1.0

126 10 28
                                    

akşam saat yedi buçuk olmuştu. müşteriler yine fazlasıyla vardı. yerleri süpürüyordum. o sırada kapıdan içeri giren iki tanıdık göz ve o tanıdık gözlerin yanında iki tanıdık göz daha gördüm. kim taehyung ve jeon jungkook! defolun, neden buradalar ki?

süpürgeyle beni gören taehyung yanıma gelip yere bakan çenemi kaldırdı "merhaba, bize iki kahve! lütfen, bayan nini." dedi.

"ah, oldu paşam!" dedim dalga geçiyor olmalıydı.

"ne demek o? sen burada çalışan değil misiniz sürtük?"  dedi jungkook.

"ah, çok özür dilerim. pezevenkler ve orospular giremez diye bir uyarı levhası asmayı unuttum, beni bağışlayın!" dedim dalga geçercesine.

tam o anda jeongyeon yanıma geldi "ben ilgilenirim, bayan jennie." dedi. "gerek yok." dedim ve göz devirdim.

"merhaba, iki kahve lütfen! filtre kahve." dedi taehyung.

"tamamdır, hemen!" dedi jeongyeon ve hemen mutfağa koştu.

"o kız sizi elde etmeye çalışıyor, haberiniz olsun." dedim ve göz devirdim. süpürgeyi köşeye koydum.

taehyung ve jungkook 9 numaralı masaya oturmuştu.

vee o sırada kapıdan içeri bir çift göz girdi. o gözleri daha önce gördüğüme yemin edebilirdim ki gerek bile yoktu. onu tanıyordum ve o da beni tanıyordu.

"n'aber lalisa?"

"ah, seni gördüm ve iyiyim je-" diyecekken gözleri 9'a kaymıştı.

moral düşüşü iş looding...

"hey, lili. lütfen onlara bakma ve onları takma. amaçları zaten bizim gözümüze girmek. lütfen, onlara istediğini verme."

"hayır, nini. sadece onları tebrik etmek istiyorum." dedi ve 9'a yöneldi. bende ardından koşarak gitmeye çalışıyordum. 9'a vardığında kolundan tuttum. jungkook ve tae lisa'ya bakıyordu.

"ne var şerroo, lalisa?"  dedi taehyung.

"sanırım, o kelimeyi sevgiline diyecektin, tae." dedi lisa.

"lütfen ya-"

"sus, jennie. ne istiyorsun lisa? moralimi bozmayı kes, beni terk eden sensin! elimde yüzükle seni beklerken!" dedi jungkook.

"ahaha! neden terk ettim acabaa? sen beni en yakın arkadaşın bildiğim çocukla aldattığın için olabilir mi, jeon?!" lalisa'nın gözlerinden adeta alev fışkırırken söyledi.

"yeter!" diye bağırdım. "sizin kahveler gelecek!" diye ekledim.

"tebrik ederim, jeon. istediğin bendim... ama sanırım onu-kelimeyi- yanlış söylemişsin. o 'ben' değildim. sen tae ve lisa'yı karıştırmış olmalısın..." dedi lisa gözleri dolmuş, eskileri hatırlarken.

"lisa! seni üzmek hayatta isteyeceğim son şeydi. sarhoş olduğumu unutuyorsun. lütfen, defol. konuşmak istemiyorum." dedi jungkook. lisa ile oradan ayrıldık.

jeongyeon 9'a kahveleri götürdü. ben onları izledim. yanımıza seulgi gelince sessizliğimiz bozuldu.

"vay, siz sabah birlikte değil miydiniz ya?" diye sordu seulgi lisa'ya dönüp.

"evet, seulgi. arkadaşımla sabahta akşamda görüşebilirim, ne var bunda?" dedi lisa ve göz devirdi.

"öf, lalis. abartma tozu mu içtin? herneyse n'abersiniz bakalımm?" diye ekledi seulgi.

"iyiyim, patroncuğum." dedim ve göz devirdim.

