Masum Değil

150 9 1
                                    

Sunoo
Akşam yemeğindeki gerginlikten sonra odama çıkmış ve üzerinde çalıştığım projeye göz gezdirmiştim. Bazı taşların yerini değiştirmiş olaya başka açıdan bakmıştım.

Ancak yinede sonuç çıkmıyordu. Amacını biliyordum ama onu kimin tuttuğunu bilmiyordum. Cidden sayısal dersler zordu. Keşke sözelden ilerleseydim!

"Sunoo, girebilir miyim?"

Ryujin'in seslenmesiyle onay verip, içeri girmesini bekledim. İçeri girdiğinde üstünde hala akşamki kıyafetleri vardı. O da uyuyamamıştı demek.

"Ne oldu prenses, uyuyamadın mı?"

"Sus lütfen. Şuan seni çekemem."

Yatağıma oturup kendini arkaya bıraktığında yarı uzanıyor haldeydi. Onun iğrenç kokusu battaniyeme geçecekti.

"Neden Yeji ile aranız soğuk ki? Yakındınız sanıyorum."

"Öyleydik. Tabii o her şeyi mahvetmeden önce."

"Sana, senden hoşlanmadığını mı söyledi?"

Ryujin, yattığı yerden kalkıp yanıma geldi ve çalışma masama yaslanıp ellerini göğsünde birleştirdi.

"Ona duygularımı itiraf edemedim bile! Herkese karşı çok soğuk davranıyor, ne yapacağımı şaşırıyorum!"

"Direkt kendine çekip öpsen?"

"Ne kadar da masumun Sunoo. Öyle şey olur mu?"

Tabii çok masumdum. Yüzümden dolayı herkes beni yanlış alıyordu ve bundan nefret ediyordum! O kadarda bebek değildim.

"Peki sen bilirsin, şimdi çık odamdan."

Ryujin göz devirip kapıya doğru ilerlemiş ve odadan çıkmıştı. Aptal aşık.

Onun arkasından bakarken birden telefonum çaldığında kimin aradığında bakmak için cebimden çıkardım.

Arayan hayatımın en önemli parçası olan Ni-ki'ydi.

"Selam Ni-ki! Daha uyumadın mı? Saat geç oldu."

"Uyku tutmadı, seni arayım dedim. Rahatsız ettiysem kapatabilirim."

"Hayır, hayır! Konuşabiliriz. Örneğin; Yarın ne yapacaksın?"

"Arkadaşlarla kay kay sürmeye gideceğiz."

"Özür dilerim Ni-ki fakat arkadaşlarını sevmiyorum. Sana çok yakın davranıyorlar."

"Birileri kıskanıyor sanırım..."

"Belki."

Gece boyu konuşmaya devam ettiğimizde saat üç civarında aramayı sonlandırmıştım.

Çok fazla uykum olduğundan uyumayı tercih ettim.

***

Sabah erkenden kalmış, hazırlanmış ve kimsenin ruhu duymadan evden çıkmıştım. Bugün arkadaşımın kafesine gidecek ve bilgi alacaktım.

15 dakikalık yürüyüşün ardından kafeye geldiğimde içeri girip gözlerimle etrafı taradım. Arkadaşım ile göz göze geldiğimde ona gülümseyip yanına gittim asıl kaos şimdi başlıyordu.

Bugün masum olmadığımı kanıtlayacak, her şeyi itiraf edecektim.

Hyunjin
Sabah erken saatlerde kapımın çalmasıyla uyanıp kapıya bakmaya gitmiştim.

Kapıyı açtığımda karşımda Felix, elindeki poşetlerle bana bakıyordu.

"Günaydın!"

Kolundan çekiştirip onu içeriye aldım. Elindeki poşetleri hızla mutfağa koyup onu salona doğru götürdüm ve koltuğa oturmasını sağladım.

Ardından bende başımı onun dizine koyup gözlerimi kapadım.

"Hyun, kahvaltı edelim diye geldim. Uyuman için değil."

Cevap vermeyip uyumaya odaklanmıştım ancak Felix beni öptüğünde gözlerimi şaşkına açıp yattığım yerden kalktım.

"Bak sen küçük şeytana."

"Ne var? Kahvaltı etmeyecek miydin?"

Kaşlarımı çatıp ona bakarken o gülüp ayağa kalktı ve elimden tutup mutfağa çekiştirmeye başladığında peşinden gittim.

O domates ve salatalıkları doğrarken beni onu izliyordum. Yemek yaparken gerçekten mutlu gözüküyordu.

Ancak onu izlemem uzun sürmedi. Telefonuma gelen mesaj ile dikkatim dağıldı. Mesajı açıp baktığımda aynen şöyle yazıyordu:

"Sevgili Hwang Hyunjin,
Bugün saat 14.00'da Twıce kafede bekliyor olacağım. Umarım gelirsin. Hoşçakalll"

Mesajın kimden geldiği bilinmiyordu. Ne kadar gitmek istemesemde merak etmiştim. Yani gidecektim.

Yeji
Telofonuma gelen mesaj ile kaşlarımı çattım. Bilinmeyen numaradan geliyordu ve bazı gerçeklerin ortaya çıkacağını söylüyordu. Kimdi bu?

Hazırlanıp yola çıktığımda buluşmaya beş dakika kaldığını gördüm. Gaza biraz daha basıp hızlandım.

Neyseki beş dakika içerisinde gelmiş, kafeye girmiştim. Aynı yer, aynı saat. Jennie'nin işi olabilir miydi?

Kafeye girdiğimde her zamanki yerimizde Hyunjin, Ni-ki, Jennie, Jk ve Ningning'in de olduğunu görünce kafam daha da karıştı.

Yanlarına gidip oturduğumda anlamsızca onlara bakıyordum.

"Ee, bizi kim çağırdı buraya?"

Ningning'in sorusuyla onu katıldığımız belirten bir hareket yaptım.

"Ben!"

Arkadan gelen sesle hepimiz o yöne döndüğümüzde hiç akıl edemediğimiz birini görmüştük: Sunoo.

"Sunoo, ne işin var burada?"

Jennie'nin sorusuyla Sunoo gülmüş ve bir sandalye çekip yanımıza oturmuştu.

"Elbette cevap almak için."

Saat 1 de attım ama olsunnnn

Sunoo en safımızdı ama kurnazdı daa

Aklınıza gelmeyeceğini düşündüğüm için Sunoo'ya seçtim

Ayrıca finalde de aklınıza gelemeyecek bir isim olacakkk

Neyse bayyy💗

the ajan // ryejiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin