"Oh, döndün demek. Hoşgeldin." Baekhyun bilgisayarın başında işlerini halleden Chanyeol'e yaklaşarak dudaklarına bir öpücük bırakıp geri çekildi. Chanyeol sandalyesini geriye itip kısa olanı kendisine çekerek kucağına oturmasını sağladı. Baekhyun kollarından birini Chanyeol'ün boynunun arkasına atıp, diğeriyle de gözlüğünü çıkarmak için harekete geçti.
Gözlük masanın üzerindeki yerini bulduğunda, Chanyeol uzanarak ince dudakları kendininkilerin arasına aldı nazikçe. İkili hareketlerini saniyeler geçtikçe hızlandırırken duyulan sesle anında birbirlerinden ayrılmışlardı.
Yul aralık kapıda kucağına bastırdığı Paulo'ya sıkıca sarılarak ikiliyi izleyip kıkırdıyordu. Baekhyun telaşlanarak hızla Chanyeol'ün kucağından inip kapıya doğru ilerledi ve Yul'u kollarına alıp odadan çıktı.
Chanyeol derin nefes alarak acıyan gözlerini ovuşturup gülmeye başladı. Oğulları ikisini hep aynı şekilde yakalıyordu ve bu durumda suçlu birer çocukmuş gibi davrananlar yine büyükleri oluyordu.
Yul hayatlarının neşesiydi, bunu kimse inkar edemezdi. Uzun zamandır ailesine yeteri kadar vakit ayıramadığının bilincinde olmak ve bu durumu düzeltememek Chanyeol için ağır bir yüktü. Bu tatili en çok da Baekhyun için gerçekleştirmek istemişti. Ve görüyordu ki, yaptığı şeyde başarılı olabilmişti. Baekhyun da, Yul da mutluydu, yeni arkadaşlar kazanmışlardı, istedikleri gibi eğlenip dinlenebiliyorlardı. Onların memnun ifadelerini görmek bile yetiyordu ona.
Ama Baekhyun'daki hafif kırgınlığın da farkındaydı. Çocukları delice sevdiğini biliyordu ve elinde olsaydı iki yılda bir tane doğurabileceğine de emindi. Ama koşullar Chanyeol'den yana değilken, eşinin istediği şeyi yerine getirmekte biraz tereddüt ediyordu.
Parmakları bilgisayarın tuşlarını bulup aile fotoğraflarına ulaştığında resimleri tek-tek açıp yüzüne yapışan o içten gülümsemesiyle hepsini tekrar-tekrar incelemeye başladı. Düğün günü çekilmiş fotoğraf önüne çıkınca küçük bir kahkaha atıp anıların beynine uçuşmasına izin verdi. Chanyeol önce kendisine baktı, ondan habersiz evlendikleri için Kyungsoo'nun kafasından kendi kafasına sert ve ihtiraslı bir öpücük almıştı. Burnundan dudaklarına doğru süzülerek kurumuş kan seli ile kendisi ve onun bu haline gözlerinden çeşme yapmış Baekhyun, arkada ise birkaç kişi tarafından tekrar Chanyeol'e saldırmaması için zorlukla tutulan Kyungsoo ilk aile fotoğraflarını oluşturuyordu.
Baekhyun'la düğün gezisinden olan, daha doğrusu Kyungsoo'nun siniri geçsin diye uzaklaştıklarında, oh tamam, korkudan arkalarına bile bakmadan taksiye atlayıp kendilerini kapattıkları küçük otel odasındaki resimlerde gezdirdi bakışlarını. Her kare ile tekrar o zamanları yaşıyormuşcasına heyecanlanıyor, kalbi yaşadığı coşkuyla zıplıyordu içinde.
Diğer fotoğrafa geçtiğinde dirseklerini masaya yaslayıp gözlerinden akan huzur perdesi arkasından ekrandaki manzarayı izlemeye başladı. Baekhyun kendisinin hamile halinin portresini yapmış, tamamladığı resmine sarılıp genişce gülümsüyordu. O resim hazır oluncayadek Baekhyun'a verdiği küçük eziyetler aklına gelince sesli bir şekilde gülmeye başladı. Bilerek yapmasa bile onu o zamanlar fazlasıyla yorduğunun farkındaydı.
Tek acıyı, yorgunluğu kendisi tatmamıştı ki. Uyuyamadığında bir çift göz de kendisininkilerle birlikte açık kalmıştı. Sebepsiz yere ağladığı zamanlarda onu sakinleştirmek için girişip sonda kendisi de çaresizce ağlayan birisi vardı hep yanında. Canının bu denli yanmasına sebep olduğu için her sancıda özür dileyip, kendisini suçlayan kısa herif vardı yanı başında.
Sonraki fotoğraflara geçtiğinde yaşadıklarının kesinlikle şu anki mutluluklarına değdiğini hatırlattı kendisine. Oğullarına sahip olmak vardı sonunda, ondan önceki zamanlar nasıl kötü olabilirdi ki?
Onu ilk kucağına alışında Tanrı'ya bu hediye için hangi şekilde teşekkür edeceğini bilemeyerek boğazında düğümlenen sözlerle akıttığı göz yaşlarını hatırladı. Baekhyun ise bütün acıyı Chanyeol çektiği için ağlamaya bile layik olmadığını düşünüp sadece ikisine dikmişti hayranlık akan bakışlarını.
"Koca bebek ne yapıyor bakalım?" Arkasından gelen ses ve hemen ardından sözlerini takip eden kıkırtılar ile dönüp dışlerini göstererek gülümsedi kısa olana. Elini uzatıp ince bileği tutarak kendisine çekti onu yeniden.
Baekhyun tekrar uzun bacaklar üzerindeki yerine konup, diğerinin saçları arasına bir öpücük verdikten sonra, yanaklarına birer ısırık bırakıp genişce sırıtarak geri çekildi. Chanyeol ise her zamanki gibi sesli ama sevimli kıkırtılarla gülmeye başlamıştı. Baekhyun yanaklarını sıkıp öptükce o daha çok huylanıyor ve gülmesini durdurması daha da zorlaşıyordu.
Baekhyun uzun adamın ses çıkarmamak için verdiği çabayı farkettiğinde onunla oynamayı bırakıp tek kolunu boynunun arkasına atıp, diğeriyle yüzüne dökülen yıpranmış saçları geriye taramaya başladı. Chanyeol onu terleten saçları ortadan kaybolduğunda rahat bir nefes alarak kafasını kısa adamın göğsüne yasladı. Ellerini onun belinde birleştirip gözlerini kapattığında bile yüzündeki gülümseme hâla olduğu yerdeydi.
"Bazen neden bana da Yul ile olduğu gibi davrandığını sorguluyorum." Baekhyun kaşlarını kaldırıp dudaklarını büzerek diğerinin kafasına vurdu hafifçe. Chanyeol kahkaha atıp kollarını daha çok doladı ona. "Tamam, tamam, bunu kesilikle çok seviyorum."
Baekhyun gülümseyerek açık olan ekrana dönüp fotoğraflara son bir bakış attıktan sonra hepsini ekrandan atıp, bilgisayarı kapattı.
"Hadi birlikte duş alalım." Baekhyun oturduğu yerden kalkıp sırıtarak kapıda dikildiğinde Chanyeol ışıldayan gözlerini ondan saklamamıştı. "Yul ile, üçümüz." Kısa adam göz kırpıp uzaklaştığında Chanyeol hevesine gözlerini devirip ayaklandı. Bu heriften baştan çıkarıcı ataklar bekleyemezdi zaten.
Ayaklarını koridorda sürükleyerek diğer banyoya vardığında, ikilinin gülüşüp oynaşarak soyunmaya başladıklarını farketti. Omuz silkip kendisi de onlara uydu ve Baekhyun gibi boxerla kalıncayadek soyundu. Isınmış suya girdiklerinde Yul kendisini Chanyeol'ün kollarına atıp, uzun saçları yıkamak için ellerini onun kafasına çıkardı hemen.
"Hey, küçük adam, hadi biraz ördek yüzdür ve babayı rahat bırak." Yul Baekhyun'dan aldığı komuta ile dudaklarını sarkıtıp oyuncaklarını suya boşalttı. Civcivlerden birini Chanyeol'ün eline yutuşturup dişlerini göstererek sırıttığında, diğeri ona sıkı bir kucaklama vermişti. Minik elini suya daldırıp oyuncağından kopardığı değerli organı da diğer babasına uzattığında, Baekhyun boş gözlerle küçük olana bakmaya başladı.
"Cidden mi? Iron Man bacağı mı?" Yul hararetle kafasını sallayıp Chanyeol'ün kucağına oturdu ve yarışmayı açık ilan ederek seyircilere yarışmacıların hepsini tek-tek tanıttı. Sonunda yarış başladığında, Baekhyun boğazını temizleyerek Chanyeol'ün dikkatini çekebilmişti.
"Sana söylemem gereken bir şey var, hayatım." Baekhyun elinden geldiği kadar sakin ve doğal davranmaya çalışıyor ve gerginliğinin fark edilmemesini umuyordu.
"Söyle, sevgilim." Chanyeol yumuşak bir tebessümle karşılık verdiğinde, Baekhyun yutkunarak gözlerini kısıp sabahtan beri onu kıvrandıran şeyi söyledi.
"Birkaç gün sonra Kyungsoo burada olacak." Genç adam gergince gülümserken Chanyeol şok olmuş bir ifadeyle ona bakıyordu. İkisi sessizce bakışırken, duyduklarına delice sevinen Yul'un çığlıkları doldurmuştu banyoyu. Baekhyun kafasını yavaşca iki yana sallayıp boş gözlerle kendisine bakan adama zoraki bir gülümseme gönderdi.
"Sü-sürpriz, ehehehe."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Big Family
FanfictionHerşey bebek Yul'nun yeni bir kardeş istemesiyle başladı. Böylece aileleri daha da büyüyecekti ve bebek Yul'un oyun arkadaşları çoğalacaktı. Ne köpekleri Mica ve Sica, ne de sevimli peluşu Paulo konuşkan arkadaşlar değillerdi. Bu da Park ailesinin...