"Bunu artık ona anlatmalısın, Ariel. Bunu hak ediyor." Angeline, ismi duyduğunda kalp atışlarına hakim olamazdı. Kalbi hızlanmış ve yanakları kızarmıştı. Zachriel, birini ikna etmeye çalışıyordu ve ismi Ariel'di. Angeline bir süre daha onları dinledi, kapının arkasında sessizce konuşacakları şeyi bekledi. İçini büyük bir merak ve heyecan kaplamıştı.
"Olmaz, Zachriel. Hazır değil. Hala daha ne kadar masum olduğunu göremedin mi? Benden kaçmasını istemiyorum." Bu ses tonu kadını korkutmuştu. Vincent'ın sesine o kadar benziyordu ki kadın bir an yanlış duymuş olabileceğini düşündü.
"Ona bu şansı vermelisin, Ariel. Gerçekleri hatırladığında seni sevmeye devam edecektir, bu hiçbir şey değiştirmeyecek. Sadece bazı şeyleri hızlandıracak. Pederin yolladığı iblisler bizi her gün sıkıştırıyor ve gittikçe sayıları da artıyor. O adam dünyanın sonu olacak." Esme'nin kızgın sesi Angeline'i meraklandırmıştı. Söyledikleri ise hayrete düşürmüştü ve şaşkınlıkla ağzından bir ses çıkmasını sağlamıştı. İşte o an tüm başlar onun olduğu tarafa dönmüştü ve Vincent, birkaç hızlı adımla kadının yanına gelmişti.
"Angeline, sen.." ne diyeceğini şaşırmıştı. "Burada ne arıyorsun?" Çocuğunu azarlayan bir baba tonunda sorduğu soru, kadının utanmasına sebep olmuştu.
"Ben uyandım ve seni bulamayınca buraya geldim." Başını öne eğip kızarıklığını saklamaya çalıştı. "Üzgünüm." Vincent, onun başını kaldırıp dudaklarına bir öpücük kondurdu.
"Ne kadarını duydun?" Vincent'ın sorusu kadının içindeki huzursuzluğu büyütmüştü.
"Pederin size iblisleri gönderdiğini öğrenecek kadar." Angeline, dalga geçiyordu. Onların bu konuşmayı şakasına yaptığını düşünmüştü. Belki de rahibelere iblis diyorlardı.
"Bu dalga geçilecek bir şey değil, Eloa. Sende birazdan bunu öğreneceksin." Vincent, kararını vermiş bir şekilde kadının parmaklarına parmaklarını geçirdi ve onu salona çekti.
"Bana neden Eloa diyorsun?" Bu garip bir şekilde hoşuna gitmişti ve aradığı huzuru bulmuştu. Ama bu işteki gariplik hala canını sıkıyordu.
"Çünkü sen benim tatlı Eloa'msın." Vincent, onu kendine çekip dudaklarını dudaklarına bastırdı. Bunu o kadar çok yapıyordu ki, kadın artık çekinmiyordu.
"Başlayım mı?" Zachriel huzurlu bir ifadeyle Vincent'a sorusunu yöneltti. Erkek, ona bakmadan başını salladı. Bununla birlikte etraflarında mavi ve yeşil tonları andıran bir çember belirdi. Yerde, bellerinin olduğu hizada ve başlarının biraz üstünde olan çemberler çok geniş olmasa da onları etki altına almıştı bile.
"Neler oluyor, Vincent?" Kadının sesindeki endişe o kadar büyüktü ki Vincent bunu hiç yapmamış olmayı diledi.
"Korkma, sevgilim. Sadece hatırlaman gereken şeyleri hatırlayacaksın." Vincent ona aşk dolu gözlerle bakarken Angeline kendine sakin olması gerektiğini söyledi. Bunu kendi içinden tekrarlasa da çok faydası olmamıştı. Özellikle de cama yapışan yaratıkları görünce.
"Tanrım!" Angeline'in çığlığı herkesi titretmişti. Kadın, o kadar bağırmıştı ki Vincent gülümsedi. Esme, camlara yaklaşırken Angeline onu geri çekebilmek için çemberden çıkmayı diledi.
"Ona yardım etmeliyiz, Vincent. Oradaki şeyleri göremiyor musun!?" Hayret dolu bakışları ve korkuyla karışmış olan sesi erkeği rahatsız etmişti.
"Korkma, sevgilim. Bir şey olmayacak. Esme halledecektir." Vincent onun başını göğsüne yasladı ve korkmaması için kolunu belinde gezdirdi.
"Onlar ne, Vincent?" Angeline sonunda kendinden beklenen soruyu sormuştu.
"Pederin yardımcıları sevgilim. Seni arıyorlar ama benim seni vermek gibi bir niyetim yok." Vincent'ın duruşu ve dedikleri kadını korkutmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennem Yapımı
RomanceBir melek, bir şeytana âşık olmuştu. Peki, bu cehennem yapımı ona âşık olacak mıydı?