Uzun ve çetin yolculuklar, kimsesiz olmanın verdiği derin korku ve ızdırap, bilinmeyen anıların ağır yükleri altında ezilen üçlü tam öleceklerini düşündükleri anda oradan sıyrılmışlardı.
Zenya derin uyku içersinde bileğindeki acıyı artık hissetmiyordu. Fakat uykudayken de rahat değildi. Dehşet verici bir kabusdan çıkıp diğerine doğru giriyordu. Kan ter içerisinde kalmıştı. Gözlerini açmaya çalışıyor ama başaramıyordu. Hiç bilmeyerek getirildiği ve çırpındığı yatağın kenarındaki komodini farketmeden üzerindekileri elleriyle yere düşürmüştü.
Zenya: U-Uyanmalıyım....
-Uyanmalısın!
O esnada bulunduğu odanın kapısı aralanmaya başlamıştı. İçeriye yüzünde garip bir maske bulunduran iri yarı birisi girmişti. Zenya'ya doğru yaklaştı ve yaralı bileğini tuttu. Cebinden çok parlak ve minik boncuk işlemeleriyle donatılmış basık eski bir kutu çıkardı. Kapağını açtığında ise yosun yeşili renginde garipçe bir kıvama sahip krem benzeri bir şey görünüyordu. Parmağına bir miktar aldıktan sonra Zenya'nın bileğine doğru yönelmişti ki...
Zenya hızla kolunu çekti ve tehtitkar bir şekilde ona seslendi.
Zenya: Hey! Sende kimsin defol yanımdan!
-Bana elini sürmeye cürret dâhi edersen seni parçalarım!
Yabancı elindeki garip bulamaçla ve tuhaf maskesiyle Zenya'ya doğru bakakalmıştı. Sakince elindeki kremi kapattı ve tekrardan cebine doğru koydu. Ellerini kafasındaki maskeyle buluşturdu.
Zenya korkuyordu içinden nasıl bir şey çıkacağına dair hiç bir fikri yoktu dahası burası neresiydi ve neredeydi kafası allak bullak olmuştu. Bilinci tekrar açıldığı için kolunun dehşet ağrısı tekrar nüksetmeye başlamış nefesi daralıyordu. Gözlerini açık tutmak için kendini sıkıyordu.Olanlara anlam veremeyip içi içini yerken yabancı maskeyi indirdi. Zenya hemen gözlerini yumdu ve bağırdı.
Zenya: Defol git buradan seni görmek istemiyorum! Git başımdan!
-Lumin, burada mısın?!
Yabancı derin bir iç çekerek ilk defa o an konuşmuştu.
- Gerçekten bakmak istemiyor musun?
Sesin tanıdık olduğunu farkeden Zenya anında gözlerini açtı ve gördüğü kişi karşısında hıçkırarak ağlamaya başladı. Hemen irkilmiş bir kedi gibi sindiği köşesinden kalkıp yabancının boynuna sarılmıştı.
Zenya: BABA!
Ağlaması durdurak bilmiyordu nefes almakta zaten zorlanırken ağlamak ve içini alamamak, korku,endişe, umut, her türlü duygunun ağırlığı içerisinde fırtınalar estiriyordu.
Zenya: Baba, sen nasıl buradasın, neler oluyor?!
-Biz neredeyiz, kaza yapmıştık! Sen iyi misin?!
Zenya'nın babası Vasay derin bir iç çekerek Zenya'ya sarıldı.
Zenya sakinleşene kadar bir süre öylece durdular.
Vasay: Şimdi sakin misin?
Zenya: E-Evet daha iyiyim. Ama hala huzurlu değilim?
Vasay: Anlatacağım merak etme.
-Ama öncelikle şu merhemi bileğine sürmemiz lazım.
Zenya: O da ney?
Vasay: Bir tür ilaç kolun için. Buraya ayna aracılığıyla geldin değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESTATÜR
Fantasy"Geçmiş ve şuanki hayatların trajik hikayeleri aynı döngü içerisinde tekrar ediyor. Farklı boyutların insanları "Anı taşıyıcılarını" seçiyor.Taşlar durmadan parıldıyor ve efendilerini bekliyor.Bu tekerrür ne zaman son bulacak ve toz tutmuş eski anıl...