13

161 18 2
                                    

Sakusa

Telefondaki konuşma bittiğinde göz yaşlarını zor tutuyordu Kiyoomi. Hiçbir zaman için ruh eşini üzmek istemiyordu. Eğer şuan kalbi kırılmazsa tanıştıkları zaman daha çok üzüleceğini düşünüyordu. "Belki de her şey daha iyi olurdu, belki de kimse üzülmezdi." Bir düşünce aklına sızdı. Artık sağlıklı düşünemediği kanısına varınca ablasının yanına gitmeyi kendine görev bildi.

Ablasıyla yaptıkları kısa konuşma ona yetmişti. Hemen Kiyoomi'yi ikna etmiş ve çocuktan özür dilemesi gerektiği fikrini ona aşılamıştı. Ablasının mesleğinden gelen mükemmel bir ikna ve manipüle etme yeteneği vardı. Bu yüzden en az 1 haftada Kiyoomi'yi ruh eşiyle buluşmaya ikna etmeyi planlıyordu. Şuan ise buluşmaya ikna edemese bile özür dilemesi gerektiğini söylemişti. Kiyoomi çocuğun yüzünü görmeden ondan nasıl özür dileyeceğini bilmiyordu. Tabiki mesaj atabilirdi ama bu onun kalbindeki acıyı geçirir miydi? Derken aklına bir fikir geldi hemen ablasına söyledi ve ikisi de bu fikri çok beğendi.

Kiyoomi'nin aklıma gelen fikri devreye sokması için maçların bugünlük bitmiş olması gerekiyordu. Eğer ilk maçı kazanırlarsa bugün başka bir maçları daha vardı sonra bitiyordu. O iki maç bitince ruh eşine mesaj atar hangi otelde kaldıklarını falan sorardı. Ondan sonra da planını gerçekleştirmek için yapması gereken bir takım işleri hallederdi. Başarılı olursa ruh eşinin onu affedeceğinden ve çok mutlu olacağından emindi. Ama başaramazsa tüm emekleri boşa gitmiş olurdu ve barışmak için daha fazla uğraşması gerekirdi. Planları bir köşeye bırakıp çantasını, ayakkabısını ve formasını alıp eniştesinin arabasına bindi. Yolda giderken de ruh eşine attığı mesaj yığınının içine bir başkasını daha ekledi.

•°•°•°

Atsumu moralini bir şekilde düzeltmiş maça çıkmaya hazırlanıyordu. As kadro tanıtıldıktan sonra maç başlamıştı. İlk servisi Atsumu atacaktı. Sayı alacağından çok emin bir şekilde 6 adım attı ve o tüm sesleri kesen hareketini yapıp topu havalandırdı. Top dokunulmazlığı varmışcasına karşı sahaya düştü ve kimse topa dokunamadı. Sayı İnarizaki lisesine gelmişti sıra ikinci servisteydi. Her zamanki gibi topu havalandırmıştı.  Her şey mükemmel gidiyordu ki Atsumu'nun sayacı hareket etti ve onun dikkatini dağıttı. Neyseki karşı takım topa müdahale etmişti ve sayı yine onlara gelmişti yoksa asla kurtulamazdı dayak yemekten. Yine de takımdaki herkesin garip bakışlarına maruz kalmıştı. Pek de umrunda değildi çünkü sayacındaki sayılar onu mutlu ediyordu. Ruh eşi ile arasında 15 metre kalmıştı ve bu sefer Atsumu onu bulmak için çabalamamıştı. Uzun zamandır bunu bekliyordu ama maçın ortasında oldukları için dikkatinin dağılmaması lazımdı. "1 insan yüzünden dikkatimi dağıtıp takımı hayal kırıklığına uğratamam" dedi ve dikkatini geri kazandı.

3 setin sonunda 2-1 İnarizaki kazanmıştı. Maçları erken bittiği için sıradaki maçtan önce uzun bir mola verebilirlerdi. Atsumu genelde bu tarz boşluklar olduğunda diğer sahaları dolaşır ve hoşuna giden bir maçı izlerdi. Koçlarının yaptığı konuşmayı dinledikten sonra eline portakal suyunu alıp diğer maçlara bakınmaya çıktı. "Normalde etrafta dolaşırken yanımda Samu da olurdu ama şuan büyük ihtimalle köşede bir yerde Suna'yı yemekle meşguldur." Diye içinden geçirip tek başına yürüyordu. Haksız olduğu da söylenemez aslında (⁠。⁠•̀⁠ᴗ⁠-⁠)⁠✧

Suna şuan Samuyla beraber salonun arkasındaki küçük çimenliğe doğru ilerliyordu. Maçın başından beri hatta salona girdiklerinden beri iğrenç insanların onlardan daha iğrenç olan yargılayıcı bakışlarına maruz kalmamak için sarılmamışlardı. Birbirlerine maçtan önce şans öpücüğü bile vermemişlerdi. Bu yüzden diğer maça kadar burada kalmayı düşünüyorlardı.

Arka bahçede eski bir bank vardı. Küçük ama yeşillik ve gölge bir yerdi. Burayı geçen senenin başında Suna'nın midesi bulandığı için boş ve temiz hava alabileceği bir yer ararken bulmuşlardı. Aslında Suna o gün Kita ile gidebilirdi ve öyle de yapması gerekirdi ama o bilerek Osamu'nun gelmesini istemişti. O zamandan beri Osamu'dan hoşlanıyordu ve kendini kötü hissederken onun yanında olması daha iyi gelmişti.

Osamu bankın önüne geldiğinde birbirlerine kenetledikleri ellerini ayırıp banka oturdu. Suna'nın yanına oturmasını beklerken sevgilisinin yumuşak saçlarını kucağında hissedince gülümsedi. Elini sevgilisinin saçlarına daldırıp kafasına masaj yaptı.

"Yapmaaa"

"Neden"

"Uykum geliyor çünkü"

"Uyu o zaman balım. Ben seni uyandırırım merak etme"

"Hmm"

Osamu kucağında ona sıkıca sarılan sevgilisine bakıp sol yanağına birden fazla öpücük hediye etti. Ardından bir rüzgar esti ve Rin Osamu'ya daha çok sokuldu. Osamu hırkasını çıkartıp Suna'nın üzerine örttü. Suna uyumak üzere olmasına rağmen en güzel gülüşünü sevgilisine sundu ve kendini uykuya bıraktı. İkisi hep beraber uyurlardı. Ya Osamu onlara gelirdi ya da Suna sevgilisinin yanına giderdi. Yan yana olamadıkları her zaman da görüntülü konuşurlardı ve Osamu,Suna uyuyana kadar onu beklerdi. Suna uzun zamandır tek yaşıyordu. Sevgiye ve ilgiye çok muhtaçtı. Osamu bunun bilincindeydi ve onu kırmamak için istediği her şeyi yapıp ona güzel zamanlar hediye etmek için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Onların sevgisi belki de dünyadaki en tatlı ve saf sevgiydi ♡⁠˖

"Rin"
"Riiin uyan hadi"

"Biraz dahaaa"

"Çok mu rahat"

"Hmhm"

Suna yavaş yavaş uyanmaya başladığında Osamu gözlerini ondan alamıyordu. Hafif dağılmış saçları, güneşten kısılmış gözleri ve hatta bozulmuş göz kalemiyle bile harika görünüyordu. Osamu ellerini Suna'nın yanaklarına yerleştirdi. Önce alnını sonra da gözlerini öptü. "Bir yeri unuttun." Osamu gülüp ellerini yanaklarından çenesine indirdi ve her iki yanağına bir öpücük bıraktı. "Hayııır yine unuttun" Suna eliyle dudağını işaret etti. Aslında ilk söylediğinden beri bahsettiği yeri anlıyordu. Salağa yatıp tepkisini ölçmek hoşuna gidiyordu. "Haa elini mi" elinin üstünü öptü. Suna en sonunda dayanamayıp dudaklarını Osamu'nun dudaklarıyla birleştirdi. Osamu'nun en son gördüğü şey Suna'nın sinirli yüzüydü.
Nefesleri tükenene kadar tutkuyla birbirlerini öpmüşlerdi. En sonunda bitiren Osamu olmuştu. Gitmeleri gerektiğini söyleyip Suna'yı ayağa kaldırdı ve ellerini birleştirdi.

"Hadi gidelim"

"Göz kalemim akmış mı?"

"Hala çok güzelsin"

"Akmamış mı yani?"

"Yoo akmış"

"Düzeltmemiz lazım hızlı yürü"

"Tamaaam"

kilometers don't matter |Sakuatsu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin