"Buna inanabiliyor musun? Barıştılar. Haha sadece bir-birini affedip barıştılar." Baekhyun da Chanyeol'e katılıp gülmeye başladı. Kafasını sallayarak Yul'u kucaklayıp odasına doğru yürüdü sessizce. Çocuk sakinleştirici yüzünden çabuk uykuya dalmıştı ve bu durum diğerlerinin de işine geliyordu. Gün zaten yeteri kadar ürkütücü ve garip geçmişti. Olup biten herkesi biraz yorduğundan rahatlamak için en iyi ortam sessizlikti.
Baekhyun yatak örtüsünü kaldırıp çocuğu dikkatlice yatağına yatırdı ve ellerini aşağıya sürükleyip onu rahatsız etmesin diye şortunu çıkardı minik bacaklardan. Örtüyü özenle küçük bedenin üzerine serip saçlarını alnından toplayarak geriye taradı. Ortaya çıkan beyaz tene bir öpücük bırakıp, Yul'un resim masasındaki lambanın ışığını kapattı. Sessiz olmaya dikkat ederek çocuğun etrafta duran birkaç oyuncağını bıraktığı yerlerden alıp oyuncak kutusuna yerleştirdi. Odadan çıkmadan önce kafasını arkaya çevirip küçük meleğinin masum simasına dikti bakışlarını. Dudaklarındaki tebessümle odadan ayrıldı ve salona doğru ilerlemeye başladı.
Tahmin ettiği gibi Chanyeol'ü orada bulmuştu. Uzun adam eşinin geldiğini farkettiğinde boynunun arkasında birleştirdiği kollarını çözerek oturduğu yerde doğruldu. Baekhyun elini uzattığında kendi iri eliyle onu kabul etti Chanyeol. Elleri kenetli halde salonun ışığını kapatıp mutfağa doğru ilerlediler. Içeri girdiklerinde ışığı yakarak Chanyeol'ü kendi sandalyesinde oturttu Baekhyun.
Uzun adam kollarını göğsünde birleştirip eşini izlemeye başladı. Baekhyun ikisine kahve hazırlarken, o da geçirdikleri hareketli gün hakkında konuşma isteğini bastıramayarak söze girdi.
"Çok korktum bu gün. Sizi öyle ürkmüş görmek kendimi bok gibi hissetmeme sebep oldu. Gerçekten çok üzgünüm, ikiniz nefesimsiniz, siz olmadan yaşayamam. Tehlikeye attığım için ikinizden de özür diliyorum." Baekhyun gözlerini kapatıp ciğerlerindeki havayı dışarıya üfledi. Kahveleri alarak masaya doğru ilerlediğinde, Chanyeol'ün her zorluğa rağmen gülen yüzünün hüzünle sarmalandığını farketti.
Elindekileri masaya bıraktı ve diğer adamın yanıma yürüdü. Chanyeol kendisine doğru gelen beden ile kollarını bir-birinden ayırıp sandaldeye hafifçe doğruldu. Baekhyun kucağına kurulup zarif ellerini uzun dalgalı saçlara geçirdiğinde gözlerini kapattı uzun olan. Kafasını eşinin doğal kokusuna bürünmüş göğsüne yaslayıp içine doğru derin bir nefes çekti. Elleri ince beli kavradığında, saçlarındaki el de boynuna inmişti. Kafasında hissettiği yumuşak dudakların verdiği rahatlamayla yüzünü Baekhyun'un göğsünden ayırıp bakışlarını yukarıya dikti.
"Ben de aynılarını hissettim sevgilim. Ne Yul, ne de senin olmadığın bir hayat karanlık odadan farksız olurdu. Ikinizi de kaybetmekten ölesiye korkuyorum. Hayatta olduğum sürece sadece size tutunacağım. Sizin nefeslerinizi içime çekerek yaşayacağım. Kendini suçlama, lütfen Chanyeol. Beni de üzüyorsun böyle yapınca." Baekhyun yanağını karışık saçlara yaslayıp boynunun arkasındaki telleriyle oynamaya başladı Chanyeol'ün. Diğeri ise yüzünde beliren gülümseme ile daha sıkı sarıldı kucağındaki adama.
-
Not: Bundan sonrasını medyadaki şarkıyla okuyun bence.
Yul ellerini yumruk yaparak daha açamadığı gözlerini ovalamaya başladı. Bu şekilde birkaç dakikasını geçirdikten sonra yatağında yüzüstü dönerek elleriyle yastığa tutundu. Kendisini hafifçe yukarı kaldırdıktan sonra zorlayarak gözlerini açmayı başardı ve ardından da kafasını iki yana sallayıp dizleri üzerine doğruldu. Ellerini üst bacağına yerleştirip baygın bakışlarla etrafa göz gezdirmeye başladı. Gözleri yatağından dolabına, halıdan tavana kadar gezinirken işaret parmağıyla burnunda başka bir keşif peşindeydi. Minik delikte işini bitirdiğinde sertçe birkaç kere burnunu çekti. Kirlenmiş parmağını indirip tiksintiyle ona bakmaya başladı.
"Iyy! Iyyenç jey!" Gözaltıyla havada tuttuğu işaret parmağını süzerek yatağından indi ve gözlerini parmağından ayırmadan odasından çıkıp misafirler - daha çok kendisi - için ayrılmış banyoya ilerledi. Musluğu açıp parmağını temizledikten sonra bakışları iri küvete takıldı. Yıkanmak?..
"Uhm... Belki bajka saman." Küvete gözlerini devirip küçük sandalyesini çekerek lavaboya birleştirdi. Dikkatlice üzerine çıkıp diş fırçasını aldıktan sonra macununun kapağını açıp fırçanın üzerine döktü bir miktar. Hazırladıktan sonra fırçayı yapabildiği kadar geniş açtığı ağzına soktu ve temizlik işlemine başladı. Bitirdikten sonra su ile de temizleyip dişlerini bir-birine kenetleyerek aynadaki yansımasına bakmaya başladı. Görüntüden memnun kaldığında el çırpıp gülerek sandalyeden indi ve banyodan çıkıp salona doğru ilerlemeye başladı.
Tişörtünün boynunu çekiştirirken, bir yandan da günlerdir pek umursamadığı can yoldaşını aramaya başladı. Tekli koltuğun yanında yerde onu bulduğunda sekerek oraya ilerledi ve arkadaşını kollarına alıp sıkıca sarıldı.
"Seni üsdüyüm için ösüy dileyim. Beni anna lüpfen. Böle yapmassam bana kaydej veymiyeceklel, Paulooo~." Oyuncağa kocamaaaaan bir öpücük verdikten sonra dudaklarını sarkıtarak ona bulduğu yeni mekana götürmek için yola koyuldu. Mutfağa girdiğinde önüne çıkan iri terliklerle gülerek minik ayaklarına geçirdi ve sürüklenerek de olsa çöp kutusuna varabildi. Kapağı kaldırdığında yüzündeki gülümseme de gitmişti. Son kez Paulo'ya hüzünle bakıp oyuncağı direkt çöpe fırlattı. Kapağı kapattıktan sonra ayaklarını sürükleyerek kendi odasına doğru ilerlemeye başladı.
Onlar için Chanyeol'ün özellikle hazırladığı evciklerinde uyuyorlardı Mica ve Sica ikizleri. Yul derin bir nefes alıp hemen sonrasında dudaklarını öne uzatarak dışarı üfledi. Kaşlarını çattıktan sonra minik yumruklarını sıktı ve kararlılıkla dolabına doğru ilerleyip buraya gelmeden önce alınan Iron Man'li gömleğini çekiştirerek çıkardı. Dolabın kapısını kapattığı gibi ikizlerin yanına ilerledi hızlı adımlarla. Elindeki değerli gömleğine son bir duygusal bakış atıp köpeklerin boğazları altına serdi yavaşça. Uyandıklarında ilk gördükleri şey o olmalıydı.
-
"BABAAAAAAAAA!" Küçük çocuğun çığlığı üzerine Baekhyun sinirle mutfaktan ayrılıp Yul'un odasına yöneldi. Içeri girdiğinde çocuğu gözleri yaşlı bir şekilde odanın ortasında bulmuştu. Elindeki çiğnenmiş gibi duran gömleğe gözleri takıldığında panikle elindekini yere fırlatıp çocuğun yanına çömeldi.
"Yul! Bebeğim, iyi misin? Bir yerine birşey mi oldu? Hadi söyle bana." Çocuğun kollarını ve bacaklarını hızlı-hızlı yoklarken Yul daha şiddetli ağlamaya başladı.
"Kıyapetimi yediley!" Işaret parmağıyla odanın köşesine sinmiş suçlu bakışlarla bakan köpekleri gösterdiğinde, Baekhyun rahatlamayla içindeki nefesi bıraktı. Bacaklarını kırıp poposunu yere dayadı ve Yul'u kucağına çekti. Çocuğu sakinleştirmek için sırtını ve boynunun arkasını okşamaya başladı yumuşak hareketlerle.
"Tamaaam, sorun yok. Yenisini alırım sana, hem de bundan bile güzelini."
"Istemiyolum!" Yul sakinleşmişken tekrar bağırıp ağlamaya başladığında Baekhyun şaşırmıştı. O böyle ufak şeylerde terslik yapacak bir çocuk değildi hiç. Ama son günlerde değişen tavırları gözünden kaçmamıştı genç babanın. Geri çekilerek çocuğun yüzüne bakmaya başladı kısık gözlerle.
"Paulo çöp kutusunda ne arıyordu, Yul?" Çocuk duyduğu şeyle babasının kucağından kalkıp kaşlarını çattı daha sert görünmek için.
"O pis jeyi istemiyolum. Bunlay da kıyapetimi yedi. Onlayı da istemiyolum. Çok yannızım çok!" Yul bağırarak odadan çıktığında Baekhyun tekrar şaşırmıştı. Oğlunu hiç böyle tanımamıştı, bu yüzden hâlâ inanamıyordu bu duruma. Neden bu kadar hırçınlaşmış olabilirdi ki? Garipti. Sadece garip.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Big Family
FanfictionHerşey bebek Yul'nun yeni bir kardeş istemesiyle başladı. Böylece aileleri daha da büyüyecekti ve bebek Yul'un oyun arkadaşları çoğalacaktı. Ne köpekleri Mica ve Sica, ne de sevimli peluşu Paulo konuşkan arkadaşlar değillerdi. Bu da Park ailesinin...