13. Bölüm

177 23 0
                                    

Eloa ve Ariel, birbirlerine sarılmış bir biçimde ayakta duruyorlardı. Baş melekler karşılarına dizilmişti ve tepeden, onlara bakıyorlardı.

"Size son bir şans vermiştik. Affedilmeniz için." Diyerek söze başladı Michael. Belli ki cezayı açıklama kısmı ona kalmıştı. "Ama bunu kullanamadınız." Melek, sanki bir şeyden çekinir gibi yanındakilere baktı ve sözü almak isteyip istemediklerine kanaat getirdikten sonra devam etti. "Ariel, kanatlarını bir daha asla geri alamayacaksın." Bu söylediğiyle etraftaki melekler nefeslerini tutmuştu. Bu, korkunç bir şeydi. Ama Ariel için kanatları önemli değildi. Onları kaybetmeyi asırlar önce kabullenmişti.

"Sizi dünyaya gönderebiliriz, çocuklar." Metatron onlara gülümsemişti ve ayağa kalkıp Michael'in yanına gelmişti.

"Ya istemezsek?" Ariel, oraya gitmeye bayılmıyordu. Melek güçleri olmadan ne yapabilirdi, onu da bilmiyordu ve oradakilerin Eloa'ya bakışları kıskançlığını körüklüyordu.

"Bir saniye!" Mabelle, hızla içeri girerek çiftin yanına ilerledi. Meleklere başı yardımıyla saygıda bulunup, Michael'e döndü.

"Beni dinlemeniz gerekiyor." Mabelle, suçlu bir şekilde öne ilerlemiş ve başını Michael'e doğru kaldırmıştı. "Ariel bu konuda bir şey yapmadı. Size anlattıklarım, yalandı." Diye mırıldandı. Ariel ve Eloa, ona dönmüştü ve gözleri istemsiz bir şekilde açılmıştı.

"Mabelle?" Michael, bakışlarını ona dikmişti ve açıklamasını bekler gibi görünüyordu. Suratında beliren ifade ise kızdığını belirtiyordu.

"Onlar.. Onlar birlikte olmadılar. Eğer böyle düşünürseniz, Eloa'yı göndereceğinizi düşünmüştüm." Başını eğip, birbirine kenetlediği ellerine bakıyordu.

"Sen ne dediğini sanıyorsun?" Ariel, öne doğru atılsa da meleklerin kadının etrafına sardığı bariyerden geçememişti. Hızla geri savrulmuş ve Eloa, korkuyla çığlık atmıştı. Hızlıca erkeğin yanına ilerledi ve elleriyle ona destek olarak kaldırdı.

"Mabelle! Bu yaptığın bize yalan söylemek." Melekler, kendi aralarında konuşurken odayı yüksek bir gürültü kaplamıştı. Ortam gittikçe daha kızgın bir hal alıyor, Mabelle renkten renge giriyordu.

"Bunu neden şimdi söylüyorsun?" Metatron, onun yalan söyleyip söylemediğini çok rahat anlayabilirdi ama bunu yapmak yerine kadını sormayı tercih etmişti. Burada, onlara yalan söyleyemezdi. Melekler, yalanın kokusunu çok rahat alırlardı.

"Ariel'in gitmesini istemiyorum." Diye mırıldandı neredeyse duyulmayacak şekilde. Kadın, erkeğe bakmaya cesaret edememişti. O yüzden sürekli baş meleklere bakıyordu ama durumu gittikçe kötüleşiyordu. Bunu hiç yapmamalıydı. 'Lanet olsun!' diye fısıldadı içinden.

"Benim yerimde lanet okuma!" Michael aurasını etrafa yayarken, ondan gelen güçle her taraf morla karışık bir maviye bürünmüştü. Sis, etrafı kaplıyordu ama melekler, birbirlerini çok rahat görüyorlardı.

"Cennete bir daha girmeyeceksin, Mabelle." Diye tısladı. Kadını korkutmak istemiyordu ama bu yaptığı, yanlıştı ve Michael, yalanı affetmezdi.

"Üzgünüm." Kadın başını kaldırıp, Ariel'e döndü ve bir şeyler söylemesini istedi. Ama erkek ona ölümcül bakışlar gönderince, yapabileceği tek şey erkeğin iyi olmasını sağlamaktı.

"Pederle iş birliği yapanda benim. Ona ayini düzenlemesi için gerekli şeyleri sağladım." Diyerek suçunu tamamen itiraf etmişti. Michael, daha fazla kadına katlanmayacaktı. Kadının yanına inmişti ve Mabelle, gerçekten çok korkuyordu. Baş meleklerin öfkesiyle bir kez karşılaşmıştı. O da Ariel'in kırbaçlandığı zamandı. Onlar, sinirlendiklerinde çok zalim oluyorlardı. Hiçbir şeyi affetmiyor ve bağışlamıyorlardı. Michael'in elinde beliren kobalt mavisi kılıç, kadını iyiden iyiye korkutmuştu. Onunla ne yapmayı planlıyordu? Mabelle, gözlerini kapattı ve sonunu beklemeye başladı. Michael yanına yaklaşıp, onun kalp atışlarını dinlemeye başladı ve sonunda kılıcı boynuna bastırıp, bir kesik açtı. Kan, yavaşça bedenine akarken Mabelle, etrafa aurasını dağıtıyordu. Ondan çıkan renkler genelde gri ve kahve tonlarındaydı. Işık demetleri kadının bedeninden çıkıyor, havada süzülüyor ve cennetin farklı bölgelerine gidiyordu. Ariel ve Eloa, birbirlerine sıkıca sarılarak kadını izlediler.

"Ruhun meleğinden arındı, Mabelle." Michael, bunu o kadar basit bir şey gibi söylemişti ki. Ariel, bunun verdiği acıyı tahmin edemiyordu. Bir kere kanatlarından olmuştu ve acısı dayanamayacağı kadar çoktu. Kanatları parçalanırken o yere düşüyor ve Eloa'ya yaklaşıyordu. Ama bunun düşüncesi bile acıyı hafifletmemişti. Dünyaya düştüğünde ise bir gün boyunca aralıksız uyumuştu. Yine de meleği, onu terk etmemiş ve onu korumuştu.

"Üzgünüm." Eloa'nın fısıltısı meleklerin kulağına ulaşmıştı. Michael, Mabelle'in bedenini bırakmış, Eloa'ya yönelmişti. Ama Mabelle'i kimse tutmamıştı ve beden, yere yığılmıştı.

"Böyle biri için üzülmemelisin, Eloa." Diyerek kadını bilgilendirme isteğini bastırdı. Bu kadın, tahminince cennetteki en günahkâr insandı.

"Gideceği yer neresiyse, onun için iyi olmayacak ve bir melek, cehenneme gitti diye sevinmeyeceğim."Eloa, ona karşı tavrını korumuştu. Kadın her zaman mutluluk ve huzurdan yanaydı. İçinde bir şeytanı taşıması bile etkilememişti bunu.

"Sanırım haklısın." Michael, başını meleklere çevirip bir süre bekledi ve hepsi, sırasıyla başını salladı.

"Bu yüzden.. Ariel'e ve sana kanatlarınızı geri veriyoruz. Güçlerinizle birlikte." Michael, mutlu görünüyordu. O huzursuz halinden eser yoktu ve erkek, onlara bakıp gülümsedi. Sanki hiç sahip olamayacağı bir şeye bakıyordu.

"Teşekkürler." Ariel ve Eloa, aynı anda teşekkür etmişlerdi. Bu yaptıkları şeye gülüp, birbirlerine bakmışlardı.

"Şimdi gitmeniz gerekiyor." Metatron, onların yanına inip melekleri selamladıktan sonra onları da alarak dünyaya inmişti. Bir evin ortasında duruyorlardı ve binanın en üst katındaydılar. Eloa, cama yaklaşıp dışarıya baktı. Henüz gece değilse de hava kararmaya başlamıştı ve insanlar, ışıkları yakmışları ve eğlence kulüplerinden sesler yükseliyordu. Eloa, burayı çok sevmişti.

"Bu benden size bir hediye, çocuklar." Onlar da dışarının büyüsüne kapılıp, teşekkür etmeyi unutmuşlardı. Melek, sessizce onların yanından ayrıldığında, Ariel çoktan kadını cama dayamıştı ve bedenini ona bastırıyordu.

"Sanırım artık bir engel kalmadı." Diye fısıldadı kulağına doğru.

"Evet, kalmadı sevgilim." Eloa, o kadar mutlu olmuştu ki. Ama bu güzel anı, boş bir evde ve bir cam kenarında mahvetmeyecekti. "Ama önce evi döşemeliyiz ve ben bunu 'insancıl' yollarla yapmak istiyorum." Eloa dünyada vakit geçirmek istiyordu. Melek olduklarını unutmak ve bir süre sakince yaşamak istiyordu. Eğer bir süre sonra sıkılmayacağından emin olsa, melek güçlerini ve kanatlarını da bırakırdı. Ama Ariel için durum farklıydı. O hep havada olmayı severdi ve kadın, bunu geçmiş yüzyıllarda fazlasıyla beynine kazımıştı. Ariel, onu kucağına alıp evin çatısına uçtuğunda, kadın kıkırdadı.

"Sanırım alışkanlıklarından vazgeçmemişsin." Eloa, kıkırdayarak onun kıyafetlerini çıkarmasını izliyordu.

"Gökyüzünü seviyorum." Ariel, pantolonundan kurtulup çatıya bıraktığında kadının tişörtünü çekiştirmeye başlamıştı.

"Sana sonra dedim." Diyerek ondan kaçan Eloa, oyunları çok özlediğini fark etti. Onunla ilgili her şeyi çok özlemişti. Onu ve her şeyini.

"Beni sabırsızlandırıyorsun, Eloa ve ben kızarsam, hoşgörülü biri olmam, biliyorsun." Erkeğin sesindeki saf tehdit fark edilse de kadın umursamadı ve tişörtünü onun ellerinden kurtularak kendini eve attı.

"Duvarlar beyaz olsun ve üzerine pembeyle çiçekler yapabiliriz belki?" Eloa, ondan onay beklercesine başını çevirdi.

"Birkaç saniyemizi alır." Ariel, onun isteklerini dünden gerçekleştirmeye razıydı.

"Bunu insanlar gibi yapacağız." Parmaklarıyla, duvarın kenarında beliren boya ve fırçaları gösterdi.

"Olamaz!" Ariel, kadını kendine çekip dudaklarını dudaklarına bastırdı. "Öpücük almadan yapmam." Kadının onayı, ateşli bir öpücük olmuştu. Eloa, erkeğin dilinin ritmini yakaladığında onu daha çok kendine çekip kollarını boynuna doladı ve tek eliyle saçıyla oynadı. Bir süre daha öpüşüne karşılık verip geri çekildi ve fısıldadı.

"İşler bittiğinde, devamını alabilirsin." Ariel, onun bu sözleriyle kadını gıdıklamaya başlamıştı ve kahkahalar, evin dışına bile taşmıştı. 


Cehennem YapımıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin