-2-
❝Ebru❞
Eve döndüğümüzde Akel'in ağzını bıçak açmıyordu. Öyle öfkeliydi ki yanına bile yaklaştırmadı. Ben de üstüne gitmedim. O balkona çıkıp sigara içerken ben de uyumak için hazırlandım. Üstümü değiştirirken pijamamı aldığım yerde onun ceketi duruyordu. Bir tarafı gereğinden fazla kabarıktı. İçinde bir şey vardı. Meraklandım ama yakalanma korkusu da yaşıyordum. Şimdi bu kadar sinirliyken ceketinin ceplerini karıştırdığımı görseydi kıyameti koparırdı.
Bunun hoş bir şey olmadığının farkındaydım ve genellikle yaptığım bir şey de değildi. Akel'in özel alanlarına saygı duyuyordum ama merak da ediyordum. Temkinli bir biçimde etrafıma baktıktan sonra ceketinin cebine baktım. Bir şey yoktu. İç cebine uzandım zorlanarak. Bir şey vardı ama ulaşamıyordum. Ceketi askıdan çıkarmak zorunda kaldım.
Bu kez daha kolay bir biçimde iç cebine uzandığımda koyu kırmızı kadife bir kutu vardı içinde. Ne çok büyük ne de çok küçüktü. Usulca kutuyu aralayıp baktığımda çok şık bir künye olduğunu gördüm. Taşları parıldıyordu. Dudaklarım düz bir çizgi hâlini alırken kapattığım kutuyu göğsüme bastırdım suçluluk duygusuyla. Beni düşünmüştü. Bana almıştı. Bense içten içe ona ne kadar kızmıştım bana bağırdığı için. Üstelik eşyalarını karıştırmak gibi bir saygısızlık yapmıştım.
Hemen fark ettirmeden kutuyu ceketinin iç cebine geri koyup yeniden askıya astım. Demek Akel bana hediye almıştı ve vermek için doğru zamanı kolluyordu. Ne romantik. Gerçi pek böyle şeyleri yoktu Akel'in ama bu kez içinden gelmişti herhâlde. İşle ilgili bu kadar kaygı duyarken bir de buna masraf yapmıştı. Beni düşünmüştü. Canım kocam.
Hevesle pijamalarımı giyip yatağa girdim ve gözlerimi kapadım. Akel'in doğru zamanı kollayıp bana hediyemi vermesi için sabırsızlıkla bekleyecektim. Bayramlığını giymeye hazırlanan hevesli çocuklar gibi gözlerimi yumdum heyecanla.
Sabah uyandığımda ise Akel evde yoktu. Erkenden hazırlanıp çıkmış olmalıydı. Duymamıştım bile çıkıp gittiğini. Saate baktığımda normalden bir saat erken kalkmıştım. Dün geceki huzursuzluktan uyku da tutmamıştı zaten. Öyle dönüp durmuştum.
Bir duşa girip kendime geldim. Siyah ve beyaz çizgileri olan gri blazer ceket ve etek takım elbisemi giydim. Saçlarımı kuruttum, hafif dalgalandırdıktan sonra sade bir makyajla cansız yüzümü renklendirmeye çalıştım. Dün geceden dolayı biraz gergindim ve galiba bu yüzden olacak ki karnıma hafif kramplar giriyordu. Sanırım artık durum ciddi bir boyuta gelmişti, iyi ki annemi dinleyip doktora gitmek için izin almıştım.
Ayakkabılarımı giyip çantamı aldım ve hazırlanıp çıktıktan sonra arabaya binerken bile tedirgindim. Dünkü kazadan dolayı biraz çekinmiştim. Yol boyunca aklıma doluşan düşünceler beni esir alırken ya kötü bir şey çıkarsa düşüncesi içimi kemiriyordu. Akel'i arasam da ulaşamadım. Cevap vermedi. Meşguldü sanırım.
Hastaneye geldiğimde kan tahlili gibi bir takım testler yaptırdıktan sonra doktorun yanına döndüm. Güler yüzlü ve sakin bir kadındı ve sanırım bu tavrı yeterince endişeli olan beni biraz sakinleştiriyordu. Test sonuçlarım geldiğinde masadaki kâğıda bakan kadının yüzü biraz düşmüştü. Umarım kötü bir şey değildir, Allah'ım. Belki de gereksiz bir şekilde kişiselleştiriyordum. Belki benimle ilgili bile değildi. Başımı hafif eğerek kaşlarımı çattım ve tedirginliğimi gizlemedim. "Şey, kötü bir şey mi var sonuçlarımda?"
Doktorun yanıt vermesini beklediğim o birkaç saniye bana birkaç yıl gibi gelmişti. Sakin ses tonuyla "Ebru Hanım öncelikle tebrik ederim, hamilesiniz." diye söze girdi kadın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Yıldızlar
Ficção GeralDoğu Karaçay, rakibini bitirmek isteyen hırslı ve gizemli bir adam. Ebru Akyel Çelik; en yakınının ihanetine uğramış, masumiyetini bir kenara bırakıp tamamen değişmeye hazırlanan canı yanmış bir kadın. Bu hikâye, iki yabancıyı bir araya getiren kade...