1'

535 28 5
                                    

Sakusa


Yarın sabah uyandığında 17 yaşında olacaktı Kiyoomi, buna rağmen hiç mutlu değildi. Mutluluğun ne olduğunu 12 yaşında unutmuştu. 12 yaşına geldiğinden beri ailesi sürekli onu ezikler ve çok kötü davranırdı. Her zaman ablasının eskilerini giyerdi milyoner olmalarına rağmen. Ablasına her şeyin en iyisi alınırdı, hala da alınıyordu ama sıra Kiyoomi'ye gelince işler değişiyordu o zamandan bu zamana kadar. Ablası 22 yaşına gelmişti ne okusun diye, ne evlensin diye, ne de evden ayrılması için bir baskı yoktu üzerinde. Ama babası sürekli tek oğluna "18 yaşına bastığın an bu evi terk edeceksin senin gibi birini istemiyorum evimde!" diyordu. Aldığı her bir yaş, girdiği her yeni gün onun için eziyetti. Ama o da sinirliydi ailesine karşı. Kararlıydı, 18 yaşına geldiğinde evden ayrılacak ve mükemmel bir hayat kuracaktı. Bunun için her şeyi yapmaya hazırdı. Sabahlara, gecelere kadar ders çalışabilirdi. Bir günde iki-üç tane test kitabı bitirebilirdi bu evden gitmek için. Ama onun bu kadar test kitabı almaya gücü yoktu henüz. Anne babası her hafta belli bir harçlık veriyordu o da sadece yemek yemek ve okula gitmek gibi işleri karşılıyordu. Ona yardım eden iki kişi vardı, Ablası ve teyzesi. Bir çok gece teyzesinde kalır, çoğu zaman da ablasının onun için aldığı test kitaplarımı çözerdi kıvırcık genç. Hayattaki tek yardımcıları onlardı ve onları hayal kırıklığına uğratamazdı. Ayrıca bir dahaki yaşında evden ayrılacaksa bunun için para, para için de iş gerekirdi. 18 demek lise son sınıf demek. Lise son sınıf bir öğrenci okulu henüz bitirmediği için güzel maaşlı bir işe giremezdi. Bunun için Kiyoomi bir dahaki yaşında küçük işlerde çalışıp biraz sığıntı bir hayat yaşayacak olsa da, okulu bitince güzel bir işe girebilirdi. Ama her insanın olduğu gibi onun da hayalleri vardı. Voleybol oynamak, diğer ülkeler ve takımlarla savaşıp şampiyon olmak çok cazip geliyordu ona. Bu hayalinin peşinden koşmak için lisede voleybol kulübüne katılmıştı. 2 senedir voleybol oynuyordu ve herkes iyi olduğunu söylemişti şu ana kadar. Yapabileceğine inancı artmıştı gencin. Hala kendine inanmayan, ruhsuz bir insan olsa da içinde küçük umut kırıntıları bulunuyordu elbet.

•°•°•°

Kafasının üstündeki alarm deli gibi bağırmaya başlayınca bıkkın gözlerini hayata açmak zorunda kalmıştı bir an önce kurtulmak istediği evin içinden Kiyoomi. Saat 7 olmuştu ve kalkıp okula gitmesi gerekiyordu. Bir de bugün doğum günüydü kimsenin hatta kendisinin bile umrunda değildi. Onun dışında kimsenin de bu günün farkında olduğunu sanmıyordu. Kalkıp aynaya baktı, o anda bir şeyle karşılaştı; Kafasının üstünde "579,5 km" yazan bir sayaç vardı. Ne olduğunu bilmiyordu. Herkesin böyle bir sayacı var mıydı yoksa ona mı özeldi? Kime sorabilirdi, ya da kimseye anlatmaması mı lazımdı? Düşünceleriyle birlikte banyoya geçti ve yüzüne bir avuç su çarptı. Belki de sadece hayaldi. Yüzünü yıkayıp kuruladıktan sonra tekrar aynaya baktı. Hala kafasının üstünde aynı sayaç duruyordu. Gözlerini ovuşturup tekrar tekrar her detayını inceledi ama değişen bir şey görmedi. Sayaç ne ileri gitmişti ne de geri. Umursamadı ama, umursamak istemedi zaten. Ablasına kafasındaki sayacın fotoğrafını çekip göndermek istedi. Belki onun bir bildiği vardır demişti. Ama sayaç fotoğraflarda görünmüyordu. Fotoğraf çekmese bile kısaca sayaçtan bahsetti.

Kiyoomim💗
Abla kafamın üzerine 579,5 km yazan bir sayaç var bu ne?

Azrail ile aramdaki mesafe falan mı?

Eğer öyleyse biraz daha yakına gelse iyi olur.

[Gönderildi 07:12]

Ablasının okulu saat 08:30'da başlayacaktı. Gerçi tüm okullar aynı saatte başlıyordu aslında. Sadece bu iğrenç evden bir an önce kurtulmak için erkenden evden çıkıyordu Kiyoomi. Formasını giyip kapının önüne indi. Ceketini ve teyzesinin onun için ördüğü atkıyı taktı. Tabiki maskesini ve dezenfektanını da yanına almayı ihmal etmedi. Tam ayakkabılarını giyecekken bir maske ve bir dezenfektan daha almanın iyi bir fikir olacağı kararına varıp odasına ilerledi hızlı adımlarla. İçeriden annesi "Azıcık yavaş ve sessiz yürü öküz!!" diye bağırmıştı. Bu yüzden Kiyoomi adımlarının temposunu biraz düşürmek zorunda kaldı.

Ailesine asla karşı gelemiyordu. Çocukluğundan bu yana kimse ona konuşma hakkı tanımamıştı. Kendini nasıl savunacağını bilmiyordu, kimseye derdini anlatamıyordu. İnsanlarla yüzleşmek her zaman en iğrenç şey olacaktı onun için. Her zaman insanlardan kaçmıştı. Sadece bir arkadaşı vardı onunla da zorunlu olmadıkça konuşmazdı. İkisinden biri gelmediğinde birbirlerine ders notlarını ve önemli olayları mesaj atıp konuşmayı bitirirlerdi. Bunu yaparken konuşmak zor değildi. Sonuçta öğretmenin bir kere söylediği cümleleri başka birine tekrar ediyordun sadece. Üstelik yüzüne de değildi mesaj yazıyordun.

Eşyalarını alıp ayakkabısını giyince kendini bir hışım dışarı attı koyu yeşil gözlü çocuk. Bir an önce evden uzaklarda kendine ait olan küçük ormanlık alana gitmek istiyordu. Ormanlık alan okuluna yakın evine uzakta çok insanın gelmediği bir yerdi. Sadece geceleri içmeye gelen olurdu herhalde onu da görmezdi zaten. Buraya sadece sabahları gelirdi çünkü bir tek sabahları boş oluyordu. Kahvaltısını burada yapar okul zilinin sesini duyana kadar burada oturup hava ile paslaşırdı. En sonunda zilin çalmasıyla beraber eşyalarını toparlayıp okula doğru yürürdü.

Kahvaltısını yaparken ablasından gelen bir kaç bildirim ile kafasını yediği simitten kaldırdı. Mesajlar şu şekildeydi;

Ablam
İYİKİ DOĞDUN KİYOOMİ-KUNNNNN

ÇOCUĞUM YA ELLERİMDE BÜYÜDÜN RESMEN EVE GELİNCE YANİMA GEL SENİ Bİ OPİYİM.

→Abla kafamın üzerine 579,5 km yazan bir sayaç var bu ne?
Her genç 17 yaşına geldiğinde ruh eşi ile arasındaki uzaklık kafasının üzerinde belirir. Bunu sadece sen görebilirsin. Bazı insanlar 18 yaşını geçmeden onu bulman gerektiğini yoksa asla tanışamayacağını söyler. Bilmiyorum NEYSE DGKO💗💗

"Ruh eşi...? Onunla tanışmak istediğimden emin değilim. Onun da benim gibi daha ailesinin bile sevmediği bir fazlalıkla uğraşacağını sanmam. Sanırım en iyisi 19 yaşıma girene kadar ondan kaçmak olacak. 2 yıl yani çok da fazla değil. " Düşünceleriyle sohbet ederek bitirdiği kahvaltısını özenle paketlenip çantasına yerleştirmişti. Şimdi ise sıra en eğlenceli vakit olan voleybol oynamaya gelmişti tabiki.

ÇAAAAT DİYE ORTA YERİNDEN KESİP BİTİRDİM AMA NEYSE.

aslında bunu sakusanin doğum gününde yayınlasam çok iyi olur yaklaşıyor zaten.

kilometers don't matter |Sakuatsu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin