3"

263 24 20
                                    

Miya

Güç bela da olsa bir şekilde kardeşini uyandırıp okula getirmeyi başarmıştı Atsumu. Okula giderken aklı sürekli sayacındaydı. Aralarındaki mesafe git gide artıyordu şimdi ise 583,7  olmuştu. Kardeşi ise heyecandan yerinde duramıyordu. Kardeşinin sayacında 200 metre yazıyordu. Atsumu'ya bir şey çaktırmasa da aklında bir isim vardı Osamu'nun. Bu senenin başında azıcık da olsa hoşlanmaya başladığı bir çocuk vardı okullarında. Hatta sadece okulla kalmamış aynı takımda ve yakın sayılacak kadar bir samimiyetleri de vardı. Attığı her bir adımda, okula ve ruh eşine yaklaştığı her bir saniyede dua ediyordu o düşündüğü insan çıkması için. Okulun bahçesine yakın Osamu durdu ve telefonundan bir numarayı aradı. Atsumu'ya sen git anlamında elini salladı ve onu yanından kovdu. Atsumu sinirli sinirli okula ilerlerken Osamu, telefonu kulağına götürüp arkadaşıyla konuştu.

"♪Günaydın Sunaa! Evden çıktın mı nerdesin? Ben okulun kapısındayım seni bekliyim mi?"

"♪İstersen bekle gelmek üzereyim zaten."

Herkesin duymadığı neşeli sesiyle tamam diyerek sonlandırdı konuşmayı. Neredeyse 1 dakika sonra sokağın köşesinden Suna'yı gördü. İçi içine sığmıyordu küçük çocuğun. Normalde her gün onu görünce bu hisse kapılırdı ama bugün kafasının üstündeki sayacın Suna her adım attığında düşmesi de onu mutlu ediyordu. Osamu ruh eşinin o olduğuna yemin edebilirdi. "Günaydın tekrardan, sayacın ne durumda?" O an Suna'nın dediğine cevap verecek durumda değildi. Sadece ağzını aralayıp kekeleyerek "15 santimetre" diyebildi. Suna'nın gözleri şokla büyüdü. Aradan bir süre geçti. Uzun süre cevap vermemesi Osamu'yu çok korkutmuştu. Onunla olmak istemediğini ve bir daha asla konuşmayacaklarını düşündü. Düşünceleri Suna'nın ona sarılmasıyla açıklığa kavuştu. Kafasını Osamu'nun boynuna gömüp kokusunu içine çekerken konuştu; Ruh eşimin sen olduğunu biliyordum, yemin ederim! Sadece söylemekten korkmuştum. Şuan kimsenin anlayamayacağı kadar mutluyum." Kollarını daha da sıkılaştırdı. Osamu da kollarını Suna'nın beline doladı. "Seni seviyorum Suna." "İnan bana ben daha çok seviyorum 'Samu." Aşklarını ilan ettikleri an ikisinin de sayacı 0a vurdu ve aynı anda kırıldı.

•°•°•°

Okula geldiğinden beri bir çok kızdan doğum günü hediyesi almıştı. Gelen her kız sayacı hakkında soru soruyordu Atsumu ise kısaca "ruh eşim sen değilsin." diyerek geçiştiriyordu herkesi.

Tüm dersleri atlattıktan sonra aklı hala ruh eşinde kalmıştı. Ona nasıl gidebilirdi bilmiyordu. Aklını kurcalayan başka bir sorun ise o kişinin cinsiyetiydi. Atsumu bisexsual olabilirdi ama karşısındaki çocuk bunu istiyor muydu? Bilmiyordu ve asla bilemeyecekti. Belki de bir gün bir mucize olur ve karşılaşırlardı. Koskoca Japonya ve koskoca Tokyo'da 1 tanecik insanı nasıl bulacağına hala akıl erdiremese de bulurdu bir hal çaresini.

Son dersin zili de çaldığı anda ayağa fırladı Atsumu. Bir an önce çantasının toplayıp eve gitmek istiyordu. Osamu tüm ders boyunca aslında Suna ile ruh eşi olduğunu bildiğini falan filan birşeyler saçmalamıştı Atsumu'ya. Atsumu pek dinlememişti. Bilmesi gereken iki şey vardı; Osamu ile Suna'nın sevgili olduğu ve ikisinin çıkışa kafeye gidecek olması. İkisini de annesine yetiştirecekti hemen. Ailesi katı bir aile değildi. İkisini de eşit severdi. Atsumu sporda Osamu ise derslerinde diğer kardeşinden daha başarılıydı. Anne babası için eşcinsel olmaları önemli değildi. Kaç yaşında kaç tane sevgili yapmış takılmazlardı. Yani kısaca aile içinde pek kuralları yoktu daha çok arkadaş gibilerdi. Bunun verdiği rahatlıkla Atsumu sürekli Osamu'nun yaptığı bokları annesine yetiştirirdi. Osamu da tabiki boş durmazdı ve Atsumu'nun yaptığı şeyleri babasına anlatırdı. Aileleri her şeye izin verse bile çocuklarını çok iyi yetiştirdikleri için ikisi de belaya bulaşmamış veya kötü yola düşmemişlerdi.

kilometers don't matter |Sakuatsu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin