4.1

26 2 0
                                    

2 gün sonra

jisoo ve lisa ile kahvaltı yapıyorduk. lisa ile işe gitmek için hızlı davranıyorduk.

kahvaltı bitince hemen tezgaha koyduk ve jisoo ile ayakkabılarımızı giymeye başladık. lisa'da arkadan bizi bekliyordu.

jisoo'ya giymesi için yardımcı oldum. tabii, karnı çok şişmiş değildi ama yine de zorlanıyordu.

~~~

jisoo'yu şirkete bıraktık. lisa kafenin önüne gelince durdu "rosé'yi anlayamıyorum. bu düşünce kafamı allak bullak ediyor, jen."

gülümsememi bozdum "seni anlıyorum lili. çünkü bende aynı düşünceler içerisindeyim. rosé çok iyi biridir ama ne oldu da böyle davranıyor... garip! bunu onunla konuşsak çok iyi olur. jisoo bu halde üzülsün asla istemiyorum."

lisa gülümsedi "bende sevgilim." diye ekledi ve dudağımı öptü. dudaklarımı öperken elini kalçama bastırdı.

öpüşünü kesince "akşam yaparız, şuan çalışsak iyi olur bebeğim." dedim.

"tamam hayatım. öğle molasında yanıma gel istersen." dedi lisa.

"yok, lisa. ben molaya çıkmak istemiyorum. çalışacağım." dedim ve arabadan indim.

yavşak, piç. ne biçim gülümsüyor ya!

direkt kafeye girdim. saat sekiz on geçiyordu ve içeride sadece bayan seulgi ile jeonyeon vardı.

koşarak jeongyeon'a sarıldım. "nini! lisa ile evliliğini kutlarım! düğünde görüşemedik." dedi direkt.

seulgi yanımıza geldi ve sarılmamız bitince elimi sıktı "lisa ile evlendiğini bilmiyordum. gerçi davetiye geldi ama benim işlerim vardı. kusura bakma nini, gelemedim." dedi seulgi.

"önemli değil bayan seulgi." dedim ve gülümsedim.

"lisa," dediğinde ona döndüm. jeongyeon gidip kahvelerin tozları ile ilgileniyordu.

"onun yönelimi... yani işte o kızlardan hoşlanmazdı ne oldu bu kıza?" diye sordu seulgi ardından.

gülümsemem sinire dönüşmüştü "ben farklı geldim, bayan seulgi!" dedim ve göz devirdim.

kolumdan tuttu "ö-öyle bir şey o-olamaz. anlaşmalı evlilik falan mı?" diye sordu ardından.

göz devirdim "sizi kırmak istemem bayan seulgi. patronumsunuz. ama lisa işte, erkeklerede bir şey hissetmezdi. o sadece lisede başladı bu işlere. bizden değil tamam mı?!" diye çıkıştım.

seulgi gözleri dolunca gülümsedi "haklisin jennie, kusuruma bakma." dedi ve saçlarını savurdu.

"bittiyse, işime gidiyorum bayan seulgi." dedim ve göz devirdim.

"bitti mi?" diye sordum ardından. yutkundu ve başını salladı "bitti..."

jeongyeon'un yanına geçip önlüğümü bağladım. "eee nabersin? nayeon falan." diye sordum.

"çok güzel ilişkimiz var. böyle ne denir ona, soft! birbirimizi şuana kadar hiç kırmadık veya trip atmadık. düşün yani bir ay oldu! bir ay! tabii, kısa gelebilir ama genellikle sevgililer 2 haftayı bulmaz direkt kıskançlığa başlar ya."

gülümsedim "çok güzel. peki neler yaptınız anlatsana." dedim ve fincanlari çıkardım.

"sinemaya gittik, alışveriş yaptık, film izledik evde. birbirimizin evine gidip seks yapmak yerine yeni yemekler denedik, kahve yaptık. yeni aktiviteler edindik. hatta inanabiliyor musun jennie? nayeon ile seramik kursuna gidiyoruz!"

"ooo! nayeon seramik yapmayı çok istiyordu, demek birini bulmuş sonunda. hemde o kişi sevgilisii."

~~~

"buyrun efendim, ne istersiniz?"

"imh, ben buraya ilk defa geliyorum. arkadaşlarım jungkook ve taehyung önermişti. siz bana bir kahve önerseniz... nasıl olur?" diye sordu beyefendi.

jungkook ve taehyung deyince yutkundum.

"j-jungkook ve taehyung'un mu arkadaşısın?" diye sordum.

"e-evet, tanıyor musunuz?" diye sordu.

"evet... jungkook benim arkadaşımın eski sevgilisi, taehyung ile aldatmıştı." diye yanitladim.

siktir, arkadaşım mı dedim?!

"yoksa, sen lalisa manoban'ın arkadaşı mısın?!" diye sordu.

"oh, hayır. karisiyim ama arkadaşı da denebilir."

"yoksa... taehyung'un bahsettiği kadın sen misin? eh, şeydi... şey, heh! jennie kim yani jennie manoban daha doğru olur." dedi ve hafif bir gülümseme attı.

"evet, ben oyum. peki sen?" diye sordum.

"ben jimin, park jimin." dedi.

"aaa, biliyorum ben seni. taehyung hep şey derdi 'seni jimin ile tanıştırmak istiyorum.' diye. bak şimdi, taehyung yanımızda değil ama birlikte tanıştık."

"jennie, acaba birlikte kahve mi içsek? hem konuşuruz hem sen bana kahve önermiş olursun, ha?"

"olur!" dedim ve gülümsedim. jimin 6 numaralı masaya oturdu ve bende seveceğini düşündüğüm 'ice latte' yi yapmaya  başladım. jeongyeon gülümsedi "peki bu kim? yine tek gecelik ilişkilerinden mi?" dedi dalga geçercesine.

"ha-ha-ha! hayır, taehyung'un arkadaşıymış." göz devirdim. "sana sonra anlatırım olur mu jeong?"

"tamam." dedi ve gülümsedi. kahveyi alıp jimin'in karşısına oturdum.

"umarım beğenirsin." dedim ve gülümsedim.

ilk yudumunu aldı "hmm, beğendim. arık hep gelir içerim." dedi ve kıkırdadık.

telefonumun çalması ile gülüşmemiz bozuldu "affedersin." dedim telefonu açtım.

- efendim park chaeyoung?

-ya jen! bana soyadımla adımı birleştirip konuşma!

-tamam rosie. efendim?

-konusmak ister misin?

-cok iyi olur.

-konum at.

-niye lan napcan?

-kafeye gelicem jennie! napabilirim. sikicek miyim?

-olabilir vallaha sevgilini hamile bırakınca...

-sus! şirketten çıkıyorum konum at.

-tamam atıyorum.

Jennie Manoban;
Konum📍

"bir sorun mu var jennie?" diye sordu jimin.

"ah yok, bir arkadaşım gelecekmiş de. taehyung ve jungkook hala sevgili mi jimin?"

"onlar sevgili miymiş!? aq ben jungkook ve lalisa sevgiliydi sonra lisa işte jungkook'u aldattı diye biliyorum!"

sikeyim tae!

"ne alaka aq? jungkook aldattı asil hemde gözlerimle gördüm."

"ne! anlatsana nasıl oldu?"

"anlatır."

"pezevenkler..."

"sus kız ayıp ayıp."

"kizmiyim ben?"

"öyle demek istemed-"

"JENNIEE!" rose nin sesi ile cumlem kesildi. ayağa kalkıp rose ile yanaktan yanağa öpüştük.

rosé jimin'e döndü ve el sıkıştılar "ben park chaeyoung." dedi. "park jimin."

rosé gulumsedi ve yan sandalyeye oturdu "aa şansımıza soyadimiz aynı ha."

"evet öyle oldu."

gülümsedim. yakışıyor orspu rosé! ama hayır jisoo var...

~~~

bu hikayeyi unuttum galiba-

Dream ~ JenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin