Kargaşanın sonunda artık dijital bariyerden kurtulan Arat, Vera ve Omay aniden kaybolan dijital platformun kısa çaplı sinir krizini yaşadıktan sonra karmakarşık olan Balfu ağacı içerisinde çıkış yolunu aramaya başlamışlardı.
Balfu ağaçları çok nadir bulunun bir türdü. Devasa boyutlara ulaşabilen ve ömrünün sonuna kadar büyümeye devam eden karmaşık bir ağaç.
Bulundukları ağaç bir çok kişiye ev sahipliği yapmış olacak ki ağacın gövdesi oyulmuş içeride bir ev ortamı inşaa edilmişti odalar, merdivenler, eşi görülmemiş ışıklandırmalar her şey mevcuttu.
Fakat bu ağacın kötü yanlarından birisi ana odalara ulaşmak için farklı caydırıcı yollar inşaa edilmesiydi. Orada yaşayan insanlar olası bir saldırıya karşı tünel gibi bir birine geçmiş merdivenler ve yollar tasarlamıştı. Ağaç büyüdükçede bu karmaşa daha da artıyordu ağaç buna göre şekil alıyordu.
Ağacın iç gövdesi bir sıvıyla kaplıydı bu sıvı ağacın salgıladığı sarhoş edici, beyin fonksiyonlarını ele geçiren koku moleküllerini engelliyordu. Sadece kendi alanlarına doğru gittikleri yerler kaplanmıştı eğer farklı bir alana sapılırsa orada kafa uyuşukluğu içerisinde doğru yolu bulmak imkansızdı sonsuzluğun içerisine sıkışmış gibi aynı yerde ya dönüp dururlar ya da ağacın farklı bölümlerinde yaşayan yaşam formlarının saldırısıyla can verilirdi.
Hatta Faras bunlardan birini deneyimlemişti içeride sıkışıp kalmış kafayı yeme noktasına gelmişti. Sonunda Aspar'ın yaveri Teo sayesinde dışarıya çıkabilmiş ve ona bir yönerge verilmişti. Politik ve samimiyetsiz tavırlarıyla herkesi etkilemiş ondan başka dışarıya hiç kimse çıkmıyordu.
Vera, Faras ile yaşadığı o tatsız konuşmadan sonra ona vurduğu sırada belindeki deri kemerin altından ona fark ettirmeden bu yönergeyi almayı başarmıştı. Şimdi özgürlüğe kavuşmaları an meselesiydi.
Vera: Bekleyin.
-Bu yönergeyle ilerlemeliyiz. Faras ne kadar fark ettirmemeye çalışsada dışarı çıkmadan hep buna bakıyordu.
Arat: Ver bakalım.
Omay: Bir şey anladın mı?
Arat: Hayır...
Omay: Ağlama sesini sende duyuyor musun?
Arat: Ağlama sesi?
-Hayır duymuyorum.
Omay: Zenya'nın sesi geliyor duyabiliyorum.
-Sağ tarafa gitmeliyiz.
Arat: Seni mi takip edeceğiz?
Omay: Bir kağıttan daha güvenilirim bence.
Arat şöyle yüzünü iyice bir buruşturarak baktıktan sonra derin bir iç çekti ve onayladı çünkü kağıt tamamen bir karalama gibi görünüyordu. Belirli yerlerde yıldız belirli yerlerde kare sembolleri olan karışık çizgilerle süslenmiş saçma bir kağıt parçası.
Omay'ın kulak kabarttığı Zenya'nın tiz ağlama sesi onları ağacın içinde değişik yerlere götürüyordu. Yolun doğru mu yanlış mı olduğunu tartışabilecekleri hiç bir dayanakları yoktu. Omay' a güvenmiş arkasından ilerliyorlardı. O kadar çok yürümüşlerdi ki bacakları kopacak gibiydi. Üstüne üstlük birde Arat ve Vera'yı saçma bir baş dönmesi ve mide bulantısı esir almıştı.
Arat: Doğru y-yönde miyiz?
-Başım dönmeye başladı.
Vera: Bende t-tuhaf hissediyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESTATÜR
Fantasy"Geçmiş ve şuanki hayatların trajik hikayeleri aynı döngü içerisinde tekrar ediyor. Farklı boyutların insanları "Anı taşıyıcılarını" seçiyor.Taşlar durmadan parıldıyor ve efendilerini bekliyor.Bu tekerrür ne zaman son bulacak ve toz tutmuş eski anıl...