-7-
Hazırlanıp çıkmak üzereyken zilin çalmasını beklemiyordu Akel. Ebru bir şey mi unuttu diye düşünüp kapıyı açtığında karşısında Yeşim'i görmeyi de. Bu şaşkınlıkla gözleri büyüdü. Önce "Senin ne işin var burada?" diye sordu, sonra etrafına bakıp hızla içeri çekti kadını.
İçeri giren Yeşim hiç de onun gibi panik görünmüyordu. "Sen gelmezsen ben gelirim."
"Aklını mı kaçırdın? Ya Ebru olsaydı burada?"
"Aynı okuldayız akıllım, ders saatlerini biliyorum." Gözlerini devirdi. "Kısıtlı zamanımızda karını mı konuşacağız?" Kollarını adamın boynuna sardı ve onu koltuğa yönlendirdi.
Akel'se bundan son derece rahatsız olmuştu. Eskiden sınırları vardı, Yeşim bu sınırları biliyordu. Şimdi tüm mesafeler kalkmış, sınırlar birbirine karışmıştı. Heyecan güzeldi. Ama hayatını altüst edecek kadarı değil. Ebru'yla kendi evlerinde başka bir kadınla sevişecek kadar değil.
İçinde bulunduğu bu durum onu heyecandan çok gerginliğe sürüklüyordu. "Ne yapıyorsun sen kızım?" Boynundaki kollardan kurtuldu. "Bana bak Yeşim, sen iyice zıvanadan çıktın ha. Biri görürse ne durumda olacağımızın farkında mısın?"
Bozulduğunu belli eden bakışlarıyla dudak büktü. Ancak hâlâ kolları adamın boynundan gövdesine doğru sırnaşık bir edayla dolaşıyordu. "Kimse görmez Akel, merak etme. Bu kadar korkak ve pısırık olma."
"Neden geldin?"
"Dedim ya, seni özledim." Elleri hâlâ adamın vücudunda gezinirken ceketindeki sert baskıyla duraksadı. "O ne?" Kendi kendine söylenerek adamın iç cebindeki kutuyu el çabukluğuyla kavrayıp çıkardı. Kaşları çatıldı. "Bu neyin nesi böyle?" Bir an karısına hediye almış olabileceği düşüncesi öfkelenmesine sebep olsa da yumuşadı. "Bana bak, bu hediye benim olsa iyi olur. Yoksa karına aldığını söylersen-"
Aslında günler öncesinde Yeşim'e almıştı bu künyeyi adam. Ama şuan ona hediye vermek o kadar içinden gelmiyordu ki. Bu yaptığının ne kadar pahalıya patlayacağının farkında mıydı? Bir şeyler söylemek üzereyken kadının dudaklarına yapışmasına dayanamadı. Ne kadar yanlış olduğunu bilse de, bu kıskacın içinden çıkmaya çalışsa da yeniden saplanıp kaldı. Öpüşlerine karşılık verdi ve koltuğa uzanmalarına engel olamadı.
Aynanın karşısında az önce yerlere saçılan kıyafetlerini toplayıp giyinen Yeşim, yeni bir zafer kazanmış olmanın zevkiyle bir bakış attı adama. Aslında Akel onun umurunda değildi. O kazanmayı seviyordu. Heyecanı seviyordu Yeşim.
Akel'i seçmesinin de iki ana sebebi vardı. Birincisi, varlıklı bir adamdı. Her kadının hayalini süslerdi. İkincisi ise Ebru gibi ahlâk bekçisi kadınların büyük büyük konuşmaları sinirlerini bozuyordu. Sanki evlilikleri mükemmelmiş gibi etrafına poz kesmesi ikiyüzlüce geliyordu. Belki de bu yüzdendi Ebru'yla Akel'in evliliğinin çoktan öldüğünü kendine kanıtlayıp durma çabası.
Koltukta yarı çıplak uzanan adam ise karmaşık düşüncelere sahipti. Hem pişman hem de giden heyecanının yenilenmesinden suçluluk duyan garip hisler peşini bırakmıyordu. Yeşim'le olmaması gerektiğinin farkındaydı. Hele ki onun gibi sağı solu belli olmayan biriyle hiç. Bir gün patlatacaktı onları, bugün belli olmuştu.
İçindeki suçluluğu bastırmak için keyifle hazırlanan kadını uyardı yeniden. "Yeşim, şu hareketlerine çekidüzen ver artık. Birine yakalanırsak çok fena patlarız." Durup boş gözlerle onu dinleyen kadına baktı. "Bak, bu ilişki başlarken de sana söylemiştim, ben Ebru'dan ayrılmam. Evliliğimi bitirmem. Sen de bunu çok iyi biliyordun. Bile bile geldin. Şimdi böyle şeyler yapıp da-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Yıldızlar
Художественная прозаDoğu Karaçay, rakibini bitirmek isteyen hırslı ve gizemli bir adam. Ebru Akyel Çelik; en yakınının ihanetine uğramış, masumiyetini bir kenara bırakıp tamamen değişmeye hazırlanan canı yanmış bir kadın. Bu hikâye, iki yabancıyı bir araya getiren kade...