-3-
❝Doğu❞
Onu ilk gördüğümde 1 yıl öncesiydi. Okulun bahçesinde öğrencileri başına toplaşıp bir şeyler isterken elindeki dosyalarla önünde yer açıp yürümeye çalışıyordu. Saçları rüzgârda havalanırken güneş ışığı yüzüne vuruyordu. Demek Akel Çelik'in karısı buydu. Ebru. Güzel isim.
Buraya gelmeden önce evin bahçesinde otururken yanıma gelen Refik onun fotoğraflarını getirmişti. İsteğim üzerine onları takip ettiriyordu. Nerede, ne yaptıklarını, her şeyi bilmek istiyordum. Araştırmaları sonucu elde ettiği fotoğrafları önüme bıraktığında ilgiyle baktım arabasına binmek üzere olan kadının dalgın yüzüne. Ne kadar uzun süre baktığımı hatırlamıyordum ama Refik'in sesiyle kendime geldim.
"Güzel kadın ama değil mi abi?" Ters bakışlarım Refik'i bulduğunda boşboğaz sözlerinden utanıp başını önüne eğdi.
"Elin karısına alıcı gözle bakmak bize yakışır mı Refik?"
"Ondan demedim abi, yani Akel şerefsizine nasıl bakmış gibisinden..." Cümlesini bitirene kadar her kelimesinde sesi utançtan biraz daha kısılmıştı adamın. "Melek gibi yüzü var ondan."
Daha fazla uzatma istersen, der gibi bir bakış attığımda başını bir daha kaldırmamak üzere önüne eğdi. Bu hâliyle başını kuma gömmüş bir devekuşunu andırıyordu.
Uzun zamandır bekliyordum Akel denen bu adamla hesabımı görmeyi. Onunla farklı bir hesabım vardı. Ancak hesapta karısını da olaya dâhil etmek yoktu. En azından başta böyle bir amacım yoktu. Sonra her şey değişti.
Günümüze dönecek olursak, kazayla uzaktan yakından alakam yoktu. Bu hesaba katarak yapılmış bir şey değildi. Zaten kadın gelip kendi çarpmıştı bizim arabamıza. Öyle mahcup ve öyle korkmuş görünüyordu ki. Utanmıştı. Kocasının aksine utanabiliyordu, böyle bir meziyeti vardı. Davet gecesinde beni karşısında görünce ne kadar şaşırdığı da gözlerinde okunuyordu ancak o gece şunu fark ettim, Akel denen herif her türlü şerefsizliği yapabiliyorken karısına yaklaştığım an beklenenin üstünde saldırgan bir karşılık veriyordu. Onun zaafını bulmuştum. Ve bu beni taktik değiştirmeye zorladı.
Sabırlı biriyimdir. Öcümü alma konusunda aceleci davranmam ya da işleri berbat etme pahasına elimi çabuk tutmam. Ben de intikamın soğuk yenen bir yemek olduğunu düşünenlerdenim. Ancak intikam almaktan kastım bir bebeğin canına kast etmek değildi.
Refik kızın eşyalarını toplayıp bir otele girdiğini söylediğinde bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım. Ebru denen o kızla görüşmek istiyordum. Zamanı mıydı bilmiyordum ama kocasıyla ilgili konuşmak istiyordum. Belki de tam zamanıydı. En iyi zamanlamaydı.
Otelin önünde onu beklerken kapıdan çıkan kızın ela gözleri bitkin ve renksizdi. Refik arabadan inip onun yolunu kestiğinde telefonum çaldı. İş için arıyorlardı, reddettim. Şuan bundan daha önemli bir işim yoktu. Yani Akel Çelik'in hayatını karartmaktan.
Kapı açıldığında karşımda duran kadın düştü düşecek gibiydi. Merakla arabadan inip karşısına dikildim. Eteğinin kana bulandığını gördüğümde şaşırdım. Bacaklarında da aynı kızıllık emarelerini gördüğümde durumu sorgulamaya bile vaktim olmadı. Ne olduğunu anlayamadan yere yığılmak üzere olan kadını kollarımın arasına aldım. "Refik! Kapıyı aç Refik!"
Eli ayağına dolanan Refik'in açtığı kapıdan içeri kollarımdaki kadınla girdim. Araba çalıştırıldığında sağ elim istemsizde kadının yanağına uzandı. Cansız yüzü ve çökmüş gözaltlarına rağmen güzeldi. Yanağı kadife gibi yumuşaktı. Solgun yüzü endişe vericiydi. "Nesi var bu kadının?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Yıldızlar
Fiction généraleDoğu Karaçay, rakibini bitirmek isteyen hırslı ve gizemli bir adam. Ebru Akyel Çelik; en yakınının ihanetine uğramış, masumiyetini bir kenara bırakıp tamamen değişmeye hazırlanan canı yanmış bir kadın. Bu hikâye, iki yabancıyı bir araya getiren kade...