"seni ilgilendirmiyor." dedi lisa ve göz devirdi. "ben gideyim artık, neden geldiğimi bile unutttum..." dedi lisa ve yanağıma bir öpücük bırakıp gitti. yanağım, acıyla sızlıyordu. hatta yanıyor diyebilirdim.

seulgi "neden lisa'ya hâlâ güveniyorsun?" diye sordu.

"ne diyorsun bayan seulgi?" diye sordum.

"bana seulgi de. en azından şimdilik. sonra patron dersin."

"tamam, seulgi."

"lisa ile üniversite yıllarında sevi-"

"tamam, devamını getirme." dedim gözlerim açıyordu.

"ve o sana kIzLaRdAn HoŞlAnMıYoRuM mu diyor? ah, saçmalık"

"seulgi, bu ne kadar sürdü bana onu söyle!"

"tam olarak öyle olmadı. üniversitede yeri'nin verdiği partide içmiştik sonra yukarı çıkıp tuvalete gittim. lisa kapıyı kitlemeyi unutmuş, sarhosluktandir. sonra bende sarhoşum tabii. birlikte kaldık sonra işte şey oldu ve sonra yatağa ve sorna anladın sen..."

"sarhoş? adı üstünde sar ve hoş! lisa sarhoşken ne olduğunu bilmiyor, seulgi. abartma. o bana yalan söylemez."

"iyi, öyle olsun."

yanımdan gitti. jeongyeon yanıma geldi "ben çıkıyorum, yarın görüşürüz." dedi ve önlüğünü asıp gitti.

gidip taehyung ve jungkook'un masasından kahveleri aldım. "bir tane mozaik pasta ve kahve daha alacağım." dedi taehyung.

"p-pekala..." dedim. Bu bana bir şey hatırlatıyordu... biz birlikteyken mozaik pasta yiyip kahve içmiştik.

"abartma, ben gideceğim." dedi jungkook. "gece oldu, işlerim var." diye ekledi.

"ben, kalacağım. sen git. öderim." dedi taehyung ve jungkook gitti.

kahve ve mozaik pastayı alıp taehyung'un önüne koydum. gidecekken, kolumdan tuttu.

"jennie," diye seslendi "lütfen, biraz otur." diye ekledi. "istersen tabii. zorlamam."

kaşlarımı kaldırıp  indirdim "beş dakika!" dedim.

"sağol!" dedi taehyung heyecanla.

~~~

"lisa..." dedim "beni çok üzüyor..."

"neden? aranız mı bozuk?"

"hayır, tae. ama bana 'ben kızlardan hoşlanmıyorum' diyipte kızlarla şey yapması canımı acıtıyor..."

"öyle mi, jennie?"

"evet... gerçekten kalbim yanıyor. onu seviyorum. ama o bana değer vermiyor."

"üzücü..." elimi tuttu "lisa da jungkook'u seviyordu, jennie. o neler düşündü, anlayabiliyor musun? bence anlayamıyorsun! senin yaşamadan anlaman imkansız, jennie. ama sorun ne biliyor musun? jungkook da lisa'yı seviyordu. tek problem jungkook yanlışlıkla yapmıştı, beni yanlışlıkla öpmüştü..."

"ah, hayır. siz sevgilisiniz tae! nasıl yanlışlıkla öpebilir?"

"öyle değil. sonra karar aldık. mecburduk."

"mecbur falan değildin tae! mecbur falan değildin..."

dudakları dudaklarıma değmişti. öpüşüne karşılık vermek o kadar istedim ki... ama bir an aklıma lisa geldi ve ona ihanet etme korkusuyla doldu içim.

onu ittim. ardından ayağa kalktık ve taehyung'un üstünden kahve döktüm. seulgi bunları görmüştü. en iyi müşterisi taehyung'un üzerine kahve dökmüştüm hatta ardından bardağı da yere atmış kırmıştım.

seulgi bağırarak yanıma geldi.

"kovuldunuz, bayan kim!"

Dream ~ JenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin