On Birinci

391 16 4
                                    

09-10-1990

Elimden fütursuzca kayıp giden zamanı durdurmak istiyordum. Öyle bir yerdeydim ki, bir anın boşluğuna düşsem bile canım yanmayacaktı. Papatya falının belirsizliği gibi 'Seviyor-sevmiyor'lardaydım.

Karanlık, ıstırap, yalnızlık ve özlem.
O gün orada ona itiraf edemediğim hisler... Ona ne olurdu? Gerçi bundan sonra daha ne olabilirdi ki aramızda?

Leyal karanlığında zindandan hallice bu evde onsuzdum. Kalbim yerinden sökülüyor gibiydi, -sanki o tren istasyonunda kalbimi bırakmamışım gibi söylüyordum-.

***
Okula girdiğimde ikiye ayrılan koridora kadar yürüyüp ilk sınıfa girdim. Sanırım ilk işim sınıfları temizlemek olacaktı.

Elimdeki eczane poşetinden çokça temizlik malzemesi ve bezleri çıkardım.

İlk başta gözüm korksa da camları silerken mükemmel (!) sesimle söylediğim şarkılar sayesinde neredeyse hayata tutunmuştum.

İlk sınıfın camlarını sildikten sonra koridorda olan birçok kişinin duyulan ayak seslerini işitip kulak kabarttım. Bunlar bana yardım eden kızların seslerine benziyordu ancak içlerinde erkekler de vardı.

"Aslı abla!" Diye bağırdı isminin Firuze olduğunu bildiğim kız. "Hatice ana söyledi burada olduğunu. Geliverdik bizde." Bu sırada sınıfa giriyorlardı.

"Hep birlikte inşallah adam et'çez bu okulu." Dedi içlerinden genççe bir çocuk.

"Yardım mı edeceksiniz bana?" Dedim hepsine sorgular şekilde bakarken.

"Yeni Muallim Bey'le Muallime Hanım da geliyo'muş iki güne abla. Onlar da yardım ederler. İtler yüzünden bö'le oldu bu okul. Çok güzeldi normalde. Okuyodu çocuklarımız. Kimse galmadı bur'da."

"Sağlık olsun Mihri. Düzeltiriz her şeyi. Yeter ki umudumuz olsun."

Erkekler aynı yere toplanmış kadınlarla ve kızlarla konuşmalarımızı dinlerken başımdaki örtüyü düzeltip onlara döndüm.

"Beyler, bu sınıfı ben tek başıma bitirdim ama sıralar çok kötü durumda. Siz sıraları dışarı çıkarıp onarmaya çalışın." Dediğimde Firuze'nin kocası saygıyla başını hafif eğdi: "Hakkınızı nasıl ödeyeceğiz sizin hocam. Helal edin."

"Daha bir şey yapmadık ortada pek bir şey yok. Herkesle beraber üstesinden geleceğiz inşallah."

***

Saatler ilerlediğinde akşamüstüne gelmiştik ve hepimiz oldukça yorgunduk, ancak emeğimizin karşılığını almıştık. Sonradan bize katılan semtin gençleriyle birlikte tüm sınıfları temizlemiştik. Eve döndüğümde mis gibi kokuyordu. Kapımı gıcırdatarak girdim ve havlayan köpek sesleri eşliğinde kapıyı kilitleyip salona ilerledim ve kendimi koltuğa attım.

Karnım çok fazla açtı. Bugün kızların temizlik yaparken benim için getirdiği dolmalar geldi aklıma. Mutfağa gidip tencereyi açtım ama midem birdenbire bulanınca bıraktım. Sahip olduğum birkaç şeyden olan cezveye biraz kahve koyup bir tane şeker attım. aygazı açıp sadece birkaç dakikada yaptığım kahveyi de alıp salona ilerledim. üşüyordum. Üzerime aldığım battaniyeye iyice sarınıp tüm titremelerime karşı sıcak kahve hoşuma gitmişti, içimi de ısıtmıştı. Aklıma çok önce karar verdiğim mektup yazma isteğim geldi. Kahvemi masaya bırakıp üstümden battaniyeyi attım. Daha yerleştirmeye bile vakit bulamadığım onlarca kıyafetin içinden kalem ve kağıt buldum. Tarihi atıp ne yazacağımı düşünmeye başladım.

Batman/KOZLU, 09-10-1990

Sevgili Annem'e;

Buraya geldiğim ilk dakikadan beri sizi düşünüyorum. Nasılsınız? İyi misiniz? Siz emin olun çok iyiyim fakat sizi özlüyorum işte. Sizi düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi. Ara ara kalbim ağrıyor, nefes alamıyorum, sizden bitine bir şeyler olmuş gibi hissediyorum amaçsızca. Sakın üzülmeyin ama tamam mı? Annem, iyisindir umarım...Kızın öğretmen oldu. Buradaki tüm çocuklar sevdi beni. Derslere geldiğim gibi başladık. Her şey güzel gidiyor. Nasıl güzel ders anlatıyorum, bir görseniz var ya.. Sınıflar iyi durumda. Bana burada verdikleri ev de çok güzel. Bana fazlasıyla yetiyor. Hem sıcak. Bunalıyorum sıcaktan, nefes alamıyorum bazen o kadar yani. Günlüğe başladım bir de. Hayatımın her anını, her satırını teker teker yazıyorum ilerde evlendiğimde, yaşlandığımda anı kalsın diye. Okullar tatil olduğu zaman yanınıza gelemeyebilirim. Çocuklarım çokça açığı var. o üç ayda onları tamamlarım diye düşünüyorum. Buraya ilk geldiğimde dağınıktılar ama başka öğretmenler de gelecek o zaman toplanacağız inşallah.

Hilal, İclal, Gülşah, Deniz...Onlar nasıl? Hilal'in bebeği nasıl? Karan iyi mi? Zeliha abla falan? Umarım onlar da iyidir. Karan beni başından attığına sevindi mi bari? Gülşah çok ağlamıştı, hâlâ ağlamıyordur umarım. Onlara söyler misin çok seviyorum. İstedikleri zaman beni burada ziyarete gelebilirler. Tabii siz de.

Dün gece bir rüya gördüm sana bundan bahsetmek istiyorum Anneciğim: Kocaman, büyük bir gül bahçesine doğru üzerimde beyaz bir elbiseyle yürüyordum. O kadar güzellerdi ki, hiçbir lisanla, hiçbir sözle anlatılamaz.
Çiçeklerden birini koparma gafletine düştüm o an. Öyle olacağını bilsem koparmazdım. Hafifçe okşayıp kopardım çiçeği, sonra elimde olan çiçeğin üzerinde bir kan damlası belirdi. Kan yayıldı, yayıldı...Elimdeki çiçek kan kırmızı olana kadar yayıldı. O kan benim kanımdı anne.
Bundan sonra diğer çiçekler aniden simsiyah oldu. Hepsi.

Anlık gözlerimi açıp tekrar uyudum. Bu seferde de harabe bir evde tek başımaydım. Elimdeki kırmızı gülün dikenleri elime batmış, ellerim kanıyordu. Etrafima çaresizce bakarken aynada kendi yüzümü gördüm. Gözlerimin ışığı sönmüştü, elim yüzüm pis içindeydi, korkunç görünüyordum neredeyse! O yazlık sinemalarda cadılar oluyor ya, hah! Tam da ondan.

Her neyse, moralini daha fazla bozmayacağım, sizi seviyorum, siz büyüklerimi ellerinden, küçüklerimi gözlerinden, yaşıtlarımı da yanaklarından olmak üzere hepinizi teker teker öpüyorum. Mektubuma hemen cevap yazmanızı dört gözle bekliyor olacağım.

İmza:
Öğretmen Kızın Aslıhan

HAYALLERİME DÜŞEN SON DAMLALAR (KİTAP OLUYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin