Bölüm 10.

1.9K 210 35
                                    

'Oh, miniğim nasılmış?'

"Şook iyiyim, amja! Bulaya geleceksin mi?" Chanyeol ikili muhabbet ederken Yul'u kucağında taşımaya devam ediyordu. Yul'un kafasına bir öpücük bırakıp, koltuğa oturttu. Yerde boynu bükük duran Paulo'yu alıp çocuğun yanına bıraktı. Arkasını dönüp mutfağa ilerlerken Yul sinirle Paulo'yu tekmeleyip yere attı.

Kaşlarını çatarak oyuncağa göz devirdi. Sonrasında ise kendini toplayıp geriye yaslandı. Küçük amcasını çok özlemişti, çünkü aylardır görüşmüyorlardı. Kyungsoo gezgin biri olduğundan pek yerinde duramıyordu. Fotoğrafçılık mesleği sebebiyle yeteri kadar bu piyasasında tanınıyordu. Kazancı da iyi olduğundan gittiği her kapı yüzüne açılıyordu. Yeni şeyler keşf etmeyi sevdiğinden sabit bir yerde duramaması normaldi.

"Getir-Ah, sen miydin?" Chanyeol tek kolunu Baekhyun'un beline sarıp çenesini omuzuna yasladı.

"Kyungsoo aradı."

"Gerçekten mi? Nasıl aklına geldik acaba?" Chanyeol omuz silkip geriye çekildi su almak için.

"Yul'la konuşuyor şu an. Anlaşıldığı üzere onu özlemiş." Baekhyun kafasını sallayıp bardaktan suyu yudumlayan eşini süzmeye başladı. Yüzünde beliren gülümsemeye engel olamamıştı. Bu adam gerçekten mükemmeldi. Ona sahip olmak elinde değerli bir mücevher tutmaya beraberdi Baekhyun için.

"Yah, neden çıplaksın, Park Chanyeol?" Chanyeol son damlaların da boğazından aşağı yuvarlanmasına izin verip boşalmış bardağı tezgaha bıraktı. Islak saçlarına elini geçirip tellerini dağıttı. Sırıtırken Baekhyun'a göz kırpmayı da ihmal etmedi. Belindeki havlunun önünü açıp daha sonra tekrar kendisine doladı sıkı bir şekilde.

Baekhyun'un o anki ifadesine gülerek sandalyesini çekip oturdu. Bazen bu kadar utangaç olması garip geliyordu ama eğlendiğini de inkar edemezdi Chanyeol.

Çıplak ayak sesleri duyulduğunda ikisi de kapıya döndüler. Yul içeri girerek telefonu masaya bıraktı. Babalarına bakmadan arkasını dönüp mutfaktan çıktı.

Baekhyun meraklı gözlerle küçüğün arkasından bakarken Chanyeol ayaklanıp beline sarıldı tekrar sevgilisinin. Kısa adam karnında dolaşan elleri itmeye çalışıyordu ama Chanyeol geri adım atmamakta ısrarcıydı. Kapının kapanma sesini duyduğunda Baekhyun durarak kulağını mutfak kapısına doğru uzattı. Saniyeler sonra Yul bahçede görünmüştü. Chanyeol parmağıyla küçüğü işaret ettiğinde Baekhyun diğerinin kolları arasında arkasına dönüp kafasını eğdi. Parmakları uzun adamın nemli göğsünde dolanıyordu.

"Sence de garip davranmıyor mu?" Baekhyun üzgün bir sesle konuştuğunda Chanyeol küçük elleri avuçları arasına aldı.

"Bence sen daha garip davranıyorsun, Baek. O daha çocuk. Ruh hali çabuk değişebiliyor. Ona biraz serbestlik ver, bırak kafasında oluşan düğümleri kendisi çözmeye çalışsın." Zarif ellere birer öpücük bırakıp kendisine doğru çekti sevimli kocasını Chanyeol. Sandalyeye oturup Baekhyun'u da kucağına aldı. "Hadi büyük bebeğini besle, Baekhyunnie~"

-

"Merhaba ufaklık, nasılsın?" Minseok otları koparıp ikizlere zorla yedirmeye çalışan çocuğun saçlarını karıştırarak yanına çömeldi. Yul kafasını kaldırıp kendisi gibi tombul yanaklı adama gülümsedi.

"Meyaba, Min amja!"

"Babaların evde mi?" Çocuk kafasını sallayıp tekrar önüne döndü. Minseok kalkacakken duraksayıp tekrar Yul'a doğru eğildi.

"Bir sorun mu var, küçük dostum?" Yul bakışlarını yavaşça Minseok'a çevirdi. Kararsızlıkla kafasını salladı ve boynunun arkasını kaşımaya başladı.

"Anlatmak ister misin? Sana yardım edebilirim belki."

"Um... Ama bu bi sıy. Bilebilemessin ki sen." Yul dudaklarını öne uzatıp konuştuğunda Minseok kahkaha atarak yere oturdu. Bacaklarını birbirine geçirip yerdeki otları yolmaya başladı. Yul da ona katılıp yarım bıraktığı işe devam etmeye koyuldu. Ama ne yazık ki, ikizler kaçıp ortadan kaybolmuşlardı. Oysa Yul daha yedirecekti onları...

"Kimseye söylemeyeceğime söz verirsem, anlatır mısın?" Teklif Yul'un dikkatini çekmiş olacak ki, elini çenesine yerleştirip gözlerini kısarak Minseok'u süzmeye başladı. Genç adam çocuğun bu haline gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.

"Eyel sen de bana bijeylel annatıysan söylelim." Minseok dayanamayıp pazarlıkçı çocuğa gülmeye başladı. O sadece 5 yaşındaydı, daha normal konuşmaıyordu bile ama çok akıllı ve kurnazdı.

"Ah, tamam o zaman. Ben de sana bir sır veririm. Ama bunlar aramızda kalacak ve kimseye bahsedilmeyecek. Anlaştık mı?" Yul kocaman sırıtarak kafasını salladı.

"Hadi bajla sen." Minseok derin bir nefes alıp çocuğa yaklaştı. Yul da ciddi ve merak dolu ifadesiyle yüzünü tombul surada daha çok yakınlaştırdı.

"Burada.." dedi Minseok karnında elini gezdirerek. "Karnımda minik, çok minik bir bebek var." Söyleyerek geri çekildiğinde Yul'un gözleri kocaman açılmıştı. Ellerini ağzına kapatıp boğuk sesle mırıldandı küçük olan.

"Aman Tanyım. Ben de ondan istiyolum." Minseok anlamayarak kaşlarını kaldırdığında bu sefer Yul onun kulağına eğildi.

"Ben de kendime bi kaydej istiyolum." diyerek geri çekilip Minseok'un tepkisine baktı. Adam gülmeye başladığında Yul da ona katıldı.

"Senin jimdi minik bi bebijin mi vay?" Minseok duyduğu cümlenin güzelliğiyle kafasını salladı heyecanla. Dudağını ısırıp elini karnına götürdü tekrar.

"Onunla aykadaj olabiliy miyim? Onunla oynayabiliy miyim? Lüpfeeen!" Minseok küçük çocuğun heyecanına kahkaha atıp işaret parmağını öne uzattığı dudakları üzerine getirdi.

"Bu aramızda, ben izin verene kadar kimseye söylemeyeceksin. Tamam mı?" Yul elleriyle ağzını kapatıp kafasını salladı. Sonra ise tekrar dayanamayıp gülünce Minseok uzanıp saçlarını karıştırdı küçüğün.

"Demek bir kardeş istiyorsun, huh? Babalarına neden söylemedin?"

"Um... Söylemek istiyolum ama, fıysat bulamıyolum."

"Sence onlar isteyecekler mi?" Bu ani soruyla Yul duruşunu düzeltip kaşlarını çattı.

"Istemeliley. Kaydej istiyolum. Bak senin bile bebijin ola-Ah!" Hemen elini ağzına kapatıp kendisini durdurdu. Minseok gülerek ellerini minik ağzından çekti.

"Bizden başka kimse yok, rahat konuşabilirsin, Yul." Çocuk kafa sallayıp sözüne devam etti tekrar.

"Senin bile bebijin vay, ben de istiyolum."

"Umarım istediğin gibi olur." Yul gülümseyerek ellerini çenesinin altında birleştirdi. Gözleri Minseok'un karnına takılmıştı.

"Geyçekten oyda bi bebij mi vay?"

Big FamilyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin