Mezarlık ( 9.BÖLÜM )

6 0 0
                                    

   Orhan Altınay'ın bana seslendiği cümleden sonra öylece kalmıştım. Tekrar görüşmek dileğiyle derken ciddi değildi değil mi?

   Bir yandan elimle arabanın kapısına tutunuyor bir yandan da balkondan bana seslenen ihtiyara bakıyordum. Gözlerim o kadar ağrımıştı ki her an kapanabilirdi. Beni ve ailemi bu şekilde yıkan adam nasıl olurda bu şekilde gülümseyebiliyordu?

   Birden omuzlarımı tutan ellerle irkildim. Tek bir temasla korkuyor ve ağlamak istiyordum.

   Omuzlarımı tutan eller titreyen bedenimi kendisine çekti ve sımsıkı sarıldı. Yağız yine beni sakinleştirmek için harekete geçmişti. Sıcacık nefesi korkudan çarpan kalbimin hızını düşürüyor gibi hissediyordum. Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı ve fısıldadı.

" Gitmeliyiz Derin. Gitmeliyiz buradan. O yüzden arabaya binelim ve seni götüreyim. Lütfen yardımcı ol bana. Biliyorum çok zor ama ben yanındayım. Bak benim kollarımdasın. Güvendesin. Hadi gidelim güzelim. "

   Yanımdaydı, bana sarılıyordu ve ben güvendeydim. Bu beni az da olsa rahatlatmıştı. Bedenim yavaş yavaş sakinleşiyordu. Elleriyle saçımı okşarken güzel dudaklarını saçlarıma bastırdı. Az önce korkudan ötürü hızlanan kalbime şuan da heyecan da dahil olmuştu ve artık daha da hızlanıyordu.

   Yüzümü ellerinin arasına aldı ve baş parmağıyla gözlerimden akan yaşları sildi.

Öyle bir sildi ki göz yaşlarımı, sanki bir daha asla ağlayamayacaktım...

   Kolumdan tutup beni arabaya bindirdi ve kemerimi takmak için üzerime doğru eğildi.

   Çok korksam da zorlanarak kelimeleri dudaklarımdan çıkarttım ve konuşmaya çalıştım.

" Ne yapıyorsun? "

" Kemerini bağlıyorum. "

" Neden? "

" Korumak için. "

" Beni bir kemerle mi koruyacaksın? "

   Üzerime eğilen adam gözlerini gözlerime çevirdi. Yüzlerimiz arasındaki mesafe çok azdı. Nefesini hissedebiliyordum.

" Senin kemerin benim kollarım Derin. "

   Hâlâ villanın önündeydik ve şuan dışarıdan nasıl göründüğümüzü bilmiyordum. Aklıma öğrendiğim bütün gerçekler geldi ve gözlerimden tekrardan birkaç damla yaş süzüldü.

" Hâlâ mı ağlıyorsun sen? "

" Götür beni buradan. Lütfen... "

   Hızlıca kemerimi taktı ve kapımı kapatıp sürücü koltuğuna geçti. Arabayı çalıştırdıktan sonra gözlerimi kapattım ve kafamı cama yaslayarak içimden tekrar ettim.

" Geçecek, geçecek, geçecek, geçecek Derin. Geçmeli artık, geçmeli ve hepsi geçecek..."

" Geçiyor mu öyle diyince? "

   Gözlerini bana çevirip sakince soru soran adama baktım. Yüzümdeki göz yaşlarına acı dolu gülümsemem eşlik etti. Ve cevap verdim.

" Hayır. Geçmiyor... "

" Geçmediğini bilmene rağmen mi söylüyorsun onu? "

" Geçeceğine inandığım için söylüyorum bunu. "

" Geçeceğine mi inanıyorsun falcı? "

" Evet. Belki inanırsam geçer diye... "

   Gözleri dudaklarımdaki acılı gülümsemeye kaydığında o da gülümsedi. Ama acılı bir gülümseme değildi onun yüzündeki. Daha çok bana bir şeyleri inandırmak istermiş gibi gülüyordu. O bana gerçekten gülümsüyordu.

ACILARIN EN DERİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin