaz. İyiyim ben." Dedim salona gitmeye çalışarak ama yalpalamıştım giderken.
"Görüyoruz," dedi alayla: "Bayağı sağlıklısın."
"Evet. Uzanacağım, geçer?" Deyip salondan çıkıp odama girip yatağıma attım kendimi. Peşimden ayak sesleri bu odaya geldi.
"Ya benimle eve gelirsin, ya da ben burada kalırım Aslı Hanım."
"Gelmeyeceğim, uykum var."
Kapı çarpma sesi geldiğinde gözlerimi açtım.
"Ne var Karan yine? Rahat bırak beni."
Biraz fazla bağırmıştım ama, 'gel beni tedavi et' diyemem ki. Onun inatla burada kalması gerekiyordu. Nitekim öyle de oldu.
"Gitmiyorum! Var mı dahası!?" Dedi. Bütün sözcüklerin üstüne bastıra bastıra.
"Sen bilirsin, uyuyorum ben." Deyip gözlerimi kapattım. Normalde olsa asla uyuyamazdım gözlerimi kapattığım an, ama o benim yanımdaydı.
Gözlerimi açtığımda ne kadar geçtiğini bilmiyorum fakat uyandığımı ona belli etmedim. O ise kendi kendine konuşmakla meşguldü? Belli ki katillerle, hırsızlarla boğuşmaktan psikolojisi bozulmuş bu çocuğun!?
"Seni seviyorum Aslı..." Demişti birdenbire. Öncesini duymamıştım ama bunu dedikten sonra tamamen sustu...
Uyandığımı mı fark etmişti? Etmemiştir etmemiştir. O az önce bana aşık olduğunu mu söylemişti? Rüya görmüştüm kesinlikle...
Ona arkamı dönüp gözlerimi açtığımda camdan gece olduğunu fark ettim. Anlık olarak gelen öksürükle yatakta doğruldum ve öksürmeye başladım...
Hızlıca ayağa kalkıp odamdaki küçük sehpanın üzerindeki sürahiden su doldurup bana verdi.
"Aslı, iyi misin?"
"Aslı...han benim adım, bilmiyor musun?"
Allah'tan sabır diler gibi başını havaya dikti: "La havle, la havle..."
Bir elini ilk önce yanağıma, sonra başıma koydu.
"Ateşin var, nasıl fark edemedim ben..."
"Sorun değil."
Sen sarılsan geçer...Diyemedim.
"Ne yapmam gerek?"
"Uyumak istiyorum sadece."
"Islak bez getireyim ben..." Dedi ve gitti. O gittiğinde başımı yastığa koyup hayal kurmaya başladım...Islak, soğuk bir bez alnıma koyulana kadar... Olduğum yerde titrerken yüzüm kıpkırmızı ve sıcaktı.
"Eğer böyle giderse daha kötü olacaksın."
"Bir şey olmaz bana."
"Oluyor ama..." Derken sesi titredi ama bunu öksürerek bastırdığında Gözlerimi ona diktim: "Beni seviyor musun?"
Bu soruyu duymazdan gelerek tek kelime etmeden işine devam etti. Dakikalar sonra ateşim düşmeye başladığında ıslak bezi alnımdan çekerek yine yatağımın içine girerek yattım ama o yorganımı üstümden aldı.
"Karan üşüyorum."
"Beni ilgilendirmez Aslı. Daha kötü olacaksın. Hazır ateşin düşmüşken sıcaklığını koruyalım."
"Üşüyorum a..."
İşaret parmağını dudaklarında birleştirip 'sus' işareti yaptığında gözlerim ister istemez dudaklarına kaydı. O konuşurken öylece bakakaldım.
"Üşüyorsun çünkü hastasın. Eğer yarınını yine benimle geçirmek istemiyorsan hemen uyu ve üşüdüğünü unut."
"Bu kadar kötü olmak zorunda değilsin Karan."
"Kötü değilim sadece seni sev...Seni düşünüyorum."
Gülümsedim ve gözlerimi kapattım.
Tam uyku ve uyanıklık arasındayken biri -Karan- Beni belimden sardı ve kendine çekti. Gözlerimi kırpıştırmadan durmak çok zordu ama yapacak bir şey de yoktu...Onun uyuduğunu hissettiğimde gözlerimi açtım. Onu en ufak hareketle uyandırmak istemediğimden nefesimi bile düzenli olarak alıp vermeye başlamıştım ki, onun kollarında uykuya dalışım çok sürmedi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALLERİME DÜŞEN SON DAMLALAR (KİTAP OLUYOR)
Документальная прозаEdebiyat öğretmeni Aslı, küçüklükten beri babasının asker arkadaşının oğlu, polis olan Karan'a aşıktır. 90'lı yıllarda geçen bir aşk hikayesi. Bu isim ve konuyla yayınlanan ilk ve tek hikayedir. Başlangıç: 12/05/2023 Bitiş: 24/12/2023