Felix
Kapının açılması ile beraber Hyunjin'i bornoz ile görmem bir olmuştu. Sarı saçlarından akan su damlaları ilk önce boynuna daha sonrada daha aşağıya kayıyordu.Yutkunarak, "Müsait misin?" dedim. Hyunjin yarı alaylı bir gülümsemeyle kafasını salladığında utangaç bir şekilde içeri girdim.
Bu eve daha önce birçok kez gelmiştim ancak hiç bu kadar sıcak olduğunu hatırlamıyordum. Neredeyse terliyordum.
"Vakit bulabildin mi işlerinden?"
Hyunjin mızmızlanarak yanıma oturduğunda bana tripli olduğunu anlamıştım. Babamın işlerinden ona pek bahsetmezdim.
"Üzgünüm. Hala bana kızgın mısın?"
Yan bir bakış atıp olumsuz anlamda kafasını salladı. Ardından kemikli ellerini başıma koyup saçlarımı karıştırdı.
"Sonsuza kadar babanla yaşayamazsın, biliyorsun değil mi?"
Birden öyle dediğinde yutkunamamıştım. Babamın sözlerine mi yoksa Hyunjin'nin sözlerine mi inanmalıydım? Babam hep, 'Sonsuza kadar benimle çalışacaksın!' diye azarlardı beni ancak Hyunjin ise tam tersini söylüyordu.
Dudaklarımı aralamıştım ki kapının çalmasıyla dikkatim oraya kaymıştı.
"Sen aç, üstümü giyinip geliyorum. Zaten Minho gelmiştir."
Tereddüt etsemde ayağa kalkıp kapıya ilerledim. Yavaşça açtığımda korkudan nefes alamadım. Babamın burada ne işi vardı? Onu kandırdığımı sanıyordum.
"Felix...Seni ucube!"
Babam saçımı tutup çekmeye başladığında çığlık atmaya başlamıştım. Merdivenin başında endişeyle inen Hyunjin'i gördüğümde sıçtığımı anladım.
"Felix! Bırak onu!"
Hyunjin, saçım ile babamın elini ayırdığında korkuyla geriye doğru kaçmıştım. Canım çok yanıyordu. Hem ruhsal hem de fiziksel anlamda...
Babam bana niye böyle davranıyordu ki? Ryujin'nin de yönelimini biliyordu ancak hep bana sarıyordu. Yoksa itaatkar, ezik biri olduğum için miydi?
"Sen karışma!"
Babam bana bir adım daha attığında bu sefer öne Hyunjin atılmıştı ancak sorun çıkmasın diye aralarına girdim.
"Baba tamam! Aşağı in ve bekle, geleceğim!"
Babam ve korumaları aşağı indiğinde belki de son kez Hyunjin'e bakıp, "Seni seviyorum." dedim ve merdivenlere ilerledim.
Hyunjin arkamdan ne kadar bağırsada dönüp bakmamıştım, bakamadım. Çünkü biliyordum ki baksaydım onun yanında kalmak isterdim...
Yeji
Kahvaltıdan geldikten sonra toplantım girmiş ve tüm işleri halletmiştim. Gün içinde sadece Sunoo ile birkaç kez karşılaşmıştım. Lavabodaki olaydan sonra Ryujin'e yaklaşmam pek mantıklı gelmiyordu, korkuyordum.Akşamüstüne doğru bahçede, salıncağın üstüne oturmuş telefonuma bakıyordum.
Üstten bildirim sesi geldiğinde bana yazanın Jennie olduğunu gördüm. Bir fotoğraf yollamıştı.
Altına ise, "Bak burada kim var!" diye yazmıştı.Fotoğrafı açtığımda Lisa ve Jennie'yi yan yana görmem bir olmuştu.
Birbirlerine sarılmış poz veriyorlardı.Lisa'ya Jennie'den bahsetmiştim ancak ona hiç Jennie'nin yüzünü göstermemiştim.
Sinirle yazmaya başladım.
Derhal ondan uzaklaşıyorsun!
Jennie
Rüyanda görürsün canım💗Pislik.
Jennie
Bu arada pazar günü saat 14.00'da Ningning ile aynı kafede buluşuyorsun.Ona görüldü atıp telefonumu sinirle kapattığımda yanıma oturan Ryujin ile göz göze gelmem bir olmuştu.
"bir şey mi oldu?"
"Yok bir şey."
Kafasını aşağı yukarı sallayıp, oturduğu yerde bağdaş kurdu ve havuza bakarak konuşmaya başladı:
"Annem bir saat sonra burada olur. Sen gidecek misin?"
"Baban ne zaman gitmemi isterse o zaman gidebilirim."
Bir şey demeyip arkasına iyice yaslandım ve yavaşça başını omzuma koyduğunda afallayarak tepeden ona baktım.
Ryujin böyle biri değildi. Dosyasında soğuk, dış dünyadan uzak, sadece kendi bildiğini yapan biri yazıyordu.
Göreve başlamadan önce Ryujin'nin zor bir hedef olduğunu düşünmüştüm ancak şimdi... Çok zordu. Benimle bağ kurmaya çalışıyor ve yavaştan başarıyordu.
Normalde onlarla bu kadar konuşmadım fakat o bana farklı bir his yaratıyordu.
"Bensiz mi!?"
Sunoo hayretler içinde arkamızdan bağırdığında gülerek ona doğru baktım. Bu sırada Ryujin kafasını omzumdan çekmişti.
Elimle gel işareti yaptığımda Sunoo koşarak gelmiş, yanıma oturmuştu.
"E, ne yapıyorsunuz?"
"Oturuyoruz."
Sunoo, Ryujin'e göz devirip bahçeyi izlemeye başladı. Bende tam huzur buldum diyecektim ki zilin sesini duyduğumda dikkatim oraya kaymıştı.
"Annem geldi!"
Sunoo koşarak yanımızdan uzaklaştığında durgun bakışlarla arkadan ona bakıyordum.
"İstersen..." elime dokunulan el ile irkilip Ryujin'e doğru döndüm.
"Beraber gidelim?"
Güler yüzle kafamı sallayıp ayağa kalktığımda elimi tutarak Sunoo ve annesinin yanına ilerledik.
Salona girdiğimizde sarışın bir kadın Sunoo'ya sarılmış, yanaklarını sıkıyordu.
Bizi gördüğünde gözleri ellerimize kaymıştı. Bunu fark edip hızla Ryujin'nin elini bırakmış ve gülümsemeye başlamıştım.
Kadın samimi olmasada bana gülümsediğinde göz devirmek istedim.
Sıradaki kurbanım neden bu kadın olmasındı ki?
Yeni bölümmm
Lütfen daha fazlaa okunma ve oyyy
Ee nasıl gidiyorrrr?
