Kahvaltı

159 10 8
                                    

Arabama ilk defa tek binmiyordum. Üç genç oturmuş arabada sessizce yol alıyorduk. Sessizliği tek bozan radyoda çalan şarkıydı.

"Neden bu işe girdin?"

Ryujin'nin sorusuyla dikiz aynasından ona doğru baktım. Kulaklığını takmıştı ancak müzik dinlemiyordu.

"Neden girmeyeyim?"

"Fazla gençsin biraz, aynı yaştayız sanki."

Samimice gülerek, "22 yaşındayım, fazla genç mi?" dedim. Ryujin inanamayacak gözlerini açtı.

"Aramızda sadece bir yaş var. Üniversite okumuyor musun?"

Kafamı iki yana sallayarak arabayı sürmeye devam ettim.

Aslında üniversite okumak istiyordum ancak annemin ölümünden sonra ağır bir depresyona girmiştim ve tüm her şeyi bırakı vermiştim.

"Annem bu hafta sonu geliyormuş!"

Sunoo'nun heyecanlı sesi ile dikiz aynasından ikisine baktım. Heyecanlı ve mutlu görünüyolardı. Sanırım annelerini gerçekten seviyorlardı.

"Anneniz yok sanıyordum."

"Aslında üvey annemiz."

Sunoo'nun açıklamasıyla kafa sallayıp yola devam ettim. Ancak yolda birçok kez dikkatim o ikisine kaymıştı. Üvey anneleri olsa bile onu çok seviyorlardı. Anladığım kadarıyla anneleride onları seviyordu.

Onların bu kadar mutlu olmasını istemiyordum çünkü babaları benim aileme zarar vermişlerdi. Bu da canımı çok yakıyordu. Hem aileme zarar veriyorlar hem de bana gülüyorlardı.

Hızla arabayı durdurduğumda ikisi öne doğru eğildiklerinde neredeyse başlarını çarpıyorlardı.

"Yeji!"

Ryujin'nin bağırışıyla gözlerimi onlara çevirdim.

"Affedersiniz,yanlışlıkla oldu. Geldik."

İkisi araçtan indiklerinde aracı Park edip ben de indim. Onlarla beraber kahvaltı salonuna girdiğimizde boş bir yer bulup oturduk.

Menü geldiğinde menüyü açıp bakın aya başladım. Hepsi çok lezzetli gözüküyordu.

" Ne istiyorsunuz bakalım. "

" Ben salata yiyeceğim."

Ryujin salata istediğinde garipser bir şekilde ona baktım. Kim kahvaltıda salata yerdi ki?

"Yapma ama! Diyetini bir gün bozabilirsin."

Sunoo isyan etsede Ryujin kafasını olumsuz anlamda sallayıp sadece salata istemişti. Moralini bozmamak için salata siparişi verdik.

Sunoo ile bize gelince de... Serpme kahvaltı siparişi vermiştik.

Yemeklerimizi yerken Sunoo'nun telefonu çaldığında gözlerim telefonunu bulmuştu. Elbette kilitliydi ancak yemek yediği için tuşlara bastığında telefona iz bırakmıştı.

"Annem arıyor!"

Ryujin yediği salatayı bırakıp Sunoo'nun yanına gitmişti.

"Selam çocuklar! Nasılsınız?"

"Yeji ile beraber yemek yiyiyoruz."

"Yeji de kim?"

Sunoo telefonu bana çevirdiğinde ilk başta şaşırsamda hemen kendimi toplayıp tatlı bir gülümseme sundum.

"Bu Yeji, babamın özel asistanı."

Sunoo'nun açıklamasından sonra telefondaki kadının bana karşı olan bakışları ve gülümsemesi değişmişti.
Sanırım o da patronum un nasıl bir olduğunu biliyordu.

"Sunoo, tatlım."

Sunoo telefonu kendine çevirdiğinde gülümsememi doldurup yemek yemeye devam ettim.

Çok samimi ve mutlu görünüyolardı. Madem bu kadar güzel bir aileleri neden bizim huzurumuzu bozmak için çabalamışlardı ki?

Onlara çaktırmadan baktığımda gözlerim dolmaya başlamıştı. Bu konuda oldukça hassastım ve çobucak gözlerim dolardı.

Masadan kalkıp lavaboya doğru dilerdim hızlı adımlarla.

Neyse ki lavaboda kimse olmadığından hemen musluğun başına geçip suyu açtım ve yüzümü yıkamaya başladım.

Lavabonun kapısı açıldığında yan gözle oraya baktığımda Ryujin'nin olduğunu gördüm.

Yanıma gelip bana aniden sarıldığında afallayarak ona baktım.

"Ryujin-"

"Anne sorunu yaşadığının farkındayım ancak güçlü olmalısın. Babam ağlak kadınları pek sevmez. Bunu babam için söylemedim, yanımızda kalabilmen için söyledim."

Ona sarılıp birkaç saniye öyle kaldık. Fakat aklıma görevde olduğum ve hikayenin sonunda bu çocukların öleceği geldi. Onlara bu kadar bağlanmamalıydım.

" Hadi, masaya dönelim."

---
Felix
Babamın verdiği adrese geldiğimde babamla beraber buluşmuştuk.

Yine simsiyah giyinmiş çatık kaşlarıyla herkese emir veriyordu. Bu özelliğini hiç sevmiyordum. Herkesi kontrol altına almayı istiyordu.

"Felix!"

Babam beni gördüğünde eliyle yanına çağırmıştı. Derin bir nefes verip yanına gittiğimde çatık kaşlarıyla yine emir yağdırmaya başlamıştı.

"Şu kağıtlara benim yerime imza at. Sonrada şu aileyi buradan kov."

"Baba, ailenin gideceği bir yer yok. Nereye kovayım? Bu soğukta nerede kalsınlar?"

Babam ters bir şekilde bakıp, "Bana ne Felix? Nereye giderlerse gitsinler." dediğinde ısrar edecektim ancak bana vereceği cezalar aklıma gelince sustum ve imzaları attım.

O aileye buradan defolup gitmesini söyleyemezdim. Bu yüzden korumalardan birini gönderdim.

Buradaki işim bittikten sonra kendi arabama binerek gitmek istediğim ama korktuğum yere doğru sürdüm. Umarım yakalanmazdım.

Yakalanmam büyük bir ihtimaldi çünkü babam bana takıl bir manyak olduğu için telefonuma çocuğumu bul uygulamasını yükletmişti. Sanki ilkokula gidiyordum.

Korkarak vardığım adrese geldiğimde telefonumu arabada bırakarak araçtan indim.

Küçük apartmanın kapısını yedek anahtarla açıp beyaz, dik merdivenleri teker teker çıktım. Kahverengi kapıya ulaştığında kapının önünde durup elimle vurdum.

Derin bir nefes verdim ve kapının açılmasını bekledim. Kapı açılınca hiç beklemediğim bir görüntüyle karşı karşıya gelmiştim...

Yeni bölümmmm

Oy vermeyi unutmayınnn

Gelecek bölümde yan çift kim olsinnn???

Sizi sevioreee bayyy

the ajan // ryejiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin