Gerçekler

155 13 6
                                        

Buluşma yerine bir saat önceden gelmiştim. Jennie ile konuşacaktır ancak bunun öncesinde kendimi toparlamalıydım.

Limonatamadan son yudumumu alıp beklemeye başladım.

Etrafı izlerken karşıma tanımadığım biri oturmuştu. Kızın saçları omuzlarına geliyordu. Kahverengi gözleri, dolgun dudakları ve iri gözleri birbirine uyum sağlıyordu.

"Buyrun?"

"Burada tek başına ve üzgün oturduğunu fark edince gelip konuşmak istedim. Neyin var tatlı kız?"

Aslında kızın bu hareketine şaşırmıştım çünkü kimse benimle konuşmak istemiyordu. Ayrıca insanlar genelde bana ön yargı ile yaklaşırdı.

"Bosverin. O kadar da önemli değil."

Kız masanın üstünde duran ellerimi tutup bana anne sıcaklığıyla yaklaştı.

"Hadi ama! Emin ol rahatlayacaksın."

Emin olmasam da samimiyeti yüzünden yumuşayıp konuşmaya başladım.

"Ailevi bir mesele aslında. Kardeşlerim benden nefret ediyor."

Kız gülerek, "Emin ol senden nefret etmiyorlar. Sadece biraz kızmışlardır. Eğer onlar ile barışmak istiyorsan hatanı düzeltmeye çalış."
Dedi.

Ona gülümseyip bunu deneyeceğimi söyledim ancak bunu nasıl yapacaktım ki?

Kız bana son kez gülüp masadan kalktı ve işinin başına döndü. Aslında ona anlatmak biraz da olsa iyi gelmişti. Bana anne sıcaklığını hissettirmişti.

Bir saatin ardından kapıda Jennie gözüktüğünde sinirli ve üzgün gözüküyordu. Bakışlarını okuyamıyorum çünkü siyah gözlük takmıştı.

Karşıma oturduğunda çantasını ve telefonunu sertçe masaya bırakıp konuşmaya başladı. Çok sinirliydi.

"Sana teyzemi öldürmemeni emir etmiştim. Neden hedef olarak onu seçtin ki?"

Derin bir nefes alıp savunma pozisyonuna geçtim.

"Bu bilerek olmadı. Hedefim patronumdu, karısının öleceğini bilemezdim."

Jennie gözlüğünü çıkardığında göz altlarındaki morlukları gördüğümde şaşırmıştım. O kadın o kadar önemli miydi?

"Tamam. Bu ilk hatan. Eğer başka bir hatan olursa sana acımam."

"O zaman sen de bir dahakine düzgün emirler ver."

Jennie ters bir bakış atıp masadan kalmıştı. Ben de onun arkasından kalkıp arabama bindim ve malikanenin yolunu tuttum.

***
Malikaneye vardığımda ev kül olmuş durumdaydı. Bir tarafı tamamen siyah ile kaplanmış, yok olmuştu.

Evin içine girdiğimde ev boştu. Sadece birkaç adam vardı. Emlakçı olmalıydı.

Üst kata çıktığımda patronum ile karşı karşıya geldiğimde hızla yanına gittim.

"Efendim son durum nedir?"

"Şimdilik yeni bir yere taşındık. Ryujin ve Sunoo şuan yerleşiyor. Sana adresi akşama atarım."

"Efendim aslında ben... Ryujin ile Sunoo'yu kontrol etmek istiyorum da..."

Patronum beni onaylayarak cebinden bir kağıt parçası çıkardı ve bana doğru uzattı.

"Çok teşekkür ederim."

Bana gülümseyip işine döndüğünde arkasından dil çıkarıp hızlı adımlarla arabama doğru yola koyuldum. Adres eski evlerine 25 dakika uzaklıktaydı.

***

Koca yarım saatin ardından adrese gelmiş, kapının zilini çalmıştım.

Kapı kısa sürenin ardından açıldığında Ryujin ile göz göze gelmiştik. Kendimi durduramayan ona sımsıkı sarılmıştım.

Ancak o beni hızla itmiş ve sinirle bakmıştı.

"Seninle konuşmalıyız Yeji."

İlk defa bu kadar ciddiydi karşımda. Tanıdığım Ryujin yoktu. Soğuk, korkutucu ve öfkeliydi.

İçeri girip onu takip ettim. Üst kata, kendi odasına çıkarmıştı beni. Odası bomboştu. Dolap dahi yoktu.

"Ryujin biraz sakin olamaz mısın?"

"Ne sakini? Ne diyorsun sen? Hangi yüzle benimle konuşuyorsun? Sende hiç utanma yok mu?"

"Ryujin ne diyorsun?"

Dediklerinden zerre kadar anlamamıştım. Bir hatam mı olmuştu ona karşı? Kırmış mıydım onu?

"Diyorum ki; Evi yakan sensin ama hala yüzüme bakabiliyorsun."

"Ne saçmalıyorsun?"

"Saçını boyamış olsan da, her tarafını gizlesende burnun seni ele verdi. O gece göz göze geldiğimizde burnundaki benden sen olduğunu anladım."

Beni o kadar tanıdığını bilmiyordum. Beni yakalamıştı. Şimdi ne olacaktı? Babasına mı söyleyecekti? Yoksa beni ölesiye dövecek miydi?

" Ne yapacaksın peki bana? "

" Sana bir şey yapmayacağım artık. Merak etme kimseye söylemem ama artık yüzüme bile bakma."

Keşeke dövseydi, keşke babasına söyleseydi beni ama onu söylemeseydi. Ryujin bana iyi geliyordu. Yanımdaydı ve beni destekliyordu ama kendi hedeflerim yüzünden onu da kayıp etmiştim...

Jennie
Kafeden çıktıktan sonra Lisa ile buluşmaya gidecektim. Yeji'ye verdiğim görevin içine etmişti. Sevdiğim kişiyi öldürmüştü. Ancak ilk hatası olduğu için onu affetmiştim.

Lisa'yı gördüğümde düşüncelerimden kurtulup yanına gittim. Sipariş ettiği çilekli pastayı yiyordu.

Karşına oturduğumda tepki vermeden bana baktı. Bu durumu garipsesemde pek umursamadım.

"Nasılsın Lili?"

"İyi değilim Jennie. Çünkü sevdiğim insan bana yalan söyledi."

"Kimmiş o?"

"Sen."

Ne? Ne yalanı söylemiştim ki ona? Ben asla Lili'mi üzmezdim,onu seviyordum.

"Ne?"

"Yeji'nin ailesini senin ailen öldürmüş. Ayrıca bunda seninde payın varmış. Benimle, beni öldürmek için mi takılıyorsun?"

Son söylediğinden sonra gözümden  düşen yaşa engel olamamıştım. Bunu böyle öğrenmemeliydi.

"Tabi ki hayır! Ben seni seviyorum, sana zarar vermem."

"Sonuçta beni tanımıyorsun."

"Bunu sana Yeji mi söyledi?"

Lisa omuz silip, "Önemli değil." dediğinde sinirden delirmek üzereydim. Hiçbir şey yolunda gitmiyordu.

"Önemli! Bunu sana Yeji mi söyledi?"

"Hayır! Kendim öğrendim..."

İyi ki Yeji söylememişti çünkü tüm sinirimi o kızdan çıkarırdım.

Ayağa kalkıp Lisa'nın yanına oturacaktım ancak o benden önce davranıp ayağa kalktı ve mekandan uzaklaştı.

Arkasından gitmek istiyordum ancak yeterli gücüm yoktu. Hem bu sabah için hem de onun için üzülüyordum. Artık gücüm kalmamıştı...

Biliyorum her şey bok gibi ilerliyor ama sövmeyinnn
Cok güzel eyler olacakk

Oylamayı da unutmayinnnn

Bayyyy<333333

the ajan // ryejiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin