"Bunları yaptığımıza inanamıyorum." Eloa, o kadar çok uğraşmıştı ki.. yorgunluktan neredeyse ölecekti.
"Buna değdi." Ariel, kadına sarılmıştı ve ikisi de yerde, kıyafetleri boya olmuş bir şekilde yatıyorlardı. Eloa, boya almak için gittiklerinde çok dolanmış ama istediklerini sonunda bulmuştu. Ev ise tam bir faciaydı. Eloa boyayı yanlışlıkla Ariel'in üzerine sıçratmıştı ve oyun öyle başlamıştı. İki sevgili birbirine fırçalarla boya sıçratmış ve evi batırmıştı. Her yerleri boyaydı ve Eloa, oldukça eğlenmişti. Ariel parmağını kadının yüzüne götürüp, dudağının yanında bulunan açık renkteki boyayı silmişti. Eloa da onun yaptıklarına karşılıksız kalmamıştı. Kadına her dokunuşunda, Eloa titriyordu. Hala içini titretiyor olması onu mutlu ediyor ve daha çok arzulamasına sebep oluyordu.
"Bir yatak almalıydık." Ariel, onun gözlerindeki tutku pırıltılarını görünce söylemişti bunu. Yatak olmalıydı ve şu an aklına tek bir yol geliyordu. Ayağa kalkıp birkaç söz mırıldandı ve yatağı andıran bir şey odanın ortasında belirdi. Eloa yavaşça ilerleyip dokundu ve yumuşacık olduğunu anlayınca gülümsedi. Buluta benziyordu. Sanki bulutlar aşağı inmiş ve onlar için bir yatak oluşturmuştu.
"Fazla oyalanıyorsun." Ariel onu kucağına alıp yatağa yatırdığında kadının boyalı saçları yayılmıştı ve Ariel, onun bu haline de bayılmıştı.
"Boyalı halinle bile çekicisin, sevgilim." Dedi ve ona bir öpücük verdi. Bu, başlangıçtı. Ariel onu kendine çekip öpücüğü alevlendirdiğinde Eloa olacaklar için sabırsızlanmıştı. Bacaklarını aralayıp, onu daha çok kendine çekti. Kollarını onun boynuna dolayıp, ellerini saçlarından geçirirken Ariel onun üzerindekileri çoktan parçalamıştı. Kadın başını yana çevirip parçalanmış kıyafetleri görünce dehşete düştü. Ses duymamıştı ve onun böyle haşin davranması hoş değildi. Kaşlarını çatıp ona tekrar döndüğünde Ariel sırıtıyordu.
"Kendinden geçtin, melek." Diyerek dudaklarını boynuna indirdi. Eloa o an ne diyeceğini unutmuştu ve kendini erkeğe bırakmıştı.
Ariel, kendi üzerindeki kıyafetlerden kurtulduğunda Eloa nefesini tutmuştu. Bunu Ariel'in göreceğini düşünmemişti oysaki.
"Beni utandırmayı bırak, Ariel." Eloa, kolunu göğüslerine sarmıştı ve onun bakışlarını düşünmemeye çalışıyordu.
"Bu kadar güzel olmaktan vazgeç o zaman." Ariel onun konuşmasına fırsat vermeden dudaklarını göğüslerinin arasında gezdirdi ve kadın, beynini tekrardan o sarhoş edici etkiye bıraktı. Ariel dudaklarını onun vücudunda gezdiriyordu. Meleği, yine onunlaydı. Dudakları şimdi en mahrem yerine inmişti ve kadın çığlık attı. Buna alışkın değildi ve Ariel, bunu ona sadece bir kere yapmıştı. Eloa gözlerini sıkıca kapattı ve kendini onun ellerine bıraktı. Erkek ondaki bu değişimi görünce hınzırca gülümsedi ve üstünde yükseldi. Bedeni, onun içini doldururken etrafta beliren ışık demetleri çok güzeldi. Eloa gözlerini açmıştı ve onları fark edip şaşırmıştı. Kendisi hazzın doruklarındayken, etraflarındaki parlak çizgiler, onu şaşırtıyordu.
"Bu çok güzel." Diye fısıldadı. Parmağını Ariel'in göğsünde gezdirdi. Ariel, onun üzerinde hareket ediyor ve kadının inlemelerini dinliyordu.
Eloa tırnaklarını onun sırtına öyle bir geçirmişti ki, tırnaklarına bulaşan kanı görünce canını yakıp yakmadığını anlamak için ona baktı. Ariel onun yaptıklarına aldırmadan kendini bir kez daha sertçe içine itti ve inlemesini dinledi. Sonra dudaklarını dudaklarına bastırarak daha da hareketlendi. Ariel, onun her şeyini istiyordu. Bedeni, onun bedenini görünce aniden tepki veriyordu. Onun her şeyini seviyordu. Dilleri yeni bir ritim tutturmuştu ve Eloa, gözlerini açmaya korkuyordu. Her şey rüya gibiydi. İkisi sonunda birlikte yaşayabilecekti. Ariel kadına o kadar haşin davranıyordu ki sonunda Eloa onun dudağını ısırdı. Ariel acıyla inledi. Eloa onun dudağını daha çok kendine çekti ve Ariel dudağından akan kan, onun ağzına doldu. Eloa ona gitmesi için izin vermiyordu. Daha çok kendine çekiyor ve bedenlerini ayırmamasını sağlıyordu. Ariel sonunda onun göğüslerinden birini avucunun içine aldı ve sıktı. Kadının bedeni diğer meleklere göre daha basitti. Baktığında çok ilgi çekmese de, incelediğinde her detayı çekici geliyordu. Ariel, son bir hareketle onun içinden çıkıp, kadını kendine çekti ve ensesini öpmeye başladı. Eloa onun boynundaki ağzını düşündükçe kıpırdanıyordu.
"Tanrı aşkına, Ariel!" Onu itmeye çalışsa da erkek izin vermedi ve daha çok kendine çekti. Elini onun göbeğinde gezdirince Eloa'nın ağzından bir tıslama çıktı. Bu her zaman yaptığı bir şeydi.
"Uyumana izin mi vermeliyim yani?" Ariel'in sorusuna cevap, kucağındaki kadından değil, başka birinden gelmişti.
"Ah, ben sizi sonsuza kadar uyutacağım çocuklar. Merak etmeyin." İkisi de ani bir hareketle yatakta doğrulmuştu. Lilith, onların karşısında duruyor ve merakla izliyordu.
"Burada ne arıyorsun?" Ariel'in amacı onu oyalamaktı ve burada olma sebebini gerçekten de merak ediyordu.
"Sevgilimi benden çaldın, Ariel." Kadın onlara doğru yaklaştı ve sonra cama dönüp sessizce birini çağırdı. İçeri giren bebek, onun çocuğuydu.
"Bende seninkini almaya geldim." Diye fısıldadı Eloa'ya doğru. Amacı kadını korkutmaktı ama Eloa, korkmamıştı.
"Oğlumla tanışın." Dedi ve biraz geri çekildi. İki melekte aniden kendini yerde buldu ve atik bir hareketle melek formlarını girdiler. Kanatları odayı büyük oranda kaplıyordu ama ikisi de umursamadı.
Bebek, artık o kadar da küçük değildi. 4-5 yaşlarındaki bir çocuğun bedenine sahipti ve hiçte sevimli görünmüyordu. Etraf gittikçe ısınmaya başlamıştı. Lilith, cehennem ateşini çağırıyordu ve birden binanın altını cehennem alevleri kapladı. İnsanlar çığlık atıyor ve kaçıyorlardı. Ama Lilith durmuyor, alevlerin gittikçe yükselmesini sağlıyordu.
"Sen çıldırmış olmalısın!" Eloa'nın öfkeli sesi onu güldürmüştü.
"Evet, Eloa. Çıldırdım." Lilith çok korkunç görünüyordu. Neden bu kadar sinirli olduğu bilinmese de gözlerindeki acı kendini belli ediyordu.
"Ve sen de çıldıracaksın." Lilith onlara doğru hareket ederken salonun çevresini saran beyaz güç alevleri durdurmuştu.
"Buraya kadar, Lilith." Baş melekler onların yanında yerlerini almışlardı ve Micheal, doğrudan kadına bakıyordu. Lilith o an rahatladı ve ona gülümsedi.
"Seni özlemişim, Micheal." Dedi cilveli bir sesle. Kadının ne yapmaya çalıştığı açıktı. Onu baştan çıkaracak ve sonra öldürmeye yeltenecekti.
"Ben seni özlememişim, sürtük." Micheal normalde küfür etmezdi ve bu sefer, kadın sınırları zorlamıştı. Micheal,onu yarattığı alevleri sürdürürken bir anda odada ki her yer buzla kaplandı. Herkes neler olduğunu anlamaya çalışıp, birbirine bakarken Eloa'nın ve bebeğin yükselmeye başladığını fark etti.
"Bunu o mu yapıyor?" Micheal, merakına yenik düşmüş ve sormuştu. Lilith ise geri geri kaçmaya çalışmış fakat buz her yeri kapladığı için düşmüştü.
"Benden kaçamayacaksın, anne." Bebek, kadına doğru ilerleyip birden elinde bulunan buzdan hançeri vücuduna sapladı. Lilith, onun küçük bedenine tepki gösteremiyordu çünkü bebek, onu buza yapıştırmıştı ve gücünü emiyordu.
"Bunu bana yapamazsın." Lilith'in hırıltılı sesi ve karnından boşalan kan, Micheal'i çok etkilemişti. Sevdiği ve değer verdiği tek kadın orada ölüyordu ve onun yapacak hiçbir şeyi yoktu.
"Yaparım, anne. Senin yanına geleceğim." Dedikten sonra bir anda etraftaki buzlar çözülmüş ve hayat, eski halini almıştı. Bebek ölenlere hayatlarını geri vermiş ve Lilith'i de alarak cehennemin ulaşılamayacak bir köşesine gitmişti. Oradan ne Lilith ne de bebek geri çıkabilirdi. Küçük çocuğun güçleri herkesi şaşırtsa da melekler bu kolay zafere sevinmiş ve gülümsemeye başlamışlardı.
"Yeniden benimsin, melek." Ariel, kadını kollarına çektiğinde Micheal'in onlar için mutluluk dilediğini az çok duyabilmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennem Yapımı
RomanceBir melek, bir şeytana âşık olmuştu. Peki, bu cehennem yapımı ona âşık olacak mıydı?