6

88 8 50
                                    

Sabaha kadar bölünüp duran uykumdan dolayı bitkindim. Ve hiç iştahım yoktu bu yüzden kahvaltıya inmedim. Kapımın çalınmasıyla elinde yemek olan tepsiyle içeri Bucky girdi. Elindeki tepsiyi yatağımın yanındaki masaya koydu ve yanıma yatağa oturdu.

Bucky: İyi misin? Kahvaltıya gelmeyince merak ettim. Yiyecek bir şeyler alıp geldim.

Abbey: Teşekkür ederim Buck ama hiç iştahım yok.

Bucky: Kabuslar mı?

Abbey: Evet hem de kan kırmızısı..

Bucky hiçbir şey demeden odadan hızlıca çıktı. Bende getirdiği yiyeceklerden atıştırdım. Yatağımda titreyen telefonla oraya döndüm. Benim değildi. Bucky unutmuş olmalı herhalde. Açıktı. Oha Tinder uygulamasını kullanıyor. Tinder uygulamasını görünce gülmeye başladım. Kısa sürede kendime geldim ve uygulamaya girdim. Lena adında birisiyle mesajlaşıyordu. Ve bu kız Bucky'e kalp atmıştı hemde kırmızı. Bu sefer kendimi baya kötü hissetmiştim. Bu seferki Loki'ye hissettiğimden farklıydı. Loki'ye kırgındım çünkü bana biriyle konuştuğunu söylememişti. Duyduğum sesle hemen uygulamadan çıktım ve telefonu aldığım yere geri bıraktım. Bucky elinde bir kuruyla içeri girdi ve kutuyu  bana uzattı. O sırada bileğinde Abbey Stark  yazan bilekliği gördüm. Çok hoştu. 

Bucky: Al bunu senin için yaptırdım. Eğer kabus görürsen buradaki yazıya hafifçe basman yeterli.

KuTuyu alıp açtım. İçinde siyah bir bileklik vardı. Üstünde ise beyaz yazılarla Bucky Barnes  yazıyordu. Bilekliği kutudan çıkardım ve bileğime taktım. Bucky gibi kokuyordu. Bilekliğe parfümünden sıkmıştı.

Abbey: Bu çok güzel teşekkürler Buck. 

Diyerek çekinsemde Bucky'e sarıldım. Bunu beklemiyor olacak ki ilk afalladı sonra o da sarılmama karşılık verdi. Sırıttığı hissediyordum. 

"Bayan Stark, Bay Stark sizi odasına çağırıyor." 

Jarvis'in sesiyle birbirimizden ayrıldık.

Bucky: Ben gideyim sende babanın yanına gidersin.

Abbey: Tamam sonra görüşürüz.

Bucky: Görüşürüz.

Diyerek odadan çıktı. Bende üzerime Kış askeri olan siyah crop tarzı t-shirtümü giydim. Altıma kot kargo pantolonumu giyip yüzüklerimi ve kolyelerimi taktım. Babamın odasına doğru yol aldım. Odanın kapısına geldiğimde daha ben çalmadan babam kapıyı açtı. İçeri girdim ve kapıyı kapattı.

Abbey: Efendim baba beni çağırdın.

Tony: Evet çağırdım sana bunları vermek istedim.

Bana bir telefon, bir çanta ve bir kimlik uzattı.

Abbey: Baba bende telefon, çanta ve kimlik var.

Tony: Bu telefonda kuledeki herkesin numarası var o demir kollu askerin bile aslında Kaptan zorlamasa eklemeyecektim ama bilirsin, kimliğinde ise baba adın ve soyadın değişti. İsmine de ek olarak Morgan ismini koydum.

Abbey: Abbey Morgan Stark. Fena değil aslında. Hoşuma gitti.

Tony: Biliyorum çünkü ben koydum. Hey! Bu bileklikte neyin nesi?

Aha şimdi naneyi yedin Ab. Düşün düşün.

Abbey: Küçük bir hediye aaa saate baksana geç kalıyorum MJ ile buluşacağım. Sonra görüşürüz. Seni 3000 kez seviyorum.

Babamın konuşmasına izin vermeden odasından çıktım. Tek duyduğum şey ise bende seni 3000 kez seviyorum Morgan demesiydi. Babamın aldığı çantaya yeni kimliğimi, yeni telefonumu, 1 şişe su ve birkaç eşya -bunların içinde Nat'ın verdiği bıçak da dahil- koydum. Her an herşey olabilir bu yüzden yanımda hep bıçak taşıyorum. Herkes güçlerimi  bilmiyor. Zor durumlarda kullanma kararı aldım. Daha doğrusu Peter ve Bucky benim adıma aldılar. Ne kadar istemesem de babam bu fikre katıldı. Wanda'dan dızladığım uzun gri ceketimi giydim. Siyah üzerinde kırmızı yıldız olan sneakers' larımı giydim. Bucky' nin o biricik silahlarından birini dızlamıştım ve belimin arkasına koydum. Hiçbir makinenin görmemesi için büyü yaptım. MJ' in yanına giderken karşıma aniden Clint çıktı. 

Am I With AVENGERS?!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin